Gönderi

575 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 18 days
Serinin diğer iki kitabına göre okuması çok daha kolay bir kitaptı Guermentes Tarafı. Seri her ne kadar yedi kitaptan oluşuyor olsa da aslında tek bir kitapmış gibi düşünmek çok daha doğru geliyor bana. Ondandır ki her kitabı kendi özelinde inceliyor olsam da temel görüşüm serinin bütününe ilişkin oluyor. Diğer iki kitap için incelemelerime buradan bakabilirsiniz: #47102686 , #47929813 Önceki incelemelerimde bu seriye ait okuduğum kitapları krema bolluğundan yenilemeyen pastaya benzetmiştim. Guermentes Tarafı kitabında, bu his bende biraz azaldı ama yerine geçen duygu ise şu oldu: "Üzerine yapay frambuaz sosu dökülmüş cheesecake tadı". Bu tabirle esasında şunu anlatmak istiyorum. Hani yapay soslu "cheesecake"i yediğinizde önce hem görünüşü sizi çeker hem de yeyip bitirdikten hayatınızda yediğiniz en güzel tatlı hissiyatı verir. Fakat bu hissiyat aldatıcıdır ve ağzınızda sonradan oluşan acımsı tadı duyumsadığınızda yediğinizin doğallıktan uzak olduğunun farkına varırsınız. Evet diğer iki kitaba göre çok daha rahat okunan, akışkanlığın daha iyi olduğu bir roman olmasına rağmen "fazlalık" hissiyatı seri için bende devam etmekte. Serinin kalan kısmında olduğu gibi bu romanın da edebi dili harikulade ve Roza Hakmen'in çevirisi mükemmel ama ne anlatım ne de içerik açısından ne yazık ki yine beni tatmin edemedi. Peki bu kitabımızda neler vardı? Marcel'in bir Guermentes olan asker arkadaşı Saint-Loup'la vıcık vıcık ilişkileri, büyükannenin ve büyük yazar Bergotte'un ölümleri, eski sevgilisi Albertine'in yeniden romana girişi, Mme de Villaparisis'in salonu, M. de Norpois'in türlü türlü garip davranışları ve saçmalıkları ve Mme de Guermantes'in salonuyla birlikte bitmez bilmeyen sosyete, aristokrasi anlatımlı sayfalar, sayfalar... En başından beri gıcık olduğum konulardan biri de ultra kibar, sanat anlayışı zirvelerde ergen kardeşimiz Marcel'in kadınlara bakışı. Tamam anlıyorum, ergenlikte hormonlara tavan yapar, uçana kaçana karşı bir ilgi oluşur ama bu ultra kibar arkadaşta duygunun "d" harfi bile bulunmamakta. Tüm kadınları kendi kafasında yarattığı "aşk" hayalinin tekdüze bir vücuda gelmiş hali olarak görüp sanki üzerlerinde çalıştığı bir sanat eseriymişçesine yaklaşmasına ayrı bir gıcığım. Arkadaşına, büyük annesine, tiyatrodaki izlediği sanatçılara bile bünyesinde ultra, delux, süper, hiper, mega hisler barındıran canımız ciğerparemiz "Allah tepesinden bakasıca" Marcel'imiz, ne hikmetse kadınlara karşı bu hisleri bir türlü gösterememekte. Fakat şunu da söylemeden geçemeyeceğim, sağolsun Proust Amcamız bu sefer dört başı mamur bir arıza karakter olan M. de Norpois'ya kitapta daha fazla yer vermiş de baştan sona rengi gri olan eserimize biraz can, kan ve kırmızı renk gelmiş. Gerçi Norpois'nun dengesizliklerinden dolayı canım ciğerparem Marcel'ime üzülmedim de değil ama en azından o sayfalarda kısmen olsa bile bir hareketlilik mevcuttu. Serinin diğer iki kitabına göre temposu az biraz daha yüksek olsa da romanımız, başrol oyuncusunun yüzüne kamera sabitlendikten sonra, sahnenin dakikalarca devam edip akışta çok az şeyin değiştiği bir sanat filmi kıvamında sürüp gitmekten ne yazık ki bir türlü kurtulamadı. (Bunları Nuri Bilge Ceylan sinemasına hayran birisi olarak yazıyorum. Sinemada bu sahnelere hayranlıkla bakan bir izleyici olmama rağmen inanın sevgili