Gönderi

95 syf.
9/10 puan verdi
KendimiBUTİMÂR KUŞU GİBİ HİSSEDİYORUM(her zaman değil tabii)
Hiç tanımadığınız bir insana hem merhamet duyup hem de ürktünüz mü?.. Eğer böyle bir karmaşa duygu çorbası içmek isterseniz Kör Baykuş adlı kısa roman okunası bir kitap.. Bazı romanlar vardır yazarından bağımsız okunamaz ve değerlendirilemez tıpkı Sadık Hidayet’in Kör Baykuş romanı gibi.. Sadık Hidayet;Modern İran Edebiyatının önde gelen temsilcisi ,Doğu’nun Kafka’sı,ve kitapları İran’da hâlen yasaklı..Bu kadar bilgi bile kitabı okumak için yeterli veri zannımca.. Sadık Hidayet ;doğu ve batı kültürü eğitimini hayatının belli dönemlerinde almış ve sıklıkla yer değiştirmiş her sorgulayan insan gibi bir toprağa ve bir kültüre aidiyet duygusu yakalayamamış,arafların arafında sessizce acı çekip ,Paris’te kiraladığı bir evde,oksijen girebilecek her deliği kapatarak hava gazını açıp yaşamına kendi iradesiyle son vermiştir.. Tıpkı Zweig gibi taammüden adam öldürme gibi kendi ölümünü milim milim planlamış,intihar etmek için hava gazlı daire kiralamış..Sadık Hidayet’in hayatını öğrenince romandaki karakterdeki defresif halleri,ağır bir bıhran geçirmesini,zaman,mekan ve insanlardan kopuk olmasını çok daha iyi anlıyorsunuz. Romanda Sadık Hidayet ,bol bol alegorik anlatım biçimine yer vermiş.Bir sayfanın üçte biri neredeyse alegorik tarz.Mesela atların burunlarından çıkan dumanı,yağmurlu günlerde bacalardan çıkan dumana benzetiyor.. Romandaki karakterin dehşet bir sevilme açlığı var ve dadısından başka kimseden bu tür bir ilgiyi göremiyor..İçinde şehvanî istekler ve katil ruhlu bir adam yatıyor.Sevilmedikçe agresifleşenlerden... Kitabı okurken daha önce düşünmediğim dünyalarda seyahat ettim ve betimleme yapılırken ismi geçen mitolojik kuş butimarı,peyzajda kullanılan Servi ağacını ve tabiki Nilüfer çiçeğini ve sonuncu olarak da Çeçe sineğini merak edip araştırdım.Bu roman benim için ansiklopedik bir roman oldu aynı zamanda... Butimâr Kuşu’ndan başlamak istiyorum öncelikle..İran Mitolojisinde yer edinmiş bir kuş.Deniz kenarına gelir konar deniz suyu içerek susuzluğunu giderir yalnız deniz suyunun tükeneceğini zannederek içmez ve susuzluktan ölür. İroniye bakın ki deniz suyunu zaten içemecektir ve gene ölecektir. Bu Butimar kuşu üzerinden mitolojik anlatım ;bir insanın bir yerde tutunamaması,aidiyet hissedememesi,hayatın akışında kendine anlamlı bir yer edinememesini en güzel şekilde anlatmış bence.. Bu durumda bazen biz de diyebiliriz;Kendimi Butimâr kuşu gibi hissediyorum..Entelektüel takılıp genel kültür kasmak isteyenlerin işine yaratışlı bir duygu betimlemesi olabilir. Tabii bu duygu bildiriminizi ,eli hamurlu anneler,sıva yapmaktan elleri katılaşmış inşaatçi enişteler,günlerde fix ikramları ile poz veren gelincilik,elticilik oynayan takipçilerinizin olduğu bir sosyal medya mecrasından yapmayın derim ben.. Bizim köyün delisi muamelesi görürsünüz katiyetle..Denk gelsem iyi gülerim ben de. Servi ağacına da romanda yer verilmiş.Biraz araştırma yaptığımda ne güzel bir ağaç diyorsunuz ve etrafınızca