Gönderi

sancı
Önkuzu hey! Önkuzu! 1968-1980 arası... Türkiye... Çoğunlukla Ankara. Yabancı ideolojilerin ülkeye girişiyle ilk sağ-sol olayları başlar. Zamanın hükûmeti şaşkın, hangi tarafı seçsek acep diye düşünürken... Karar verilir: Hiçbir taraf. Üniversiteler özerktir, bu yüzden ilk oralar kuşatılmak istenir. Eylemler, gösteriler, saldırılar derken sokakta silahlı terör başlar. Üniversite yönetiminin tarafı belli. Hocaların da. Bazıları var ki "tapi". Tüm bunların yanı sıra, Ertuğrul Dursun Önkuzu... Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'na Zile'den gelmiş, ailenin tek erkek çocuğu. "İnsanın adı, kaderini de yazdırır" dermiş büyükler. Anne-baba ilk oğulları Kadir'i kaybedince yeni doğan bebeğe "Dursun" adını koymuşlar. Allah'tan, ömürlü olmasını onları bırakıp gitmemesini diledikleri için. Sevmemiş ismini Dursun, hocasına danışmış "batıl inanç mı bu" diye. "Yok" demiş hoca, başlamış ad koyma işinin eski Türklerdeki uygulanış biçimini anlatmaya. "Oğlum olsa Ertuğrul koyacaktım, olmadı, sen oğlum sayılırsın, Dursun'un başına bi' Ertuğrul koyalım" demiş. O günden sonra tanıştığı herkese kendini "Ertuğrul Dursun Önkuzu" diye takdim etmiş. Her şey yukarıda anlattıklarım gibi masalsı değil. Kimsenin yardakçısı olmadı. Eylemlere katılıp karışıklıklardan faydalanmadı. Kimseyi dövmedi, öldürmedi. İçine kapanıktı, bu yüzden her şeyi içinde yaşadı. Fikirlerini yaşatmak için yollar aradı. Solcu gençlere anlam vermeye çalıştı. Arkadaşlarını fikirler üzerine tartışmaya davet etti. Düşünmeyi hiç ama hiç bırakmadı. Belki de bu yüzden hep dalgındı. 23 Kasım 1970'te komünistler tarafından kaçırıldı. İşkencenin ardından ciğerlerine hava basılarak pencereden aşağı atıldı.  "Dursun'un yaralı, cansız bedeni, küçük bir kan gölünün ortasında, taşın üstünde yatıyordu. Kalabalık derlendi çevresine... Gittikçe büyüdü halka. Büyüdü... Büyüyor..." diye bitti kitap. Aklıma Önkuzu'nun cenaze görüntüleri geldi. Toprağa gömülürken aradan geçen zamana rağmen kefeninden kan sızıyordu. İçimde bi' yerlerde önce boşluk sonra sıkıntı hissettim. Kitabın kapağına baktım ve anladım. Sevgili okur, "Sancı" kelimesinin kökü "sanç"tır. Yani "saplamak". İç organlarda saplanır gibi duyulan ağrı. Gibi; çünkü sancının ağrıdan farkı budur. Emine Işınsu'nun kitaba böyle bir isim vermiş olması tesadüf değildi Dipçe: Dev-Genç sanıklarından çoğu 8 ile 20 yıl arası ceza aldı. Kararın verildiği tarihten kısa bir süre sonra Mayıs 1974'te Ecevit Genel Af çıkardı. Sancı
·
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.