Gönderi

Aziz Nesin'in katliamdan kurtuluşu
Şimdi de Aziz Nesin anlatıyor, kurtuluşunu!: “Lütfi Kaleli, beni otelin ikinci katında bir odaya çıkardı. Benzin dumanı herhangi bir dumana benzemiyor. Orada kaldık, çırpınıyoruz. Doğrusunu söyleyeyim ki, şu aklıma geldi. Hani insan ölürken, geçmişi bir film gibi geçer ya, hayır öyle bir şey olmadı. Ölümle pençeleşmekten öte bir ilişkim olmadı. ‘Ölürsem’ dedim, çok biçimsiz ölmeyeyim ama, bir yandan da kıvranıyorum. Biçimsizliğe giriyorum tabii. Soluğum kesildi, terliyorum, sıcak. Her taraf karanlık zaten, birbirimizi görmüyoruz. Kapıyı bulamıyoruz. Ben zaten kalp hastasıyım, iki ameliyat geçirmişim, inme geçirmişim. Bütün kaygım, ‘Korkan bir adam biçiminde ölmeyeyim’ dedim. Ama o da mümkün değil, kıvranıyorum, müthiş bir şey zehirli gaz. Lütfi, ‘Ölüyoruz ağabey’ dedi. ‘Ölüyoruz, öleceğiz. Başka çaremiz yok’ dedim. Bir dakika daha kalsaydık, ikimiz de kesin ölecektik. Ve ölümün en feci biçimiyle ölecektik. ‘Çıkalım, çabuk ölelim’ dedim. Biz, ölmek kalmak düşüncesi olmadan, ölüm diye çıktık dışarıya. Ben zor yürüdüm, bir sürü yerlere takılıyorum. Herhangi bir insan kendi canını kurtulmak için beni bırakabilirdi, Lütfi bırakmadı. Pencereye geldik, pencere camları kırılmış. Avazı çıktığı kadar bağırdı, ne bağırdı bilmiyorum. ‘İmdat’ diye bir ses, çok bağırdı. Uzak bir yerden itfaiye arabası geldi. Pencereden dumanlar falan ve arada bir de hava geliyor. Dalga dalga sıcak ve hava geliyor. Denizden burnunuzu çıkarır gibi hava alıyorsunuz. Merdiveni çıkardılar pencereye. Ama benim pencereye çıkacak halim yok. Lütfi beni kaldırdı, merdivene koydu. Merdivenden dura dura inmeye başladım. Aşağıdan yukarıya bir itfaiye eri geliyor. Ben de umdum ki, itfaiye eri beni öyle görür, alır kucağına, yardım eder, götürür. Hayır öyle olmadı. Merdivenin tam orta yerinde, itfaiye eri ‘Namussuz, alçak’ diye bana vurmaya başladı. İtfaiye eri, kandırılmış bir insandı. O yanlış da olsa bir inanca inanmıştı. O adamın beni öldürmek üzere dövmesi, bana o kadar ağır gelmedi. Sonra ordan giderken bir de tekme vurdu, ben yuvarlandım. Bacaklarımda yaralar var. Bir adam elinde çok büyük sırıkla bana saldırmaya çalışıyor, sanıyorum polis olan biri onu durdurdu. Başımdan yara aldım, kan fışkırmaya başladı. Yere düştüm, yerden sürükleye sürükleye polis otomobiline götürdüler. Polis arabasına binerken, yine onlardan birisi beni boyuna yumrukluyordu. Araba hareket etti. Arkamda oturan sivil polis ceketini çıkardı, benim kan akan başımın altına koydu. Hastaneye götürüldük. Daha sonra bir askeri havaalanına götürüldük.”
Sayfa 119 - SiyahBeyazKitabı okudu
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.