İnsan "...doğum eylemiyle birlikte, ön ayağını yurtsuzlaştırır, onu bir el haline
getirmek üzere topraktan koparır ve sonra onu dallar ve aletler üzerinde yeni baştan
yurtlandırır."
‘Yersiz-yurtsuzlaşma’ (deferritorialisation /deterritorialisation) özgürleşmektir, yeni bir varlık haline gelmektir; topraktan ayrılıp gökyüzüne uzanmaktır; dünyadan çıkmaktır. Fakat, bu çıkma kendini terk
etme anlamında değil, yersiz-yurtsuzlaşma sonucunda kendini yeniden konumlandırma; kaosun bilinemezliğine ve kendisine çizgi çekme anlamındadır. Yersiz-yurtsuzlaşma, ne tamamen topraktan kopmaktır ne de tam manasıyla toprağa bağlı olmaktır.İnsan, bu yersiz-yurtsuzlaşma sonucunda kaosun ürkütücü, karmaşık, kavranamaz ihtişamıyla karşı karşıya kalır. İşte, insanın kaosla kavgası burada başlar. Deleuze'ün felsefesinin çerçevesini belirleyen şey,
insanın kaosa karşı deneyimbütünlüğüdür. Bu bakımdan, Deleuze'ün tüm kaygısı, insanın deneyim alanına yönelik ortaya koyduğu yaratımların bir sorgulamasını yapmak ve bu alanların ‘ne’liğini yeni bir
bakış açısıyla değerlendirmektir. Dolayısıyla o, yaratım alanları arasındaki özel ayrımlardan önce, onların
yaratılmasına kaynaklık eden neden-sonuç ilişkisine yönelik bir sorgulamayı gerçekleştirmeye girişir.
Deleuze 'e göre, insanın kaosla ilişkisinin sonucunda ‘felsefe’, ‘bilim’ ve ‘sanat’ denilen üç düşünce biçimi ortaya çıkmıştır. Bu üç düşünce biçimi, insanın kaosa karşı bir parçacık düzen elde etmek için
giriştiği bir serüvendir. Böylece Deleuze, kendisinden yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce:
"Ey tanrılar! Bana yalnız pekinliği bağışlayın! Bu pekinsizlik denizinde, üzerine
uzanıp yatabilecek kadar geniş bir tahta olsa da bana yeter."
diyen Parmenides'in Varlıkta sükuna kavuşma isteğini, insanın kaosta sükuna kavuşma isteği olarak dile getirir.
Felsefe, sanat ve bilim bu isteğin ürünü olarak insanın kaosa karşı almış olduğu tavrın farklı görünümleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Deleuze'ün felsefesi ve sanata yönelik görüşleri, tam da bu
açılımın kavramsal olarak yeniden yapılandırılması şeklinde ortaya çıkar. Deleuze’e göre;
"Düşünceyi, düşüncenin üç büyük formunu, sanat, bilim ve felsefeyi tanımlayan şey, her zaman kaosla kapışmak, bir düzlem çekmek, kaosun üzerine bir düzlem
çekmektir"