Gönderi

Günün birinde kendi kendime, toplumda neden bunca acı ve sefalet var diye sordum. İnsan ebediyen mutsuz olmaya mahkum mu? Reform girişimcilerinin kurnaz açıklamalarıyla yetinmedim; kimi gene sefaletten hükümetin gevşekliğini ve beceriksizliğini, kimi genel yozlaşmayı ve cahilliği sorumlu tutuyordu. Mahkemelerde ve basında sürüp giden sonu gelmez kavgalardan bıkıp meselenin derinine bizzat inmek istedim. İlim erbabına danıştım, felsefe, hukuk, siyasal iktisat ve tarihle ilgili yüz cilt kitap okudum: Bunca okumanın gerekmediği bir çağda yaşamış olmayı diledim! (...) Fakat söylemem gerekiyor ki, daha en başından, adalet, eşitlik, özgürlük gibi sıradan, ama kutsal kelimelerin manasını hiçbir zaman anlamamış olduğumuzu fark ettim. Tek tek bu kavramların her birine dair fikirlerimiz son derece bulanıktı. Ve aslında bu cehalet, hem bizi yiyip bitiren sefaletin ve hem de insan türünün üstüne çökmüş bütün felaketlerin tek sebebiydi.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.