Gönderi

——- Kelimelerimizi cümlelerimizi umursamazsak neyi umursayacağız? Sözcüklerimizin hiç bir önemi olmuyor bazen .. o ağır ithamlar, o sanki denizin sürekli dalgalarıyla temizlendiği sahil kumlarına yazılmış gibi.. bir dalga vuruşuyla temizlenen o silik acıtmak için söylediğimizi düşündüğümüz birbirimiz adına .. bazılarının içinde doğruluk payı yüksek elbette yansıttığımız kelimeler belirleyici ne kadar çitkin ve güzel oluşunu .. yani betimlemek bir bakış açısı.. Kelimelerimizi cümlelerimizi, gerçekliklerimizi umursamazsak neyi umursayacağız? Gerçekliklerimizi umursamıyoruz. Başka bir algının, bir yanılsama ( dışardan bakanlar için) yaşayanlar için yakalandıkları bir hastalık gibi. Nörolojik bir yanılsama aldanış, bir büyü 🪄 etkisinin ne zaman son bulacağını bilmediğimiz.. bir aynaya bakıyoruz ve ayna biziz birbirimizin aynası işte o yansıtma ... Ayna ayna söyle bana benden güzeli var mı dünyada .. ve koca bir yalan ama söyleyenler inanıyor buna.. :) senden güzeli yok bu dünyada. Dünyanın en çirkini olsanda benim için en güzelisin. Seni tüm çirkinliğinle güzel buluyorum. Kelimelerimizi cümlelerimizi, gerçekliğimizi, imkansızlıklarımızı umursamazsak neyi umursayacağız? İmkansızlık içinde korku barındıran bir güçsüzlük ifadesi i, bir pes etme. Biraz yorgunluk, yorgunluğu sağlayan öngörülük.. bilgi, bilmenin kişiyi Bilge ettiğini düşünme yanılgısı. Bilginin gerçek olduğu düşüncesi. İmkansız kılması kendini salıverme isteğini .. boynuna taktığın yularını sıkı sıkı tutmak. Yoldan çıkma. İmkanı yok o sarp yola çıkamazsın yolundan sapamazsın o nehirden geçemezsin. Aynı nehirde ili kez yıkanamazsın . Kelimelerimizi cümlelerimizi, gerçekliğimizi, imkansızlıklarımızı, aramızdaki bu arsız yüzsüz bağı umursamazsak neyi umursayacağız ? Arsız yüzsüz pişkin bağ; görünmez şekli sürekli değişken, bazen kudurmuş köpek gibi havlayan ağzından nefret söylemleri eksik olmayan. Bazen de sakin sularda yüzen dünyanın en uyumlu canlısı olan o yunuslar gibi yaratılıştan gülümseyen yüzleri.. kimsenin anlamadığı ama hissedeni hayranlıkla onların uyumunu seyri doyulmayan Yunus balıkları 🐬 gibi aşk söylemleri... bazen belirsiz gri bir boşluğa dönüşen yolunu kaybeden o derin sisli ormanda nereye gideceğini bilmeyen ve bir kör gibi sürekli tökezleyip çarpan, düşen ama görmeyen .. karanlığın içinde kaybolmuş bir kör gibi.. Bazen şehvetin içine düşmüş aç ergenleri anımsatan ve ölmek öpmek isteği .. o sakallara dokunma o kokuyu içine çekme..o dudakları hep ağzının içinde hissetme isteği.. dizginlenemez arsız pişkin sınırını aşan bir istek ve daha niceleri ... Bazen de büyük bir yetersizlik hissi mesafelerin doğurduğu yetersiz olma ... doğurduğu kıskançlık.. parmağını emen kardeşini kıskanan sevgisiz kaldığını düşünen kapının arkasında Kocaman dolu gözleriyle bakan o çocuk parmağını emiyor ve yetersizim. Eksiğim diyor. Neyi umursayacağız birbirimizde .. sanki her şey esnemiş bükülmüş gibi .. tüm kavramlar, tüm doğrular, değişime uğramış yeni başka anlamlar oluşturuyor gibi.. sanki her şey başkalaşmış gibi .. 