Gönderi

688 syf.
·
Puan vermedi
Okumak için hep geç kaldığımı düşündürürdü bana bu kitap. Okuduktan sonra bu düşüncemden kati suretle emin olmamı da sağladı ne yazık ki. Dostoyevski’nin hayatını hiç bütünüyle okumadım ama kitaplarını okudukça gözümde; serseri, dahi, sefil birazda kaçık bir adam canlanıyor nedense. Dediğim gibi nasıl biri olduğunu bilmiyorum, tam anlamıyla hiçbirimiz bilmiyoruz ama kitaplarının karşımıza diktiği adam bu bence. Raskolnikov da böyle biri. Ama Raskolnikov da en çok öne çıkan şeyler, iktidar arzusuyla birlikte, kendini diğer insanlardan üstün görme. Hadi bunun literatürdeki adı da Napolyon sendromu olsun. Raskolnikov’a dokunmadan önce bu Napolyon sendromuyla ilgili birkaç çıkarım yapmaya çalışalım. Rusya’nın Avrupa tarafından hep hor görüldüğü hususu artık hepimizin bildiği bir gerçek. Rus insanında da bunun getirmiş olduğu bir aşağılık duygusu mevcut sanki. (O dönem için yorum yapmaya çalışıyorum) Yine o dönemde Avrupa’nın kültürel anlamdaki liderinin de 14. Lui’den bu yana Fransa olduğu da bildiğimiz bir başka gerçek. Şimdi bu iki gerçeği birleştirince klasik Rus Edebiyatındaki Fransız motifleriyle karşılaşıyoruz. Bunun en bariz görüntülerinden birisini yine Dostoyevski’nin Kumarbaz kitabında görmek mümkün. İşte bu Fransız’a bakışı farklı noktaya taşıyan adam da Napolyon’dur. Napolyon’un ünlü Rus seferinin Rus halkında bıraktığı o izlerden birisi de budur diye düşünüyorum. Yani “Napolyon sendromu”. Kahramanımız Raskolnikov, sefalet içindeki Rusya’nın bir köyünden hukuk okumaya Petersburg’a gelen bir genç delikanlı. Yoksulluk içindeki ailesi onun zekasına büyük umutlar bağlıyor tabi haliyle. Ama yine de zekasına en çok umut bağlayan kişi yine Raskolnikov’un ta kendisi. Bütün bunların üstüne başarısızlık korkusu da gelince buhranlara giriyor Raskolnikov. Okula dilediği gibi devam edemiyor ve kendisine umut bağladığı zekasının o kadar da büyük olmadığının farkına vararak sancılar çekiyor. Kendisini diğer insanlardan daha zeki ve üstün olduğuna inandırmaya çalışıyor. Napolyon’a benzetiyor kendisini. Yani anlayacağınız geleneksel Rus aşağılık sendromunun dozunu arttırdıkça arttırıyor. En sonunda bir baltaya da sap olamayacağını anlıyor ve alıyor eline baltayı önüne geleni kesiyor. Tamamen ilkel ve nefsani, tamamen basit ve soysuz bir anlayışın ürünü olarak yapıyor bunları. İşte asıl hikaye de burdan sonra başlıyor. Bu hastalıklı adam şimdi de yaptığının soylu bir amaç uğruna yapılmış önemsiz bir kabahat olduğuna inandırmaya çalışıyor kendini. Psikolojik buhranlarının, git-gellerinin içinden çıkılmaz bir hale ulaştığı bu anda, ona tüm bu yaptıklarının ne kadar soysuz davranışlar olduğunu hatırlatacak olan insanlar yanına geliyor. Annesi ve kızkardeşi. İşte bu andan itibaren Raskolnikov adım adım çöküşe yaklaşıyor. Kendini gerçekten Napolyon gibi soylu biri olduğuna inandırıyor ve insanlarla arasına set çekiyor. Bundan sonrasından bahsetmek teferruat olur biraz. İşin varacağı yeri tahmin etmek zaten mümkün. Vicdanın da bu genç adama çektirdiği acıları düşünürsek işin varacağı yeri tahmin etmekte zorlanmayız. Ben biraz da Sonya’dan bahsetmek istiyorum. Sonya vücudunu kiralayarak yaşamını idame ettiren bir hanım kızımız. Ve maktullerden yaşça daha genç olanıyla da arkadaş aynı zamanda. Ve en önemlisi Raskolnikov’un ruhunu tüm çıplaklığıyla açabildiği ilk insan. Bu konuda da birkaç çıkarımım olsa da yine de tam anlamıyla Sonya-Raskolnikov ilişkisinin felsefesini kafamda oturtamadım. Bu konuda bana yardımcı olmanızdan çok memnuniyet duyarım. Kitap taşıdığı felsefenin yanında iktidar-hukuk-sosyoloji üçgenini de sorgulatıyor bize. Oldukça fazla soru soruyor yazar bize. Bunların bir çoğunu da aleni olarak cevaplamıyor. Kitabı okuduktan sonra bu yanını düşününce kitabın neden hukuk öğrencilerine hep tavsiye edildiğini anlıyorum. Taşıdığı karakterlerin en önemlisi Raskolnikov olsa da Dunya, Pyotr Petroviç, Sonya, Porfiriy Petroviç, Svidrigaylov ve Lizaveta da çok önemli karakterler. Her biri ayrı bir önem taşıyor bünyelerinde. Sonuç olarak Suç ve Ceza edebiyattaki yerini sonuna kadar hak ediyor bence. Dostoyevski de öyle...
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2015160,6bin okunma
·
14 görüntüleme
Osman Y. okurunun profil resmi
Eline sağlık kardeşim çok güzel ele almışsın kitabı. Affına sığınarak okumanı isterim :) #37164916
Fatih okurunun profil resmi
Teşekkür ederim abi, birkaç inceleme okumuştum da yazmadan önce, sizinkine denk gelmemiştim. Kafamda tam oturtamadığım, oturtup da ifade edemediğim yerleri çok güzel ifade etmişsiniz.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.