Kafka'nın son yapıtı olan Şato, ağır ve kasvetli havasıyla Dava'da olduğu gibi yazarın ruh hâlini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermesi bakımından ayrı bir öneme sahiptir dünya edebiyatında. Kitabın geneline hâkim olan ağırlık, son bölümlere doğru biraz bulutlarını kaldırsa da sürekli tekrarlarla kısır döngüye girdiğinizi hissediyorsunuz. Fakat tüm bunların yazar tarafından bilinçli bir şekilde yapıldığını ve aslında kısır döngü dediğimiz gel-gitlerin tamamen kurgunun parçası olduğunu daha sonra fark ediyorsunuz. Kitabın en üzücü yanı yazarın eserini tamamlayamadan bu dünyaya veda etmesi. Aradan 100 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen yine de bir hüzün çöküyor ister istemez. Ve merak ediyorsunuz Hancının eşinin elbise merakının nereye bağlanacağını... Kitabın konusu hakkında çok fazla detaya girmek istemiyorum ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, kahramanımız K.'nın kendini kadastrocu olarak tanıttığı köyde bürokrasi, vurdumduymazlık, sistem ve yönetim ile verdiği mücadele anlatılmaktadır. Kafka'nın zor okunan, buna rağmen unutamayacağınız ve iyi ki okudum diyeceğiniz romanı "Şato", kitaplığınızın en güzel raflarında yerini gururla alacaktır.