6 Mart pazar Ne düşünüyorsunuz ? —————? O zamana kadar biraz spor yapayım, biraz fit olayım. Bir amacım olsun diyorum ona. Hayatta kalmam İçin bir nedenim olmalı… Ben küçük bir kadınım… ve ölmekten korkuyorum … ve çok çok uzun yıllar ölüydüm … “ O zamana kadar” diyorum … Gelecekte ki bir zamanda ulaşmayı hedeflediğin bir ana kadar geçen zaman aralığı .. yığınlarca kombinasyon geliştirebilirsin o zaman aralığı içerisinde … ama sadece birisini uygularsın ve genelde hiç düşündüklerinle uyguladıkların birbirleriyle örtüşmez .. zaten hep gerçekle düşler birbirinden ayrı düşenler … değil miydiler? O zamana kadar “ daha mı çekilir olur dünya ? O zamana kadar .. kadara gelene kadar .. düşlerin içinde salınmak.. aylarca belki de gerçeklikten kopmak .. var olmak; aynı anda, o an da olmamak .. kadara kadar … mezara kadar … spontane bir geçiş .. Kürekle toprağı dökmek… balçık gibi toprak.. yapışkan bir ağırlığı var görebiliyorum .. ayaklar ..ve kürekler gömüyor ve bir anda ayaklar altına alındığını düşünüyorsun.. ayaklara bakıyorsun bakıyorsun .. o ana kadar olan her şey bir anda sakinliyor .. tüm hareketler ağırlaşıyor .. ağır çekimde uzaktan, topluluğun dışından seyre dalıyorsun… Dağılıyor ağıtlar uzaklaşıyor ve kara fereceli ile hayaletleri anımsatan avurtlar çekiliyor … sakinliyor .. arabalara binip binip gidiliyor .. ve sen ve bir kaç kızkardeş ve karındaşlar .. ağıtlardan uzak donuk gözlerle … göz göze gelmeden göz göze gelmeye korkaraktan .. bir kez daha göz göze gelmeye korkmuştunuz .. ama varlığınızdan emin olmak .. orada olduğunu bilmek .. aynı utancı paylaşmak .. Utanç .. Utanç .. Utanç …onun yokluğunun utancı olur mu? Olurmuş anladın… İnsanı, insan yapan tek duygu UTANÇ… spontane bir geçiş .,, Gerçekten onu istiyor muydun yoksa cidden deli gibi canım mı sıkılıyordu ? Yoksa sıkılmak değil deli gibi ölmekten mi korkuyorsun.? Hayır onun ölmesinden korkuyorsun … !!! ölüm dolaşıyor çevrende .. kucaklayıp götürüyor… sen ise dolu gözlerle bakıyorsun arkalarından … atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgar kanatlılar .. Rüzgar kanalı atlılar gibi geçti hayat .. gölgeler gölgelendi renkler silindi .. beyaz örtüler indi mavi gözlerine … Gerçekten onu istemek neydi ? Ben gerçek anlamda onu veyahut başkalarını veyahut herhangi bir duyguyu soyut ve somut .. nesneyi veyahut özneyi :) herhangi bir şeyi istedim mi ? İstemek neydi? Tutkuyla sahip olmaya çalışmak mı? Ne acı hiç bir şeyi gerçek anlamda istememiş olmanın farkına varmak. Bugün pazar … Gömleğinin içinde bir damla kalır, uzayıp giden portakal denizinden … spontane bir geçiş … Bana portakal elma ve salatalık al… Tamam babacığım hemen getiriyorum …!!!! youtu.be/xr_DgBlHLiM ayağına dokunuyorum , sedyeyle içeriye alırlarken .. bir an gözlerimiz buluşuyor ve sanki bir şey söylemek istermiş gibi.. sanki bende bir şey söyleyeceğim söyleyemiyorum ve belki de utanıyorum. Hakkını helal et… helalleşmek istemiyorum. çünkü helalleştiğim geliyor aklıma .. Helalleşirsem sanki bir daha gelmeme korkusu .. yarım kalıyor .. hem buna müsade etmiyor .. görevini binlerce kez yapmış olan .. hızlıca çekiyor içeriye ve donuk gözlerle kapanan kapıya bakakalıyorum. ve dönmeyeni düşünüyorum. İçimde garip bir duygu , tarifi imkansız .. ruhumu beynimi, ve tüm bedenimi dolduruyor…ve uzun bir boşluk ve kendimi toplayıp yaşayan İçin , bildiğim tüm duaları okumaya başlıyorum .. Ne düşünüyorsunuz? diye soruyor çoğul söylem tekil varlığıma .. Salt sana sormuyorum diyor hepinize soruyorum .. Cevaplar