Gönderi

357 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
68 günde okudu
Âşkın getirdiği kıyas kabul etmez coşkuyu yüceltmeli mi yoksa insana hissettirdiği yoğun acı ve çaresizliği yermeli mi; insana hayat veren erdemlerini göklere mi çıkarmalı yoksa zalimliğini ve yanılsamalarını ifşa mı etmeli? (s. 18). Öncelikle Lacan'da İmgesel, Simgesel ve Gerçek'e bakalım; >İmgesel<, öncelikli olarak benliğe ve ötekilere
Lacan'da Aşk
Lacan'da AşkBruce Fink · Kolektif Kitap · 2019167 okunma
··
630 görüntüleme
Berf okurunun profil resmi
"Yani kadın burada ya Meryem'dir ya da yosma bir Madonna'dır. " bu ikili hakkında yakın bir arkadaşımla sohbet etmiştik. Herhalde yapıyı arzu belirliyor? Bugün okuduğum iki kitaptan ayrı iki bölüm beni arzu konusuna itti. Düşüdüğüm şeylerin karşıma çıkması bazen işime yarıyor aslında:) Kitaptan uzak başka yerlerde dolaşarak bu konu hakkında ben de birkaç şey yazmak istiyordum incelemeyi okuduğum zaman vaktim olmamıştı şimdi yazayım en iyisi: İnsanlar sırtlarında tıpkı Beckett'ın çamur içinde yaşayan karakteri gibi bir çuval taşıyorlar ve duyumsadıkları açlık her hücreye sefilce yayılıyor... Çuvallarını doldurmaları gerekli artık değil mi? Ama neyle dolduracaklar? Uzakta engellerle çevrili bir ağaca el atmalılar. [En yüksekteki taca uzanır; o taç o anda biraz aşağıya sarktığı için değil, en yüksekte olduğu için; hatta kendisine kalsaydı, onu daha da yükseğe asardı.*] veyahut hemen diplerinde duran şeye başka bir çuvallının yaklaşması gereklidir görünür olması için. Önemli olan ağaç değil doyumdur ve gerçekten iğrenç bir döngüdür bu. Ve ağaca ulaşıldığında çuvalı doldurmaya başlanılır: Hep daha fazla, fazla, fazla... Sonunda doyuma ulaşan çuval yırtılır ve hepsi yiter. Artık ağacın varlığı gereksizdir. Bu döngü sürekli devam eder. Bugün okuduğum kısa bir öyküde de buna benzer bir olay vardı: küçük çocuğa teyzesi tarafından böğürtlen bahçesi yasaklanır. Aslında çocuğun umrunda değildir bu bahçe ama teyzesi, yasak koyduğu için çocuğun bahçeye girmek isteyip çabalayacağını bilir ve öyle de olur. Çocuk yasaklı yere ulaşmak için başka yasaklı şeye uzanır ve hayal dünyasında bu ulaşılamaz yeri inşa eder. Duyumsadığı haz sürekli artar ve bahçede bir sarnıcın içine düşen teyze yardım için çocuğun bahçeye girmesini istediğinde çocuk artık bahçeye girmeyeceğini ifade eder. Oysa yasaklı olduğu sürece amacı bahçeye ulaşmaktır.( Tabii öyküde anlatılmak istenen başka şeyler de vardı ama ben bunu da içinden çekip aldım.). Yeniden şu Meryem - yosma Madonna dönüşümleri ve âşık olunananın âşığa dönüşmesi kısmına değinmek istiyorum. Benim için bunlar evcilleştirmeden başka bir şey değil. Kişi seçimini dönüştürüyor, bu şekillendirme tabii ki kendi dünyasına göre gerçekleşecektir. Herkes buna farklı bir isim koyacaktır elbette... Freud'cu Muammalar alıntısına gelecek olursam çok kural koymuş yahu:) Bu arada geçenlerde Gilles Deleuze'nin Freud'u eleştirdiği bir yazıya denk gelmiştim arzu konusunda o kısmı bırakmak isterim( umarım çok uzaklaşıyorumdur konudan): [ Arzu her zaman kendisini kurar, ... daima çeşitli öğeleri oyuna dahil eder; psikanaliz ise bizi her zaman tek bir etmene, bazen babaya, bazen anneye, bazen fallusa vs. Çokluğu görmezden gelir. Uzun bir işbirliğinden sonra Freud'dan kopan Jung'un sevdiği bir metninde çok hoşuma giden bir olay vardır. Jung Freud'a rüyasında ölü kemiklerinin toplandığı bir yer gördüğünü anlatıyor ve Freud gerçekten de hiçbir şey anlamıyor. Jung'a ikide bir “kemik gördüysen, bu birinin ölümü anlamına gelir” diyor. Fakan Jung ona anlatmaktan asla vazgeçmiyor: “Kemik demedim, ölü kemiklerinin toplandığı yeri gördüm” dedim. Freud bunu anlamıyor. Kemiklerin toplandığı yerle kemik arasındaki farkı yakalayamıyor. Şöyle ki: Bir kemik yığını yüzlerce, binlerce, on binlerce kemik demektir... Çokluk budur işte, asamblaj budur... Bir kemik yığını içinde yürüyorum... Bu ne anlama gelir? Arzu nereden “geçer”? Bir asamblajda, daima kolektif türden bir konstrüktivizm vardır vs., arzu budur. Bu binlerce kafatası, binlerce kemiğin arasında benim arzum nereden “geçmektedir?” Sürü içinde benim arzum nereden “geçmektedir?” Sürü içinde konumum nedir? Sürünün dışında mıyım, yanında mı, içinde mi, merkezinde mi? Tüm bunlar arzu fenomenleridir. Arzu budur.] Son olarak incelemeniz gayet iyi olmuş umarım üşenmeyip okurlar...Emeğinize sağlık:)
Güvercin okurunun profil resmi
Aşk yüzünden ölmek, yaşamaktır ! Bu güzel inceleme için çok teşekkürler Mihriban Karadağoğlu :)
Mihriban Karadağoğlu okurunun profil resmi
Teşekkürler Nur Koçak 🍀
Muhammet Güney okurunun profil resmi
Kişi aşkta sahip olmadığı şeyi/eksiğini verir.
Hasan Suphi okurunun profil resmi
Çok güzel ve aydınlatıcı bir inceleme olmuş, teşekkürler. Kitabı okuma isteği uyandırdı ama Lacan'dan ve Lacan'cıların dilinden korkuyorum :)
Mihriban Karadağoğlu okurunun profil resmi
aynı duygularla yanaştım Lacan'a, oldukça kapalı bir dil hatta sırf bu nedenden bir çok çevre uzak kaçıyor. biraz tahammül gerektiriyor
Hasan Suphi
Hasan Suphi
Büşra