yüzlerce çeşidinden muhakkak akşama kadar en az 5-10 tane ,yaşadığınız coğrafya sövülmeye müsait olduğundan dolmuşta,yürürken,müzik dinlerken görerek gidecek yere varıyorsunuz.. Efenim servi ağacı çoğunlukla mezar ağacı olarak bilinen namı diğer Hayat ağacıdır.Keskin ve güzel reçine kokusu mezarlık gibi yerlerde ölü kokusunu bastırması ve hayatın içinden göstermek amacıyla tercih sebebidir kültürümüzde özellikle..Bir de Servi ağacının dik durması,ince ve uzun olması sebebiyle,selvi boylum deyiminde de kendisine yer bulmuş uzun boylu yiğitleri ve güzelleri daha da bir sevdirmiştir... Çeçe sineğine gelecek olursak;bir sarı sinek türü ve uyku hastalığına sebep olan tehlikeli bir sinek..Belki bazıları hatırlar ‘90 larda hostes bir kızımızı çeçe sineği mi ısırdı ve öldürdü acaba diye epey bir gündem maddesi olmuştu... Ve tabiki son olarak Nilüfer çiçeğinden bahsetmek gerek;roman içerinde karakterimiz sık sık evlerin duvarlarından adete fışkıran mor nilüfer çiçeklerinden bahsediyor..Baktım görsellerden..Güzel bir çiçek imiş.. Servi ağacı,Butimar kuşu,Çeçe sineği ve Nilüfer çiçeğine bu incelemede yer vermem abes gelmesin..Romandaki adamımız sık sık bunları görüyor ve ben de onun gözlerinin me gördüğünü bilgi birikimim ve tecrübem yetmediğinde araştırıp öğreniyorum belki benim gibi kitap okuyanlar vardır düşüncesiyle yer veriyorum birer paragrafla.. Bir dikkatimi çeken husus ise;İran edebiyatına dair az şey biliyor olmamız ki ;İran kültürü kadim bir kültürdür ve Anadolu Türk kültürünün oluşumunda önemli bir payedir özellikle dilimiz içinde..Size üç bine yakın dilimize girmiş farsça kelime sayabilirim..Bazılarını okuduğunuz da ,Yapma bee ,buda mı diyeceğiniz olanları da var..Mesela,Çiçek,bahçe,armut,ayna,kepçe,bamya, çakal,çamaşır,çene,dağ,dakika diye devam eder... Yakın tarihimizde türkçemize yapılanlar bir kıyımdır ayrıca..Bugün Osmanlıca dili terkedilmemiş olsaydı Anadolu insanının eğitim görmüş insanının çoğu ,Basra Körfezi kıyısındaki tüm ülkeler ve Arap yarımadasındaki diğer kültürlerle rahatça anlaşabilecektik. Ama vizyon batılılaşma adına atılmış bugün hâla tartışılan kanayan bir yara..Dil yarası.. Son bir not;Sadık Hidayet üzgün olduğu zamanlarda Tchaikovsky’ den Andante cantabile isimli eseri ıslığıyla çalarmış..Romandaki karakterin ruh hali ile örtüşen bir duygu veriyor dinlerken..Dinlenilesi bence..Servi ağacının bu kadar dikkatimi çekmesinde etkili olan ve hayatımda işini en disiplinli ve aşkla yapan ,botanik bahçe sahibi,kıymetli arkadaşım @orhangazi54 yi de hayat ağacından bahseden kitabın satırlarında sık sık hatırladım.Kitapları okurken sevdiğimiz,değer verdiğimiz insanlarda sözleri ve tavırları ile eşlik ederler aslında hep bize..Ayrıca bu romanı bana hediye eden 1k da profil sahibi ve okur
Taha Tuğyan
Taha Tuğyan
teşekkür ederim.Bu eserle beni tanıştırdığı ve keyifle bir inceleme yazmama vesile olduğu için.. İyi okumalar️
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Nora Yayınları · 201828.7k okunma
··
83 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.