Gönderi

311 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yaşananların hepsi rezalet, doğa katliamı, hukuksuzluk ve iğrenç. Her sayfada sinir harbinden geçiyorsunuz, kahrederek okuyorsunuz, daha ne kadar talan edilebilir, doğaya daha ne kadar tamiri mümkün olmayan kalıcı zarar verilir diyorsunuz, şaşkınığımı gizleyebilmenin tarifi yok... Düşünün dedenizin dedesinden beri yaşadığınız alana bir şirket ( yapılan propagandalardan biriside yerli! olduğu, tamamiyle yalan içi boş bir iddaa, şirketlerim tamamı! yabancı sermaye ortaklığı ile finanse ediliyor ve yine bir çoğu ABD, İsrail ve Nato'nun şirketleri.) geliyor ve bir tabela asıyor " Bu dereye girmek tehlikeli ve yasaktır ". Devlet orada yaşayan halklara hiç sormadan, görüş almadan 49 yıllığına sizin suyunuzu şirkete satıyor ! tam 49 yıllığına! Gayet doğal ve haklı olarak, tehlikenin farkında olan ve ya yaşayarak acı bir şekilde tecrübe etmiş köylüler ( birçoğu 60 yaş üstü yaşlı insanlar, yoğun gçölerden sonra köylerde sadece yaşlı nüfus kalmış) her türlü siyasi kurum, kuruluş, parti ve ya STK'ya bağlı kalmadan, bağımsız bir şekilde kendi sularını mümkün olduğunca hukuksal, hukuğun tıkandığı yerde de zor kullanarak savunmaya çalışıyorlar. Hukuk tıkanıklığını biraz açmakta fayda var. Şöyle ki; ihalesi olmadan yapılan HES'ler var, yürütme durdurma kararı/kararları olmasına rağmen hız kesmeden faaliyetlerine devam eden HES'ler var, aynı hakim tarafından ilk önce yürütmeyi durdurma karaı verilip bir sonraki duruşmada çevreye tahribatı yoktur kararı verilen HES'ler var, 400 bin alabalığın ölümünden şirketin değil de köylünün balıkları gübre ile zehirlediği kararı veren hakimler, savcılar var ve daha bunun gibi binlerce örnek... Hemen hemen her yerde protesto tepkileriyle karşılaşan HES şirketleri projeler ve coğrafyalar farklı olmasına rağmen, sanki ağız birliğine varmışlar gibi her defasında aynı kandırma ve talan taktiklerini izliyorlar. İlk hedefleri bankalara borcu olan köylüler, bu köylülere hayatlarında göremiyecekleri paraları teklif ediyorlar ( 25 bin dolar gibi.) tabi ki yalan sadece imza alabilmek için. İkinci hedefleri belediye başkanları, kaymakamlar, muhtarlar ve imamlar. Üçüncü hedefleri ise köylüye şirin gözükmek için köye yol yapacağız, size iş vereceğiz, size camii yapacağız yalanlarıyla direnişleri kırmak. Dördüncü hedefleri direnişte sivrilen, öne çıkan isimleri yanlızlaştırmak, itibarsızlaştırmak, olmadı rüşvet teklifleri götürmek ve en kötüsü tehdit etmek/ettirmek. Bilirkişi, avukat masraflarını bile karşılayamayan köylüler için böylesine dev sermaye ile mücadele etmek imkansız, üstüne devlet yetkilileri ve kolluk güçleride sermaye uşağı olunca köylünün karşısındaki devin boyu iki katına çıkıyor ve karşı koymak yel değirmeni ile savaşmaya benziyor. Tüm bu zorluklar, imkansızlıklara rağmen sonuna kadar direnen Karadeniz, Güney ve Doğu Anadolu, Akdeniz halklarına teşekkür ediyorum, keşke İç Anadolu da doğasını, hayatını korumak konusunda sizin kadar direngen bir tavır takınabilse... Mahmut Hamsici'ye böylesine bir uğraş verdiği için ayrıca teşekkürler.
Dereler ve İsyanlar
Dereler ve İsyanlarMahmut Hamsici · Notabene Yayınları · 20124 okunma
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.