okurlar bu durum kitabı çekilmez kılıyor) Hatta benzetmeye benzetme katarak kitabı ve seriyi en doğru şöyle tanımlayabilirim: arkadaşlarına hiç pas atmayıp, çalım üstüne çalım atan, hatta işi abartıp kendi kendine de çalım atmaya kalkan, ne gol ne de asist yapmayı becerebilen Brezilyalı çelimsiz on numara futbolcu. Kitapla ilgili yukarılarda birçok negatif cümle kurmuş olsam bile yine de belirtmem gerekir ki, özellikle Fransız Edebiyatı seven, klasik edebiyattan doyasıya haz alan ve de Proust'un yüksek edebiyatıyla, büyülü diliyle karşılaşmak isteyenler için Kayıp Zamanların İzinde serisi bulunmaz bir nimettir. Ne demek istediğime kitaptan şöyle birkaç örnek vereyim: "Sessizliğin bir güç olduğu söylenir; bambaşka bir anlamda, sevilen kişinim emrinde, korkunç bir güçtür. Bekleyenin sıkıntısını artırır. Bir kişiye yaklaşmaya insanı en fazla davet eden şey, kendisini ondan ayıran şeydir; sessizlikse, aşılması en imkansız engeldir!" "Ben Taquin ile Superbe'ı çok beğendim doğrusu, diyerek, "espri" ertesi gün öğle yemeğinde, soğuk olarak, sırf bunun için davet edilen arkadaşlarla birlikte yenir, hafta boyunca da, değişik soslarla sunulmaya devam edilirdi." İncelemeyi burada noktalarken ya da noktalamıyor da olabilirim, olmayabilirim de, dün dündür bugün hiçbir gün değildir; buradan sonrasını okursanız, okuduklarınız aslında ne bir gerçektir ne de hayal. Mme de Guermentes'in evindeyiz. Ortam rengarenk gökkuşağı gibi. Prensler, prensesler, markiler, markizler, dükler, düşesler, kontlar, kontesler havada uçuşuyor. Ortam buram buram sosyete kokuyor en nefisinden. Yemeklerin en güzelleri, şarapların en nadideleri ortamı kaplıyor; keman melodileri piyanonunkilere karışıyor ve valsler valsleri kovalıyor. İşte tam bu sırada Marcelo Joao de Joyce Proustinho salona giriyor ve birdenbire her şey bambaşka bir renge bürünüyor. Oğlum biz Montpellier çocuğuyuz, taramalı tüfeğe kelime takar püskürtürüz harfleri sosyetiklerin üzerine. Sosyete bulamacıyla soslarım seni tatsız tuzsuz kafasında tuzluklu aristokrat beyzadem. Burjuvaya burjuvazi katar burjelarabın en üst katından atarım seni de kemiklerinden mis gibi en kalitelisinden organik un olur, sonra değmesin sıcak sıcak fırından yeni çıkmış ekmeğimize. Ne diyorduk markilerlemarkizlerden halay takımı kurduk, ver orangutandan bir "Aristokratım Ezelden" türküsü. Alayına, balayına, halayına gider şappi şappi der bizim düttürüdükümüzledüşesler. Kontlakontesler çiğ küfte partisi yapar sarayın en mahrem bölgesinde, halaybaşı kıvamında çiğ küfteler atar avizelerin kristallerine. Dakikadoksanbeşuzatmalarınsonanlarındayızsayınseyircilerveseyretmeyenler evetşutveyinegoldeğil yine vurdu dağlara taşlara proustinho. Hakemdüdüğüöttürdüvemaçbitti taraftarlar bağırıyor hep birden "Ölürsem kabrime gelme istemem" youtube.com/watch?v=5DUY40g... Bu da bonus youtube.com/watch?v=2k-B90v... Finalimizefinkattıkveson
Guermantes Tarafı
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,477 okunma
··
294 views
Liliyar okurunun profil resmi
Incelemenin sonu ayrı güzel. Ki "Aristokratım Ezelden " en sevdiğim türküdür. :)) Kalemine ve iradene sağlık. :)
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Liliyar.
Mir'at-ı Cünun okurunun profil resmi
Kalemine sağlık Yine gol olmuş 😊
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Teşekkürler Mir'ât-ı Cünûn
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.