Gönderi

163 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Kürk Mantolu Madonna” Ankara’nın kasvetli bir memuriyet havası vardır. Gittiyseniz hissetmişsinizdir. Nedense beni hep rahatsız etmiştir. Hep dediğime bakmayın, bir kere gittim ve o bir kerede dahi ruhi bir bunalım yaşadım. Neden bilmiyorum ama huzursuz hissettim kendimi. Ankara’nın sokaklarında, diğer şehirlerin aksine daha fazla takım elbiseli insanları yürürken görürsünüz. Yazın sıcakta, kıravatlı gömlekleriyle ceketleri ellerinde intikal ederler evlerinden memuriyet binalarına, oradan da evlerine. Kürk Mantolu Madonna da böyle başlamıştı, ilk sahifelerinde. Sıradan bir hayat yaşayan, hatta biraz da sıradanın üstünde ezilmişliği ile hayatın sona ermesini bekleyen bir memurun hayatını okurken, sayfaları ısrarlı ve istekli bir çevirişle okunan romanlara döndü hikaye. Hikayenin muhteviyatında sürekli aşağılamalara mazur kalan bir insanın, biraz da bizim gözümüzde küçümsenmeye başladığı bir zamanda ona karşı hayranlığa dönüşüyor her şey. Türk kızlarının -kabul edilir ki- gereksiz nazlarının yorgunluğundan sonra yabancı kızların zahmetsiz ulaşılabilirliği ve insanı mutlu eder anlayışları her Türk erkeğini farklı arayışlara iter. Raif, hayalindeki kadının gerilimini bir tabloda hissedince, o tablonun sahibi kadına karşı derin bir tefekkür ve ihtiras hisseder. Kabul edilir ki ecnebi kızlarının çekicilikleri ve cilveli halleri, karşı konulmaz bir duygusal tahrik unsurudur. O tablo.... Kürk Mantolu Madonna tablosu... Raif, adeta aşık olmuştur. Tabloya değil, o tablodaki kadına. Gerçek veya değil. Yaşıyor veya ölmüş. Ne önemi var ki. O tablodaki kadın hayatının aşkı, beklediği ve ona insan olmanın ne demek olduğunu anlatan kadın. Ahhh ah. Vardır böyle kadınlar. Pamuk gibi yumuşak bembeyaz teniyle erkek beynini münasebetsiz hayallerle meşgul eden, diz kapaklarından ayak parmaklarına kadar düzgünce bacaklarıyla ve nefes aldıkça yukarı inip çıkan orta halli memelerinin insanda endişeler uyandıran o çekiciliği yok mu; ama vicdansız vicdanıyla ve acımasız duygularıyla her an terk edip gidecekmiş gibi duran halleriyle üstüne korkular salan o kadın. Kürk Mantolu Madonna tablosunun ressamı ve kendisi olan Maria Puder de böylesine bir kadın. Yağmur gibi ıslatır, kar gibi saçlarını beyazlatır, güneş doğunca kaybolan siyah iplik gibi kaybeder adamı. Kızmak yok kadınlar, kızmayın. Öylesiniz işte. Neden mi? Maria Puder bir hayal değil, Sabahattin’in Puder’i de ondan. Evet, o yaşamış ve Sabahattin’i derinden etkilemiş, tefekkür içerisinde bırakmış bir kadın. “Raif… Şimdi ben gidiyorum!” dedi. “Evet… Biliyorum!” Trenin hareket saati gelmişti.Bir memur vagon kapısını örtüyordu. Maria Puder merdiven basamağına atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle fakat tane tane: “Şimdi ben gidiyorum.Fakat ne zaman çağırırsan gelirim…” dedi. Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti: “Nereye çağırırsan gelirim!” Gelmedi Maria. Ölmüştü, gelemedi. Raif de düşemedi peşine, acizliğin pençesine ve insanlardan kaçmağa sığındı. Çare yoktu, Raif böyle biriydi ne yapsındı? Aradan geçen yıllar unutturamaz tabi bazı yaşananları, unutulur mu hiç bazı yaşanılanlar! Yıllar sonra gelen son bir bilgi kırıntıcığı ile hayata gözlerini yumdu Raif, anası bir kızcık doğurmuştu ona!
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021318,5bin okunma
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.