Gönderi

Büyüleyici Açıklamalarla 10 Yaygın Soru
Bilimin yanıtladığı birçok sorunun cevabına sahibiz fakat hala bir o kadar da kesin cevaplar ortaya koyamadığı soru-lar da mevcut. Birçoğumuz asla tam olarak doğru cevaplar alamayacağımız şeyleri merak ediyoruz. Nedeni ise yapılan açıklamaların eksik olmasından kaynaklı değil de soruların bir araştırma yapılmasını teşvik etmeyecek kadar yaygın olmasından kaynaklıdır. Ancak, unutmamak gerekir ki sıradan bulmacaların da çoğu zaman büyüleyici cevapları vardır. Örneğin; pandaların katı bambu diyetinin ardında etli bir sır ve sivrisineklerin sadece belirli insanları kızdırmasının arkasında bir neden vardır. Çocuklar yeni bir dil öğrenirken yetişkinlere göre daha avantajlıdır ve yağmur kokusuz olmasına rağmen, ilk damlalar düşüşe başlamadan bile insanların yağmur kokusu almasının da bir nedeni vardır. İşte “Etkileyici Açıklamalarla cevaplanmış 10 Yaygın Soru” keyifli okumalar.. *Boğalar Gerçekten de Kırmızıdan Nefret Ediyor mu? Soru-Cevap: 2007’de, Discovery Channel bu “gerçeği” bir kez daha herkes için test etti. Boğaların tahrik olma derecelerini ölçmek için yapılan ilk deneyde; boğanın çevresi kırmızı, mavi, beyaz üç bayrak ile kapatıldı ve kırmızı bayrağa öfkeyle saldıran boğa,sadecebir tane kırmızı bayrak olmasına rağmen,diğer mavi ve beyaz bayrağa da aynı öfkeyle saldırdı. İkinci deneyde boğanın çevresine yine sırasıyla mavi, kırmızı ve beyaz renkte olan üç cansız manken yerleştirildi. Bütün cansız mankenlere saldıran boğa bu defa ilk olarak beyaz ve mavi renkli mankenlere saldırdı. Son deney sırasında ise çevresindeki sabit duran kırmızılara bürünmüş kişiyi görmezden geldi bunun yerine oradan oraya koşturan ve farklı renkler giymiş iki kişinin peşinden koştu. İşte gerçek şu ki; sığırlar aslında kırmızıyı göremezler. Boğayı kızdıran şey; harekettir. İşin aslına bakılacak olursa; matador, dövüş sırasında iki pelerin kullanıyor. Büyük olan şovun çoğunluğu için kullanılıyor ve kırmızı bile değil. Küçük pelerin ise dövüşün sonuna doğru ortaya çıkıyor ve aslında ölen boğanın kanının etrafa sıçramasını gizlemek gibi korkunç bir nedenden ötürü kırmızı renkte. *Eklemler Neden Kütürder? Eklem kütletmek oldukça yaygın bir durumdur. Eklemlerin birbirinden ayrılması, kemikler arasındaki sıvıda gaz kabarcıklarının oluşmasına neden olur. Bu fenomen(eklem kütürdetme)hakkında ilk ciddi çalışma 1947 ‘de hayata geçirildi. Bu çalışma sonucunda bilim adamları; kütürdeme seslerinin kabarcık oluşumuna neden olduğunu düşünenler ve kütürdemelerin eklem aralarında oluşan kabarcıklardan kaynaklandığını düşünenler olarak gruplara ayrıldılar.2015 yılında gerçek zamanlı gerçekleştirilen görüntüleme tekniği, bu karmaşayı açıklığa kavuşturdu. Bu durumun bir baloncuk oluşumu olduğu ve doktorlar tarafından terim olarak çeşitli çıtlatmalar ve kütürdemeler için kullanılan ‘crepitus’ a neden olduğu şeklinde açıklandı. Eklemler ayrılabilir ve birçok sebeplerden dolayı aralarında gaz baloncukları oluşturabilirler. Bu sebeplere; olağan(kendiliğinden olan)veya kişinin bilerek yaptığı hareketler, hiperaktivite, kireçlenme ve yaşlanma örnek olabilir. Peki kişinin parmaklarını kasten kütletmesi artrite neden olur mu? Cevap “hayır”. Garip bir şekilde kendini bu çalışmaya adamış bir araştırmacının yaptığı gibi yapılanbirkaç çalışma da bu durumu kanıtladı. Cevabı bulabilmek uğruna, 60 yıl boyunca parmaklarını çıtlatan bu araştırmacı bu deneyini sadece tek bir eli üzerinde yapmış ve deney sonucunda