Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

336 syf.
·
Puan vermedi
Yaşasığımız coğrafyanın çok kültürlü olduğunun, ne derece manevi bir zenginlik arz ettiğinin malesef farkında bile değiliz. İnsanlığın varoluşsal evriminin gerçekleştiği geniş bir coğrafya muazzam bir zenginlik getirirken biz insanlar bunu yok ediyoruz. Ümit burnundan tutun da, arap yarım adasına ordan mezopotamya ya ortadoğu coğrafyasından dicle fırata kadar yayılan bir karma kültür ve köken zenginliği olan bir kıta. İşte özelde bu kıtanın bir parçası olan ülkemiz: egesiyle, ak ve kara deniziyle doğusu ve batısıyla her bir yörenin kendine has zengin kültürü ve halklarıyla harmanlanmış çok dilli bir ülke. Bir geçit, köprü göreviyle neredeyse tüm halkların dillerin kültürlerin kısacası çeşitliliğin yaşam sürmeye çalıştığı bir toprak... İşte o toprak üzerinde kıyı kentlerindeki göçlerle yerleşen arnavut, balkan ülkelerindeki göçmenler sonra ortalarda kendine has kültürü yaşayan anadolu, doğusunda kürdü arabı süryanisi ermenisi ve lazı çerkezi... daha aklıma gelmeyen kim bilir kaç kültür kaç dil... Ve de din lerin barış alanı... Bir manevi zenginlik gibi.. Biz bu zenginlikle yaşamımızı sürdürmemiz gerekirken resmen bu zenginliği yok ediyor, tüketiyoruz... Nasıl mı! Gerekirse kan dökmekten çekinmeyerek(ne acı!) yetmiyorsa sürerek... sömürerek... asimile ederek... Hiçbiri de yetmez ise yok ederek soykırıma uğratarak... Bu toprakların coğrafi ve yeraltı öz kaynak zenginliğimizden ziyade insan maneviyatımızı ahlak çeçevesi içerisine alıp kimlik ve aidiyetlerimizin de ne denli bir zenginliği barındırdığını görmeliyiz. Kimlik ve aidiyetlerimizin yanın da etnik köken kavramı ile beraber birbirimiz ile barışmalı bu barış içinde yaşamalıyız. Tüm bunlarla beraber dini görüş ve mezhepsel anlayış farklılıklarımızı da kabullenmeliyiz. Çünkü her şeyden önce "bizler" insanız. ( bunu cümleyi kurmak ve bir başka insanın okuyacağını bilmek ne ironik...) Ve bizler "BİZ" olmak zorundayız. Bizler bir biz olup birbirimizi birbirimize kırdırttamadıklarını başarabilir isek zafer kazanırız. Hemde kansız bir zafer! Çünkü bu zafer de kin nefret söylemi yok kutuplaşma ayrıştırma yok... İşte o zaman bu toprakların kana susamışlığı son bulacak belki de yazgısal kaderin yönünü değiştirmiş olacagız. Barış ile kalın.... Kitapta bu konulara değinmeden, yazar kendi yaşadığı yerel kültürünü büyüklerinin dillerinden gelen hikaye, öykü, masal, mesel, çirok... gibi deyişleri bir anlamda aktarma olarak derlenen bir yazı türü... Tabii bu hikayelerin gerçekllik örgüsüde var. Başından geçen kısmi olay örgüsüyle dinlediği hikayelerle bir kültürü dili canlı tutma çabası... Karedeniz bölgesinin yerel bir halkı olan Hemşinler ile (Ermeni kökenli) tanışıyoruz bu kitapta. Küçük bir alıntı ile bitiriyorum başka bir kitaptan: " aynı dili konuşuyoruz da ne oluyor herkes düşman ötekine" "öyle tabii, düşün birde tüm dünya da aynı dil konuşulsun, kinsenin rengi, dini bir ötekinden farklı olmasın... dünya üzerinde insan kalmazdı"
Hemşin Öyküleri
Hemşin ÖyküleriMahir Özkan · Aras Yayıncılık · 20145 okunma
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.