Gönderi

184 syf.
7/10 puan verdi
Şarkıyı da şuraya iliştirip başlayalım bakalım :) (Az biraz SPOILER içerebilir, az ama. Şarkı değil canım, inceleme) youtube.com/watch?v=qol0bBb... Yine yaptım. Heidegger ile ilgili tek satır dahi okumadan, okul sıralarından yalnızca adını hatırladığım, felsefesine dair ufacık bir fikrimin dahi olmadığı bu filozofu konu alan bir kitaba destursuz başlayıverdim. Yalnız hiç de kötü bir hamle olmadı bu benim açımdan. Aksine, bu kitapla birlikte Heidegger'a dair merakım perçinlendi. Heidegger'ı daha evvelden okumadım belki ama Messadié'nin kalemine aşinayım. Çok da severim "Sokrates'in Karısı" kitabını. Anlatımı güzel bir yazardır, tavsiye de ederim. 183 sayfalık bu kitapta da, utanmasam ikide bir alıntı yapacaktım ama kendimi frenledim ve bu durum, kitabın bir bölümünde böyle devam etti. Yalnız burada bir şeyler eksikti sanki. Bunu biraz da, atmosferin farklılığına yormak lazım. Eee, sürekli kapalı bir havanın eşlik ettiği Almanya mı daha baş döndürücü bir atmosfer sunar, yoksa Antik dönem Yunanistan'ı mı? Cevap netse devam edebiliriz. Neden kadınlar büyücülere, erkeklerden daha fazla giderler? Gelecekten haber almak için ve hayatlarını buna göre şekillendirmek için mi? Bence hayır. Sebep, kadınların büyülenmeyi sevmeleri. Erkek, bir kadını hayatında istiyorsa büyük ihtimalle o kadın, mantığına uygun bir kadındır. Fakat bir kadın bir erkeği hayatında istiyorsa, emin olun ki o erkek, o kadını büyülüyordur. Üstüne okuyup üflüyor demek istemiyorum tabii, vardır bir büyüleyici yanı. Kasaptan yaptığımız alıntı, bize bu konuda fikir verecektir. Erkek rahatına düşkündür, kadın macerayı sever. Bütün genellemeler gibi bu da yanlıştır, yine de parmaklarımdan dökülen her sözcük, beni bağlar ;) Size "macera sevmiyorum" diyen kadın da, siz hayatına girene kadar zaten maceraya doymuş ve de yorulmuştur. Ondan sebeple öyle der yani, içi geçmiş ya da ruhu çökmüş falan değildir. Şimdi ben böyle şeyler yazınca yanlış kitaba inceleme yazıyor gibi görünmüş olabilirim ama tam da doğru yerde doğru şeylerden bahsediyoruz, hiç meraklanmayın, alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın. Birazdan eğlence başlayacak. Grethe ve Mark, sıradan bir çift. Sıradan bir işleri, sıradan bir hayatları ve sıradan bir ilişkileri var. Mark bu sıradanlıktan sıkılmış olacak ki mezarından kaldırdığı gibi Martin Heidegger'ı eve getiriyor ve "gel abi şu evliliğin içine bir ediver, hay götüne sağlık" diyor. Tabii böyle değil. Ama nereden bilecek ki, tanımadığı adamı eve getirip, sonrasında da işlerin böylesine sarpa saracağını. Siz siz olun, bu tip bir maceraya girişmeyin. Hele de Grethe gibi bir karınız varsa... Grethe tam bir afet. Güzel bir yüz, güzel bir vücut, nemfomani, biraz da alıklık... Bu kombinasyonda "afet" tanımı, başınıza gelen felaketi de çağrıştırıyor olabilir, dikkatli olmakta fayda var. Alıklığa gelecek olursak, burada Mark ve Grethe'nin ortak noktasını da yakalıyoruz. Ulan adam ölmüş, üstünden bilmem kaç sene geçmiş, siz nasıl kapınıza gelen adamı, iki satır felsefe yaptı diye Martin Heidegger olarak kabul edersiniz? Bu durum bana, Küçük Emrah'ın küçüklüğünde yaptığı o meşhur gafı hatırlattı: -Klasik müzik sever misin? Mozart'ı dinler misin? -Tabii severim. Türkiye'ye gelirse konserine giderim. Emrah belki 200 sene kadar geç kalmıştı Mozart'ın konserine gitmeye, Mozart da gelememişti tabii buralara haliyle, ama Grethe, çakma Heidegger sayesinde köleliğinin farkına varmış, felsefe ile yoğrulmuş ve tabii o arada da nemfomanisine oynayan deneyimli aşık Heidegger sayesinde, hazzın da doruklarına tırmanmıştır çoktan. Heidegger'ın felsefesine sözlük boyutunda bakacak olursak, temel kavramları "özgürlük, teknik'e karşıtlık, dil" olarak ele alabiliriz. Kitapta da çakma Heidegger'ımız, Grethe'ye özgürlüğü anlatıyor, teknik'in insanlığı getirdiği durumdan dem vuruyor, dilin kullanımı ile ilgili ince detaylardan bahsediyor. Fakat Grethe için gerçekten bunlar mı itici güç oldu, yoksa Grethe, salt cinsel doyumun dalgasında mı sürüklendi, burada ikileme düştüm. Zira çakma Heidegger'ın, aslına uygun olmayan davranışlarını dahi sorgulama yoluna gitmedi. Neyse, fazla da detaya girmeyelim. Felsefe ile yoğrulan kısımlar her ne kadar harika ve ufuk açıcı olsa da, olayın bağlandığı yer beni pek de tatmin etmedi doğrusu. Filmin koptuğu yer ve ötesi, belki de çok daha çarpıcı, etkileyici bitebilecek bir hikayeyi çarçur etmekle eşdeğer gibi geldi bana. Yine de bu durum, kitabı beğenmeme engel teşkil etmedi. Felsefesinin ekmeğini yedi diyelim bir yerde :) Ve kitap, felsefesinin ekmeğini yemişken bir felsefi soru da biz soralım: Acaba çakma Heidegger'ın Grethe'yi getirdiği seviye, gerçekten de "özgür insan" seviyesi miydi yoksa sistemin içinde kıvranan bu nemfoman afete özgürlüğü vadederek çakma Heidegger, sadece kendine bir seks kölesi mi edinmişti?
Martin Heidegger'le Aşk ve Suç Yaşamım
Martin Heidegger'le Aşk ve Suç YaşamımGerald Messadié · Destek Yayınları · 201635 okunma
·
90 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.