elleri tarandığında, ne artritine de başka eklem hastalıkları görülmemiştir. *İnsanda Neden Elektriklenme Olur? Soru-Cevap: Çoğu insan elektriklenmeye aşinadır. İğne batması gibi hissettiren bu elektriklenmeler; kapı kollarından, diğer metal nesnelerden ve iki kişinin parmaklarının birbirine dokunmasından sıçrar. Ek olarak, kişinin kendi arabasından veya herhangi bir metal nesneden kaynaklı, elektriğe çarpma şansı arttığından dolay kış mevsimi “elektriklenme mevsimi” olarak görülür. Bu zararsız çarpılmanın özünde de statik elektrik bulunur. Statik elektrik yükü halı ve benzeri yüzeylerde toplanır; kişi halı kaplı bir odaya girdiğinde tüm yükü kendi üzerinde toplar ve milyonlarca hatta belki de daha fazla elektron yüklenmiş olur. Kişi iletken bir şeye dokunduğunda ise elektronlar şok edici bir his ile nesneye boşalır. Bazen, bu işlem tersine de gerçekleşebilir. Havanın kuruluğundan dolayı kış mevsiminde elektriklenme görülme sıklığı artmaktadır. Yaz aylarında ise atmosferik nem, iletken gibi davranır ve bu iletken nemin girdiği vücuttaki su kanallarında gerçekleşen elektron patlamaları vücudumuzun dahi hissedemeyeceği kadar minik patlamalardır. Kışın nem azaldığından, elektronlar su kanallarında birikmek yerine fark edilip önüne geçilemeyen, ani elektriklenmeler şeklinde vücuttan boşalır. Neticede, milyonlarca elektron acı dolu bir göz açıp kapama süresi boyunca vücuttan geçip gider. *Neden Bazı İnsanlar Sivrisineklerin Daha Çok İlgisini Çeker? Soru-Cevap: Çevremizde her daim sivrisinek mıknatısı olan bir kardeşimiz veya arkadaşımız vardır. Hatta başka kişiler ile aynı odada bulunduklarında bile, bu kişi diğerlerinden daha çok ısırıktan nasibini alır. Bilim insanları bunun olağanüstü bir durum olmadığını bilirler: Sivrisinekler bazı insanları diğerlerinden daha çok tercih ediyor gibi görünmektedir. Ciddi hastalıklar bulaştırmalarından dolayı, böceklerin beslenme alışkanlıkları ayrıntılı olarak incelenmiştir. İlginçtir ki, kan grubu veya cilt pigmenti gibi şeylerin (bunlar iki popüler tahmindir) bir sivrisineğin seçimi ile ilgisi yok gibi görünmektedir. Aksine, sivrisineğe insan derisinde yaşayan bir ‘şey’çekici gelir. İnsanlar sadece sivrisineklere ev sahipliği yapmakla kalmaz, aynı zamanda milyonlarca mantar ve bakteri için de mükemmel bir yaşam ortamı sağlarlar. Türlerin birbirine karışımı, kişinin onları kaptığı yere bağlıdır – dokunduğumuz, yediğimiz ve giydiğimiz şeyler gibi. Her mikro popülasyon dışarıya organik bileşikler yayar ve yine koku da türlerin birbirleri ile gerçekleştirdiği kombinasyonlara göre değişir. Sivrisinekler ise bazı kombinasyonların kokularını çok çekici bulur. Araştırmacıların hala anlayamadığı şey;sivrisinekler de dahil olmak üzere genel olarak haşerelerin neden belirli bir kokuyu diğer kokulara tercih ettiğidir. *Mayalar, Spor Müsabakalarında Kaybedenleri Gerçekten de Kurban Etti mi? Soru-Cevap: Maya ve Mezoamerika (Meksika ve Orta Amerika) daki diğer kültürler aynı top oyunlarını oynamıştır. Bu oyuna dair çoğu kural kazılardan, sanatsal ve tarihsel kayıtlardan toplanmıştır. Top lastikten yapılır ve oyun I-şekilli bir sokakta iki takıma ayrılarak oynanırdı. Kurallara göre top mümkün olduğu kadar havada kalmalıydı ve kimse elleri veya ayakları ile topa dokunamazdı. ‘I’ alanının her bir ucunda veya diğer takımın her bir hatasında puan kazanılırdı. Oyun aynı zamanda tanrılarla ve evrenle de sembolik bağlar kuruyordu. İspanyollar ilk defa 1500 ‘lerde bu oyuna katıldıklarında