Gönderi

Ekonomi politikası: Makro ekonomik dengelerin hangi yönde ve nasıl değiştirileceğini ya da bulunduğu yerde nasıl tutulacağını ortaya koyan yaklaşımları içeren ve bilimle sanatın bir karışımı olarak kabul edilen ekonomi dalıdır. Ekonomik büyüme: Bir ülkenin belli bir dönemde ürettiği mal ve hizmetlerin miktar olarak artması. Ekonominin genel dengesi: Bir ekonomideki toplam mal ve hizmet arzının toplam mal ve hizmetler talebine eşit olması durumu. Bir başka ifadeyle, Y=C+I+G+(X-M) Enflasyon: Genel fiyat düzeyindeki sürekli artışlar. Enflasyon çeşitleri: (a) Kaynağına göre: (i) Talep enflasyonu: Bir ekonomide toplam talebin toplam arzı aşarak sürekli fiyat artışına neden olması halinde ortaya çıkan durum. (ii) Arz (maliyet) enflasyonu: Üretimde girdi olarak kullanılan üretim faktörleri ya da ara malların fiyatlarının sürekli artış içine girmesi nedeniyle maliyetlerdeki sürekli artışın satış fiyatlarının da sürekli artışına neden olduğu durum. Esnek kur rejimi (dalgalı, floating exchange rate regime): Piyasada oluşan arz ve talep dengesine göre ulusal paranın başka ülkelerin paraları karşısındaki paritesinin kendiliğinden oluşmasının sağlanması. Bu rejimin tam olarak uygulanması halinde, Merkez Bankası’nın piyasayı düzenleyici sıfatla müdahalesi söz konusu olamaz. Faiz: Parayı doğrudan belirli bir süre vazgeçerek başkasının kullanımına sunmanın bedeli (getirisi). Federal Reserve System (FED): Amerika Birleşik Devletleri’nde merkez bankası işlevini yapan kuruluş. Bir merkezi ve 12 bölgesel teşkilatı olduğundan sistem adı verilmektedir. Finansal bulaşıcılık: Bir ya da birden fazla ülkede ortaya çıkan sorunlar yüzünden tedirgin olan uluslararası yatırımcıların benzer özelliklere sahip ülkelerden yatırımlarını çekmeleri ve bu şekilde olumsuz yatırım koşullarının diğer ülkelerin finansal sistemlerine de yayılmasıdır. Finansal kurum: Fonlarını kullanarak hisse senedi, tahvil, bono, gibi finansal varlıkların ticaretini yapan kurum. Forward kur: Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte bir ülke parasının bir başka ülke parasıyla önceden belirlenmiş parite üzerinde değiştirilmesi anlaşması ve önceden belirlenmiş kurun adı. Future işlemi: Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte belli kalite ve miktarda malın önceden saptanmış bir fiyat üzerinden alım satımı anlaşması. Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), bir ekonomideki yerleşik üretici birimlerin belli bir dönemde toplam faaliyetleri sonucu yaratmış oldukları tüm mal ve hizmetlerin üretim değeri toplamından bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan girdiler toplamının düşülmesiyle bulunur. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH), GSMH’den net dış âlem faktör gelirlerinin (işçi dövizleri, yurtdışından elde edilen müteşebbis gelirleri, yurtdışındaki faaliyetlerden elde edilen kâr transferleri ve yurtdışındaki mali yatırımlardan elde edilen faiz gelirleri) düşülmesiyle bulunur. Dış âlem faktör giderleri de aynı alanda yurtdışına yapılan ödemelerdir. Gelir ve gider farkı net olarak GSYH rakamına ulaşmakta kullanılır. G7 ülkeleri: ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada. G8 Ülkeleri: G7 + Rusya. G20 Ülkeleri: G8 + Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Kore, Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Türkiye. Görünmez el (invisible hand): Tam rekabetçi bir ekonomide dışarıdan hiçbir müdahale olmaksızın piyasaların kendiliğinden dengeye geleceğini söyleyen terimdir. Adam Smith tarafından ekonomi yazınına kazandırılmış bir terimdir. Hazine kâğıtları: Hazine tarafından ihraç edilmiş devlet iç