Gönderi

68 syf.
9/10 puan verdi
Yirmili ve otuzlu yıllarda en çok okunan yazarları arasında yer alan Zweig’in, şiirler, sanat ve kültür yazıları, meslektaşlarının yapıtlara önsözler, çeviriler, öyküler, biyografiler, denemeler, tiyatro oyunları, söylenceler, bir bitmiş bir de tamamlanmamış roman ve bir de librettodan başka sayısı 20.000 ile 30.000’i bulan mektubu var. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu bunlardan sadece biri, belki de en iyi bilineni.
Stefan Zweig
Stefan Zweig
, bu uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almış. Yazar,
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
’nda bizlere sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıttığı, hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun yazarının, kadın kahramanının adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: ” Sana, beni asla tanımamış olan sana.” Bu aşk öyküsünde iyi yada kötü manada bir duygu alışverişi asla olmamış, olamamış, kadın büyük tutkusunu hep bir bilinmeyen olarak, tek başına yaşamaya razı olmuştur. Son nefesini vermeden hemen önce ve hayatının en büyük acısını yaşaması, hayattaki tek ve en değerli varlığı olan oğlunu kaybetmesi üzerine kaleme almış olduğu, duygularını, acılarını, pişmanlıklarını ve yaşanmışlıklarını en açık şekilde ifade ettiği bu mektubunda dahi kimliğini açık etmiyor. Bunu, sevdiği insanı üzmemek, yaşananlar nedeniyle onu vicdan azabına sokmamak, yaşadıklarından dolayı hiç kimseyi, son nefesinde dahi hiç kimseyi suçlu göstermemek için yapıyor. Bu kadının aslında istediği tek şey vardır, hiç gerçekleşmeyen bir şey: hatırlanmak, sadece hatırlanmak! Buradan, bu kadının kesinlikle çok büyük bir saygıyı hak edecek kadar ince ruhlu biri ama bu kötü dünya ve kötü insanları içinse fazla iyi ruhlu bir biri olduğunu çıkarıyoruz. Ne yazık ki bu güzel ruhun karşısında hakkında
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
'nda yer alan bazı kısa cümleler dışında bir şey bilmiyoruz. Kadının kaleme aldığı dizelerden yardımcı kahramanımızın aşkı hissetmekten bir hayli uzak oluşunu, hayatına girip çıkan kadınlardan, tek gecelik ilişkiler yaşamış olmaktan hoşnut biri olarak görebiliyoruz. Bu mektup, çocukluğundan beri aşık olduğu bir adama, kadın tarafından yazılan ve bu aşkın hikayesinin anlatıldığı bir mektuptur. Yazarımız mektubun akışında, bir yandan kadının hayatındaki dönüşümleri, bir yandan adamın bu hayattaki yerini sorgular. Okurun karşılaştığı aslında bir çocukluk aşkının, bir yetişkin aşkına dönüşümü, çocukluğun masumiyetindeki aşka erişilmezliğin kutsanışının acısı, yetişkinlikte ise aşkı yaşama tutkusunun o adama gidişiyle sonuçlanmasında bile yeniden canlanan acının kendisidir. O ise adam; öylece mektuba bakarken ve yıllar yıllar öncesinin komşu çocuğuna, genç bir kadına, gece kulübündeki bir kadına dair anılarını hatırlamaya çalışır ancak üzeri puslu bir görüntüden başka bir şey hatırlamaz… Yazı masasının üzerindeki vazoya bakar… beyaz güller bu kez yoktur. Kadının, gizliliğini koruyarak her doğum gününde ona gönderdiği beyaz güller….! Zweig, okurunu bir kez daha insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa çıkartmış ve bu yolculuğun sonunda ”aşk ” kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına ulaştırmayı amaçlamış… bir ihtimal. Keyifli okumalar. edebiyathaber.net/bilinmeyen-bir-... mehmeteminsoylu.com/bilinmeyen-bir-...
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022226,2bin okunma
··
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.