oyun ilgilerini çekmişti, ancak kısa bir süre sonra oyunu yok etmeye karar verdiler. Oyunun, insanların kurban edilmeleri ve putperestlik ile bağlantılarını kabul edilemez bulmuşlardı. Bu anlayıştan sebeple, her oyunun bir ekibin (genellikle kaybedenler ekibinin) katliamıyla sona erdiği inancı modern zamanlara kadar ulaşmıştır. Hatta bir Maya efsanesi, kazanan takımın tanrılarının nasıl kaybeden takımın üyelerinin boyunlarına vurdurduklarını tasvir etmiştir. Ancak, araştırmacılar oyuncuların kurban edilmediğine inanmakta. Bunu yerine İspanyolların tanık olduğu şey, büyük ihtimalle popüler bir spor etkinliği sırasında idam edilen tutsaklardı.. *Mısır Heykellerinin Burunları Neden Kırık? Soru-Cevap: Eski Mısır, sanatçıları ile ünlüdür. Özellikle oymacılar çok sayıda heykel üretmişlerdir. Figürler; firavunları, seçkin bireyleri, hayvanları ve tanrıları betimliyordu. Araştırmacılar ve halk, bu figürlerin birçoğunun ortak bir tuhaf yanlarının olduğunu fark etti; neredeyse hepsinin burunları eksikti. Ya eski Mısırlılar anormal derecede sakardı ya da bu kasıtlı verilmiş bir hasardı. Yapılan araştırmalar sonucunda bunun aslında heykel cinayeti olduğu ortaya çıktı. O günlerde, bir heykel sadece cansız bir sanat parçası değildi daha da fazlasıydı; heykelin bir yaşam gücü vardı. Yaygın olarak gerçekleştirilen bir tören ile heykellere hayatlarını vermek için özel yağlar ve nesneler kullanılıyordu. Ayrıca bu enerjinin nefes almak gibi burundan girip çıktığına da inanılıyordu. Bir heykelin yaşam gücünü etkisiz hale getirme ihtiyacı ortaya çıktığında ise burun kesilirdi. Açıkçası, bu yapılan oymacılığı boğmak ve öldürmekti. O zamanlarda bu inanç oldukça yaygındı ve sayısız heykel bu yüzden burunlarını kaybetti. Asıl sebep ise figürlerin yağmacılara zarar vermesini engellemekti çünkü birçok heykel, tapınak ve mezar koruyucusuydu. *Dünya’nın Dönüşünü Neden Hissetmiyoruz? Soru-Cevap: İşte size baş döndürücü bir gerçek. Şu anda, Dünya Ekvator’da saat başına yaklaşık 1.675 km hızla dönmektedir. Ancak hiç kimse gezegenin rotasyonunun getirdiği bu hızın ne olduğunu hissetmiyor. Sebep ise basittir. Siz ve çevreniz aslında aynı hızda hareket ediyorsunuz. Bu, uçak gökyüzüne doğru yükselirken yolcuların kabin içinde rahatça yürüyebilmeleri ile aynı nedendir. Uçağın içindeki her şey – insanlar, mobilyalar ve hava – aynı hızla hareket eder. Dünya aniden dönmeyi durdurursa veya aniden başka bir hız alırsa, korkunç bir facia meydana gelir.Eğer dünyaanidenfrenleseydi buherkes tarafından olabilecekten de kötü bir şekilde hissedilirdi. Şu anda, gezegenin tüm atmosferi aynı zamanda diğer her şeyle aynı hızla hareket ediyor. Bununla birlikte, eğer Dünya aniden durursa, atmosfer hala gezegenin durmadan önce hareket ettiği hızda hareket etmeye devam edecektir. Etkisi ise gezegenin yüzeyindeki her şeyi tıraş eden keskin bir jilet şeklinde olurdu. *Neden Kokusu Olmayan Yağmurun Kokusunu Alırız? Soru-Cevap: Yağmurun bir kokusu yoktur. Bu suyun kokusuz, tatsız ve renksiz olduğu gibi yaygın bir bilgidir aslında. Ancak, yağmur damlaları düşmeden kısa bir süre önce, havada belirgin bir aroma vardır. Toprak kokusu tazedir ve neredeyse herkesçe hoş bir koku şeklinde tanımlanır. Eğer yağmur bunda suçlu taraf değilse, o zaman bu enfes koku nereden geliyor? Bilimsel anlamda değerlendirildiğinde; bu kokuya petrikor denir. Bulutlardan veya havadan kaynaklanmaz. Petrikor, bitkisel yağların ve aktinobakteriler adı verilen mikroorganizmaların kimyasal