şahsi… Ver şimdi birinci tekil cevabını.. Ne mi düşünüyorum, düşüncelerimi soran bir formatın bulunmasına şükür etmeliyim diye düşünüyorum.. ya olmasaydı ? olan her daim olmayandan iyidir… diyorum arsızca.. Bugün o küçük kadını düşündüm. O kadının küçüklüğüne ve kırılganlığına, savunmasız oluşuna dair bakış açısını. Tezatlarla dolu hakkında ki betimlemeleri ve birbiriyle çelişen anlatımları.. ve sonra şunu düşündüm. Bazen birilerini severiz , sevilecek yanı olmasada ( öğretiler bize sevmek için bir yön gerekmediğini öğretmemiş olsa da, ki bence sevmek için bir gerekçe yoktur .. kendiliğinden seversin) ama İşte illa sevgimize dair nedenler bulmalıyız ya… ve onu sevmek için onda çatlaklar ararız.,. O çatlak ona duyduğumuz acıma duygusu olur genelde.. Çok yalnız, çok güçsüz, zavallı,.,.. Acıma beraberinde merhamet, sevmediğimiz davranış ve yönlerine dair bir sempati anlayış geliştirir.. Karşısında ki güçsüzlüğümüzü beynimizde ona dair oluşturduğunuz güçsüzlüğüne dair sanrılarımızla süsler, Eşitleme; denk olma isteğiyle yanıp tutuşuruz. -sıçtın ağzıma, senden öyle çok nefret ediyorum ki diyemezsin. Çok öğrendim, çok öğreticiydi dersin kendi adına .. -seni öyle çok sevdim ki ..sürünmeni seyretmekten ve aşağılamaktan büyük zevk aldım. Denk değiliz ve hiç bir zamanda denk olamayız. Eşitleme yok. Ne mi düşünüyorum? sekreter kızı ? Ve o aciz ses tonunu… Ne düşünüyorsun? Diye soruyor bana soğuk buton! Sıcacık kalbime biraz da ateşi çıkmış beynime.. Şu spiritüelciler diyorum. Yeni bir din doğuyor, insan merkezli .. müritleri olan modern hocalar .. buluştukları alan ise kuantum alanı, ve bir çoğu batıdan ithal edilmiş, öğretiler ve parayla satılmakta… Acces Bars , Jean Adrian falan filan… Uykudayız diyorlar, ve onlar sayesinde uyanıyoruz , belki de derin bir uykuya dalıyoruz.. Bir sıçrama yaşamalıyım kendi kendimi kandırma konusunda :) geçmeliyim kuantum alanına ve uyanmalıyım , büyük uykuma..belki de yaratılmış metaversüme … deli gibi kandır kendini , sonsuz varlığına şükür enerjisiyle açıl, ( elbette şükür değerli bir şey) benim zaten dogmatik dinlerim var. Kadim bilgilerim…Bayılıyorum bu kadim kelimesine .. cümle içinde kullanmış olmak için kullandım . Hani şu “devasa’” gibi, cümle içinde kullanılmayı bekleyen bir kelime :) Öyle bir illüzyon ki her bakış açısı onlar için “ ilginç bakış açısı” asla üstüne bulaşmasın…Her sabah pozitif olmak için yırt kendini .. Aç tavuk kendini buğday ambarında görür ya .. gör kendini bol bol, guruldayan karnınla :) uyanış için gel diyorlar.. sat sav getir bana.. bana geldikçe artacak sana gelen! Alma verme dengesi ne de olsa .. Sihirli ellerim var benim. Mucizeler açılacak birer birer, Para enerjisi, mutluluk, aşk, başarı … enerjiye geçiş yap! Tüm sorunların çözümü bizde … çözelim aile diziniyle anneannenin annesinden aktarılan arzalarını …Gülme yogasında ağlayan bir kadın olmayı bırak. Açalım çakralarını.. Bırak şu septik yaklaşımlarını.. Seni var eden her şeyin yaratımını golzinyon kez yıkıp iptal et, tüm boyutlarda tüm frekanslarda ve tüm hayatlarında … Yeniden yarat kendini..Sen sonsuz bir varlıksın! Sıçra sıçra sıçra atla kuantum alanına . Hayatın tümü bana kolaylık neşe ve ihtişamla gelir.. Amin 🙏🏻 oldu oldu oldu.,
·
84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.