Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yaşasın, onu anlamamıza vesile olan Kur’an! O, Kelam-ı Ezelîden geldiği için ebede gidecektir. Onun hakikati üstünde hakikat, onun hükmü üstünde hüküm yoktur ve olmayacaktır. Nefsin, bizi dünyaya peşkeş çeken, onun süfli ve geçici ziynetlerine; murdara ve harama, mala ve mülke, paraya ve pula, şehvete ve tamaha bizi sevk ve icbar eden rezil baskılarından kurtulmanın yegâne çaresi Kur’an’a uymaktır. Resullulah’ın hayat tarzı olan İslam’a ittiba etmektir. İslam kopmaz bir hablu’l-metin, Kur’an büyük bir reh-numâdır. Şu pis oyunlardan; şu kirli ve badireli tuzaklardan kurtaracak odur. O ipe sımsıkı sarılıp o yoldan gitmektedir selametimiz, kurtuluşumuz. Haklı ve meşru hürriyetten hakkıyla yararlanmak, hürriyetin, aynı zamanda bağımsızlık ve istiklâliyet temin eden kudretinden yararlanmak ancak iman ile olabilir. Çünkü imansız bir yürekte hürriyet yüktür, bârdır, dârdır, sefahattir ve en küçük menfaat için tezellül ve rezalettir… İman; ancak iman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. İman bir intisaptır çünkü. Her bir şeyi Yaratıcısıyla bağlar ve O’na isnat eder. Eşyayı ademden ve nesepsizlikten kurtarır. Her bir şeyi O’na abd eder. O’na hakkıyla abd olan, Allah’a gönülden bağlanan; O’nun kudret ve iradesinden başka odaklara, mahfillere, dengelere, global veya yerel güçlere ve bilumum halklara ubudiyet etmeye, kulluk etmeye, onlara tabasbus etmeye tenezzül etmez! İman’ın, Allah’ın önünde secdeye vardırdığı baş, eğer yeterince farkında ise, dünyaya meydan okur!* * *.Her bir mümin kendi imkânınca iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakla mükelleftir. Herkes kendi küçük âleminde, yani kendi bedeninde bir kumandandır ve kendi nefsine karşı büyük cihadı yapmakla sorumludur. Demokrasi denilen şey, ‘kişinin, kendisine karşı da sorumlu olduğu hakikati’ni kavrayamadığı için ferdi ve dolayısıyla toplumu çürümekten alıkoyamıyor. Bireyi nefsinin ve isteklerinin bağımlısı kölesi yapıyor.  İslam ise insanı hem çevresine ve hem kendisine karşı dikkate çağırır. Bu çerçeveden, etrafımızdaki her şey; giydiğimizden tutunuz harcadığımız ve kazandığımız paralara varıncaya kadar her bir şey, bir değere, bir duruşa, bir kıymete sahiptir. Peygamberimiz “ Ed-dünya mel’ûnetun ve melûnîne ma fihâ” buyurmuş. (Yani bir şey ahiret hesabına kullanılmıyorsa -bu para olabilir, saltanat olabilir, devlet olabilir, güç olabilir, vakit olabilir ve ömrümüz olabilir- o şey sizi cehenneme götürür…) Böylece müminin dünya ve onun nimetleri karşısındaki gerçek duruşunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu duruş, cennet ve cehennem kaygısı olan herkesi bağlar. Allah, kulun kendisine yönelen sevgisini, Hz. Muhammed’e itaate bağlamıştır. “De ki (Ey Muhammed) eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun!” Öyleyse, her bir insan, şu beden denilen kâinatındaki bütün varlıkları (yani nefs, akıl, his, latife her ne varsa hepsini…) ve bütün hal ve filleri Allah’a itaat edecek duruma getirinceye kadar cihad (mücadele) etmelidir. Bu cihadda başarı elde etmenin en kestirme yolu Resulullahın sünnetine uymaktır… Mehmet Ali BULUT
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.