borçlanma senetleri (tahvil ve bonolar). Hedging: Yatırım riskine karşı korunmak amacıyla finansal pazarlardaki araçları etkin ve doğru bir biçimde kullanarak olası ters fiyat hareketlerine karşı yatırımcının yatırımını güvenceye almasıdır. Yatırımcı, karşılaşılabilecek riskleri belirli bir değere düşürmek amacıyla vadeli işlem sözleşmeleri yardımıyla uzun pozisyon alarak gelecekte fiyatların yükseleceği beklentisiyle vadeli işlem sözleşmesi satın alabilir ya da kısa pozisyon alarak gelecekte fiyatların düşeceği beklentisiyle vadeli işlem sözleşmesi satabilir. IMF (International Monetary Fund): Üye ülkelerin karşılaşacağı başta ödemeler dengesi sorunları olmak üzere ekonomik sorunları çözmek amacıyla kurulmuş uluslararası finans ve danışma kurumudur. Merkezi ABD’nin başkenti olan Washington D.C.’dedir. İhracat: Bir ülkenin başka ülkelere sattığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri toplamıdır. İstihdam oranı: Aktif işgücünün istihdam edilen bölümüdür. 15-65 yaş arası nüfus çalışabilir nüfus olarak kabul edilir. Bu nüfustan kendini iş piyasasında kabul etmeyenler (ev kadınları, 65 yaşından önce emekli olup çalışmayanlar ve iş bulamadıkları için kendini iş piyasasından çekmiş olanlar) çıkarıldığında aktif işgücü nüfusu bulunur. İşsizlik oranı: İstihdam oranının tersidir. Aktif işgücü içinde işsizlerin oranıdır. İthalat: Bir ülkenin başka ülkelerden satın aldığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri. Kapitalizm: Üretim araçlarının mülkiyetinin büyük ölçüde özel kesimde olduğu ve neyin hangi fiyatla ve kim için üretileceğini piyasa sisteminin belirlediği ekonomik sistem. Kâr: Bir ekonomik faaliyet sonucunda elde edilen gelir ile geliri elde etmek için üstlenilen maliyetin farkıdır. Karşılaştırmalı üstünlük: Bir ülkenin bir mal ya da hizmeti öteki mal ve hizmetlere göre, göreli olarak bir başka ülkeye göre daha düşük maliyetle üretebilmesi hali. Keynesyen ekonomi yaklaşımı: İktisatçı John Maynard Keynes tarafından geliştirilen ve ekonominin piyasaya bırakılması halinde dengeye gelemeyeceğini, o nedenle de devletin ekonomiye aktif olarak müdahalede bulunarak tam istihdamı sağlamayı hedeflemesi gerektiğini savunan yaklaşım. Kişi başına gelir: Bir ülkedeki GSMH’nin ülkenin nüfusuna bölünmesiyle bulunan değer. Klasik ekonomi yaklaşımı: Adam Smith ile başlayıp Keynes’e kadar devam ettiği düşünülen ve başlıca önermesi devletin ekonomiye hiçbir biçimde karışmaması halinde ekonomik dengelerin piyasadaki rekabet ve kişilerin en yüksek tatmin peşinde koşması nedeniyle kendiliğinden oluşacağını savunan görüş. Başlıca temsilcileri Adam Smith, David Ricardo, ]ohn Stuart Mill, Alfred Marshall’dır. Konjonktür: Türk Dil Kurumu sözlüğünde “ 1. Geçerli durum. 2. Her türlü durumun ve şartın ortaya çıkardığı sonuç” olarak tanımlanmaktadır. Buna karşılık bu sözcük ekonomi jargonunda biraz daha farklı bir anlam almıştır. Ekonomi söz konusu olduğunda ekonominin reel üretim hacminde görülen iniş ve çıkışlar konjonktürel dalgalanmalar ya da kısaca konjonktür diye adlandırılır. Kota: Üye ülkelerin IMF’deki katılma payıdır. Bir çeşit sermaye katkısı olarak kabul edilebilir. 2008 yılı itibariyle Türkiye’nin IMF’deki kotası 1.191,3 milyon SDR’dir. Kredi: Üzerinde anlaşılmış bir gelecekte (vade) geri ödenmek üzere verilen borç. Kredi değerliliği ( creditworthiness): Kredi verenin ya da onun adına hareket eden tarafsız bir kurumun kredi alacak olanın geçmiş ve gelecekteki borç geri ödeme yeteneğine ilişkin yaptığı ölçüm. Kredi riski: Bir alacaklının verdiği kredilerin geri dönmemesi riskidir.
·
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.