Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

260 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
O'nu araman için bu heceler. Ama O seni, sen seni bulmadan önce bulmuş. Sen bile seni bulmaya geç kalmışsın. O seni aramasaydı, sen seni aramaktan vazgeçmiş olacaktın. . . O senin adını 'Nisyan' dan alındı, 'İnsan' koymuş bir kere.. Neyimiz vardı bizim? Hatırımıza gelecek bir benliğimiz yoktu. Bizi hatırlayacak benliklerin içine girecek benliğimizde yoktu. Bana, Sen diyecek kadar kimsenin aklında fikrinde yerimizde yoktu. Seni hiç yokken Gören Allah’ı Hep var olduğunu ve seni, var edip görünür kıldığı halde görmezden geliyorsun. Hiçbir şeyin yokken seni varlıklı eden Allah’a istediğini hemen vermedi diye kızıyorsun, istediğin kadar vermedi diye küsüyorsun. Şimdi ‘ben’ dediğini de ‘benim’ dediklerini de almış olsaydı elinden, ne elini ne elindekileri yeniden istemeye mecalin olmazdı. İstemeyi bile bilmediklerini, isteyemeyeceklerini hiç istemeden, istediğince sana verene minnet borcunu hatırlama zamanı şimdi. Sahip olmaya değil, şahit olmaya özne ol ! ''Ben...'' diye başlamayı hak ettiğin tek cümle şu olmalı: ''Ben şahitlik ederim ki yoktur ilah, ancak ALLAH var.'' Var mı Müşterisi Allah, alışverişte Canını Malını satacak olan. Sadece iman ettiğimiz için bizim tezgahımıza uğrayan Allaha satacak bir şeyleri olan yok mu ? Satın almak istediğini söylüyor müşteri. Satın alıyor, el koyuyor değil. Hiç yoktan adam ettiğini adam yerine koyuyor. Hiç yoktan adam ettiğini bile hatırlatmıyor. Karşılıksız sermaye verdiğini, sermaye sahibi sayıyor. Karşılık teklif ederek istiyor. Karşılıksız verdiğini karşılıksız istemiyor. Satın aldığını da satın almaya da ihtiyacı yok. Satın aldığını çekip almıyor satıcının elinden. ‘sende kalsın!’ diyor. ‘Ben’ dediğin de sende kalsın. ‘Benim’ diye bildiklerin de elinde kalsın…. Yola En önemli azığımız Takva’yı omuzlanarak çıkmak için bu inceleme. Takva ki, Allah’la yaşama Sevinci. Takva ki, Allah’ın verdiğini bilerek verme bilinci. Takva ki, Allah’ı gözeterek, Allah’ın Lütfedici olduğunu dikkate alarak sevme çizgisi. Öyleyse… Kuyuya ittiği feragatiyle utanarak da olsa yüzleşmek isteyenler çıksın yola. Kurtlara kaptırdığı cömertlik gömleğini yeniden giymek isteyenler düşsün yola. Faiz kervanlarının insafına terk ettiği Yusuf Yüzlü yardımseverliği kölelikten kurtarmak isteyenler, okusun bu yazıyı. Şefkat gömleğini kapalı kapılar ardında oyalandığı çoğaltma tutkusuna yırtmış olanlar, kalplerine yeniden hatırlatsınlar ancak ‘az’ların övüldüğünü… Komşusu açken tok yatmış olmaktan utanmayı unutanlar, çıkarsınlar ruhlarını bencilliğin zindanından. Neyimiz var kendimizden başka? Sahiplendiğimiz şeyler dualarımızın içine sıkıştırdığımız ‘bizimler’ ne kadar bizim. Şimdi soralım kendimize. Yaşaması bile kendinden olmayanın sahipliği ne kadar sahicidir ki ? Aldığı nefesi bile ödünç olan, verdiği nefesi de emanet veren nasıl sahiplik dava edebilir ? Sen sen ol; -ben 'ben'im diyerek, 'bunlar da benim' diyerek ya da 'niye bunlar benim değil' diyerek Seni sana verene diklenme! Çünkü bu, sana bir şey verene, verdiği şeyle kafa tutmak demek. Senai Demirci’nin söylemiyle. Kaybedecek bir şeyimiz yoktu bizim aslında. Benim dediklerimizin bizim olmadığını, Sahiplenme duygusunun aslında sadece dünyaya bağlanmaktan başka bir şey olmadığını hatırlatıyor bize. Yokken veremeyenin, varken veremeyeceğini, Varken vereninde, verdiğinden hiç eksilmediğini Allah’ın bize ayetiyle hatırlatıyor. Dünya üzerinde infakın nasıl bir alış-veriş olduğunu görmemize sebep oluyor. Sahip olduklarımızı veremez hale gelmişsek, veremediklerimiz bizi almış demektir. Eğer biz onu almış olsaydık verebilirdik. Çünkü Allah ayetinde, size verdiklerimizden başkasına da verin(Bakara Suresi 3.ayet) bunu en muhteşem biçimde açıklıyor. Maalesef ki, Unuttu insan. En unutulmaz gerçeğini unuttu. Varlığı ödünç verilmişti. Hayatını borç aldı. Aklını başında emaneten gezdiriyor. Anılmaya değer şey bile sayılmadığı uzun bir geçmişten geldi. Eksikliğinin hissedilmediği, yokluğunun fark edilmediği binlerce yıl sonra bir kelebek ömrü yaşıyor. Kısacık ömrünü yanında tutamayacağı şeylere tutunarak tüketiyor. Avucunda kum tanelerini çoğaltmakla oyalanıyor... Keyifli okumalar…
Kaybedecek Neyin Var ki?
Kaybedecek Neyin Var ki?Senai Demirci · Nesil Yayınları · 201594 okunma
·
129 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.