bileşiklerinin bir kombinasyonudur. Toprak altındaki varlıklar, organik maddeyi kimyasallara dönüştürdüğünde, geosmin adı verilen bir alkol türüyan ürün olarak oluşur. Petrikordaki ana bileşen sadece geosmindeğildir, ancak insan burnu geosmine karşı oldukça hassastır. Bir fırtınadan hemen önce nem yükselir ve toprakta tutulan suya dönüşür. Bu aktinobakterilere enerji verir ve geosmin seviyelerinde yükselmelere neden olur. İlk yağmur damlaları yere düştüğünde de petrikor bileşenleri havaya yayılır. Damlalar;petrikoruhızla, rüzgarla yayılan ve insanları gelen yağmurdan haberdar eden aerosol haline dönüştürür . *Pandalar Neden Bambu Yerler? Soru-Cevap: Ayıların illaki otobur olmaları gerekmiyor. Yine de Çin’in dev pandası neredeyse yalnızca bambu üzerine kurulu bir hayat yaşıyor. Bilimsel olarak, panda Carnivora adında bir etçil grubuna aittir. Protein kaynaklı enerji profili bile otçulardan çok kedilere ve kurtlara benzeyen pandalar hakkında yapılan şaşırtıcı bir keşif bu alışılmadık sorunu çözdü. Vahşi doğada aylarca pandaları takip ettikten sonra, bilim adamları bu sevimli varlıkların çoğunlukla protein bakımından çok zengin olan bambu bebek filizlerini yediklerini buldular. Hatta pandalar mevsimler değiştikçe büyüyen bambu türlerini takip etmek için göç bile ettiler. Asıl sürpriz pandaların büyük dışkıları analiz edildiğinde ortaya çıktı. Bambu her bir pandanın bağırsağında etmiş gibi işlenmişti. Aslında, o kadar çok protein elde edilmişti ki, hiperkarnivorların(yani yiyeceklerinin yüzde 70’inden fazlasını avdan alan hayvanlar) besin düzenleriyle bile uyumluydu. Buradan; pandaların bambu ormanlarında uygun şartlar altında yaşamak için bu bitkileri “et” olarak vücutlarına işlemeleri ile zaman içerisinde ayılardan ayrılarak değiştikleri sonucu ortaya çıkabilir. *Yetişkinler Neden Dil Öğreniminde Sıkıntılar Yaşar? Soru-Cevap: Çok az insan şu gerçeği kaçırıyor: Ayakkabı bağlarını bağlamak için çok küçük olan çocuklar, Lego tuğlalarını seçtikleri gibi yeni dillerini de seçiyorlar. Yapılan araştırma yetişkinlerin çocuklardan çok daha fazla çaba sarf etmeleri gerekebileceğini buldu. 2014 yılında yapılan bir çalışmada; anadili İngilizce olanlardan sahte bir dil öğrenmeleri istendi. İlk grup boyama yaparken kelimeleri dinledi. Renklendirme, onların yalnızca dil alıştırmasına odaklanmalarını engelledi. Bu grup; kelimelerin hatırlanması, farklı kelime kategorilerini veya gramer kurallarına benzeyen daha karmaşık kategori modellerini öğrenmeye tamamen odaklanan diğer gruplarla karşılaştırıldı. Son üç grup, kelime hazinesiyle daha iyi sonuç verdi; ancak renklendirme grubu, daha gelişmiş bir dilbilgisini yalayıp yutmuştu. Buradan çocukların dilbilgisi ustaları oldukları anlaşılıyordu çünkü prosedürelbellek denilen bir hafıza sistemi kullanıyorlardı. Bu bilinçsiz öğrenme genellikle arka planda gerçekleşir. Örneğin, renklendirme sırasında yeni bir dilin ufak ve büyük parçalarını kavrar. Deklaratif bellek denilen ikinci tip öğrenme, yaşamda daha sonra gelişir ve hepsi bilinçli öğrenme ile ilgilidir. Yetişkinler de öğrenciler gibideklaratif belleğe güvenme eğilimindedirler. Deklaratif bellek neredeyse her konuda yardımcı olsa da, başka bir dil öğrenmek konusunda en iyi hafıza seçeneği değildir. Zeynep Erva ŞAHİN Orijinal Link: listverse.com/2019/06/14/10-c...
·
30 views
Özge okurunun profil resmi
okumaktan keyif aldım
Narnia okurunun profil resmi
Buna çok sevindim ;)🌷
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.