Gönderi

376 syf.
7/10 puan verdi
Ah şu yaşlılık! Kapıya konacak dert değil... Hendrik Groen, 83 1/4 yaşında bir huzurevi sakini. 83 1/4 yaş nasıl oluyor diye kendi kendime sorarken, şöyle bir mantık yürüttüm: Kitap, 1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2013 arasını kapsadığı ve Hendrik de Eylül ayında doğmuş olduğu için, 83 yaşının üstüne bir mevsim daha yaşamışken başladığı bu yolculuğa atıfta bulunuyor olsa gerek. Kitabın kapağı sevimli duruyor ama içten içe de, ilerleyen yaşların getirdiği sorunların hüznüne gebe. Haplar, ilaç kutuları, yürüteçler, takma dişler vs vs... Kitaptan beklentim, yaşlı bir adamın kara mizah dolu günlüğünü okuyacağım yönündeydi ama kitap ilerledikçe eğlenceli yönünden çok, yaşlılığa dair sorunları ağır basan bir kitap oluşuna kanaat getirdim. Kitabın kapağında "Biz Daha Ölmedik" adıyla verilen kulübün, kitabın içerisinde "BHÖ" yani "Biz Henüz Ölmedik" olarak anılması, "çevirmen ile arka kapak yazarı orta yolu bulamamış mı" dedirtti yani. Tamam küçük bir detay, hatta bir cümle bir diğeri yerine de kullanılsa sorun olmaz ama kapak ile içerik birbirini tutsaydı daha iyiydi bence. Kulüpten bahsetmişken, üyelerinden de bahsedelim birazcık. Hendrik, yakın dostu Evert -ki kendisi ırkçı, inançsız, huysuz ve alkolik bir adam ama espri kalitesi Hendrik'ten daha yüksekti bence-, Edward, Grietje, Graeme, sonradan gruba dahil olan ve yemekten anlayan, böylece de kulübe klas katan çift -Ria ve Antoine-, ve tabii ki son olarak da Eefje. Eefje, kulübün kuruluşunda da vardı ama onu en son söylemek istedim, çünkü günlüğün sahibi ve de kitabın baş kahramanı Hendrik, Eefje ile ikinci bir bahar esintisi alıyor. Hayatına canlılık katan bir detay bu kadın. Aşkın yaşı var mı? Yok bence de. "Bizden geçti evladım" kalıbında cümlelerin, insan hayatı için ne denli sınırlayıcı ve manasız olduğuna işaret eden bir hisse bürünüyor insan, onunla alakalı kısımları okurken. Tamam, tensel bir his, ateşli bir yakınlaşma, flört hali falan içeren bir aşk değil buradaki, fakat yaş aldıkça aşkın da biraz daha kimlik değiştirdiğini göstermesi bakımından hoş bir detaydı bu ikilinin arasında geçenler. Özellikle artık o "bir ayağı çukurda" hissinin baş gösterdiği dönemlerde, sadece aşka değil hayata dair diğer birçok konuya da bakış açısı bambaşka bir hal alıyor insanın. Huzurevinde günler böylesine geçip giderken, kulüple birlikte hayatlarına birazcık olsun canlılık getiren kahramanlarımız, pek tabii her güzel şeye düşman olan "diğerleri" tarafından hedef tahtasına oturtuluyorlar. Özellikle kulüplerini yeni üye alımına kapalı tutmaları ve sadece Ria ile Antoine için bir esneklik yapmaları, onları huzurevinin diğer sakinlerinin gözünde "elitist" bir kalıba sokuyor. Kıskançlıklar ortaya çıkıyor, huzurevi yönetimi bu durumdan rahatsız oluyor, zaten huzurevi yönetiminin tek yaptığı da rahatsızlık duymak ve de rahatsızlık vermek. Bu kadar kuralcılık, bir yerden sonra insanı anarşinin kollarına bıraktırır yani. O derece... Kitaba konu olan huzurevi Hollanda'da ve kitabın akışı boyunca da birçok Hollandalı ünlü hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz, Hollanda hakkında bazı bilgiler ediniyorsunuz. İsimler biraz değişik gelebilir, çok da fazla takılmayın derim ben. Son olarak şunu söyleyeyim, başta da belirttiğim gibi kitaptan beklentim bir kara mizah ve peşisıra gelen eğlenceli bir yolculuktu. Zira "sansürsüz" ve "kara mizah" anahtar kelimeleri bir araya gelince beklentim de bu yönde oldu haliyle. Ama kitabı bitirip kapağını kapattığımda hissettiklerim, "yaşlılık, kapıya konacak dert değilsin" şeklinde oldu. Yaşlılıkla birlikte gelen o hastalıklar, sorunlar, kendi kendine yetememe, gittikçe çocuklaşma ve hatta çocuktan dahi beter hale gelme halleri beni kötümser bir farkındalığa sürükledi. "Acaba biz de mi böyle olacağız?" sorusunu sormadan edemedim. Farkındalık dedik ama bu yaşta aldığımız, ileriye dönük o "farkındalıklar", o yaşa geldiğimizde de hala geçerliliğini koruyor olacak mı? Umulur ki, farkındalıklarımızı muhafaza ediyor olalım veya olmayalım, hayatımızın son anına değin kimseye muhtaç yaşamayalım ve de muhtaç ölmeyelim. Dip Not: Kitaba ve de kahramanlarımızın hayatına renk katacağını düşündüğüm o güzide oluşum, "BHÖ" kulübü, bende beklenen etkiyi yaratmadı doğrusu. Birkaç etkinlik dışında pek de bir albenisi yoktu. Tamam, "çılgın yaşlılar" tarzı bir kulüp olmasını beklemek de yersiz olurdu belki, yamaç paraşütü, bungee-jumping, Red Light District kaçamağı gibi aktiviteler yapan yaşlılar görmeyi beklememek gerekti ama yine de sunumla içeriğin birbirini tutmadığı görüşündeyim.
83 ¼ Yaşındaki Hendrik Groen’un Gizli Güncesi
83 ¼ Yaşındaki Hendrik Groen’un Gizli GüncesiHendrik Groen · Can Yayınları · 201881 okunma
·
34 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.