Gönderi

592 syf.
·
Puan vermedi
·
47 günde okudu
Sigara içmiyor, İçkisi yok, kumarı yok, harama uçkur çözmemiş, vatanına milletine sadık… İlk bakışta bir çok ortalama Türk ailesinin ( hatta opera hayranı olması, Victor Hugo kadar olmasa da mimariden hoşlanması ve çok kitap okuması ile de Cihangirdekilerin bile ) ideal damat adayında aradıkları meziyetleri bünyesinde toplamış bu idealist ferdin en büyük özelliği ise çok dürüst olması. O kadar dürüst ki; fırsatını bulduğunda, “ari ırk” ın yaratılması için işleyeceği canavarlıkları, alış veriş listesi verir gibi sıralıyor: Diğer ülkeleri işgal etmek, Yahudileri yok etmek, Alman olsa bile (!)özürlü çocukları öldürmek, kitapları yakmak… Hiç uzatmadan, nasıl bir psikopatla karşı karşıya olduğumuzu, semitistlerin propagandalarından değil, kendi yazdıklarından bir örneğe bakıp anlamaya çalışalım: “Malum” beyimiz farelerin önüne az bir ekmek kırıntısı atıp birbirileri ile ölümüne kavga etmelerinden çok büyük keyif alıyormuş. Kendisi de çok büyük yokluk çekmişmiş. Bu yüzden onların memnuniyetini (!) çok iyi anlayabiliyormuş. Ceza’nın dediği gibi” Hadi bir de bunu başa alıp okuyalım. Ya da bunu boşa koyup okutalım, bu ne fayda” Düşünceler belirli bir plana göre değil, çok dağınık bir şekilde aktarılmış. Aklına geldikçe, nutuk verme tarzıyla, yanındaki hücre arkadaşına “yaz kızım” muamelesi yaparak yazdırmış. Coşmuş da coşmuş, enginlere sığmayıp taşmış, desteklemediği kişi ve düşünceleri sin kaf lara boğmuş. Tuhaf tuhaf pozlar verip sürekli “nefsi suret” paylaşarak “kahretsin yine çok güzelim” sarhoşluğundaki kızlar gibi; başta hitap yeteneği olmak üzere, Allah’ın övüp de yarattığı bir kul olmasından mütevellit, Nietzsche’nin “üstün insan” kavramanın vücut bulmuş hali olduğunu defalarca tekrar etmiş. Yetmemiş,Schopenhauer ‘in düşüncelerini bile alet etmiş. Faşist düşüncenin hakim olduğu tüm topluluklarda, kendilerinin üstün ırk olma sebebinin, göklerden gelen bir kararla ilgili olduğuna dair inanç hakimdir. Ekonomik darboğaz bencilliği; bencillik ise aşırıcılığı besliyor. Yağmurdan sonra bir anda ortaya çıkan solucanlar gibi, ne zaman ekonomik bir kriz başlasa bu düşünce etrafı sarmaya başlar. (Hitler de böyle bir zamanda ortaya çıkıp ekonomik eşitsizlik kavramını ustaca kullanarak halkın büyük çoğunluğunun desteğini almış.) Tanrı; aynı mekanı onlarca kişiye birden satan, Sülün Osman gibi hepsine birden söz vermiş olmayacağına göre, bu “faşoların” çoğunluğu çok kötü yanılıyor olsa gerek. ( Aslında gittikleri yol belli olan bu “Niyazi”lerin hepsi yanılıyor, ama aramızda kalsın.) Yaşadığı toplumdaki tüm sorunların müsebbibi olarak gördüğü Yahudiler dışında Marksistlere, Fransızlara, siyahilere de büyük öfke duyuyor. Kadınları aşağılıyor. (Ayrıca, 1. Dünya Savaşı ile ilgili coşkusunu okudukça, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok kitabına ve yazarına karşı “özel” düşmanlığını daha iyi anlıyorsunuz.) Ancak, İngiliz ordusuna ve yürüttükleri başarılı “sömürgecilik faaliyetleri” sebebiyle İngiliz siyaset anlayışına hayran. Bu arada, yaşadığı dönemdeki Alman siyasi tarihinin balta girmemiş konuları hakkında yaptığı yorumlarda, konunun hakimi değilseniz; Fransız kalmaya mahkum oluyorsunuz. Kimin kiminle sevişmesi, kimin kimden çocuk yapması gibi konulara milattan önce burnunu sokan ilk ırkçılardan Platon-Sokrates kankaları gibi, Hitler de “devletin bekası” için bu hayati konuya değinmiş. Dünya düzenin ataerkil toplumlardan oluşması ve bu anlayışın; kadına, cinsel ihtiyaçlarını ne kadar bastırırsa, bir o kadar “erdemli, iffetli ve takdire şayan” bir varlık olacağını salık vermesinden dolayı; mevzu cinsel arzuların kontrol altına alınması olduğunda, kadınlara hiçbir şey söylemiyor. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” yerine “ Oğlum, sana söylüyorum, Aloooo kime diyorum ben” demeyi tercih ediyor. MFÖ’ye “sen neymişsin be abi” dedirtecek kadar sosyoloji bilgisine sahip yazarımız bu konuya da inanılmaz bir çözüm buluyor: Çocuk yaşta evlilik. ( hakkını yemeyelim. Bu sayede daha az sivilceli bir ergen nüfus elde edilebilirdi.) Çıkarları için komşusunu, dostlarını satanları partisine topluyor; yaşamak için kendi bedenlerini satanları büyük bir tehlike olarak görüyor. Albert Camus’un bir sözünü hatırlıyorsunuz: Dünyanın en eski mesleği kendini satmaktır. Bunu fahişelik ile karıştırmak da bir o kadar eski yanılgıdır. Yine, Devlet kitabında ideal bir devlet kurmak için çocuklara okunacak ninnilere bile çok dikkat edilmesini söylenir. Faşistlik konusunda Sokrates-Platon kankaların övüneceği bir çırak olan Hitler ise; çocuğu fethetmenin önemini vurgular. Fethedilemeyeceklerin ise ortadan kaldırılmasının gerekliliğini de ayrıca açıklamış. Darwin’in “doğal seçilim” (natural selection) kavramını “biraz” yanlış anladığını ortaya koymuş. (Darwin ve Hitler isimlerini aynı yerde kullanınca; Her ne kadar kendisi evrimi inkar etse de, Harun Yahya iken Kedici Adnan Hoca evrimine maruz kalan bir “yazar” aklıma geldi. Her ne kadar o kitaplarında, Darwin’i faşistliğin başlangıcı gibi saçma bir konsepte soksa da, söylediklerime benzer şeyler yazmıştı. Eyvah! Kılavuzuma bak.) Güzel Sanatlar akademisine kabul edilseydi, onun için küçük; yaklaşık altı milyon Yahudi başta olmak üzere altmış beş milyon insan için ise çok büyük bir adım olacaktı. Mesela Salvador Dali de faşistti. Ne kadar büyük bir zarar verdi? Sanatın “ben yaptım olducuları” yani Dadaistlerine karşı öfkesini görünce aklıma bir soru takıldı. Milli ve yerli Dadaist’imiz Bedri Baykam “boş bir çerçeveyi” Murat Ülker’e 125 bin Amerikan dolarına Hitler’in yönettiği bir ülkede satsaydı acaba ne olurdu? Hitler Yahudilerin koktuğunu söylüyor. Ku Klux Klancılar da “zenci” diye hitap ettikleri Afrika kökenli insanların koktuğunu söylüyor. Bahsi geçen “koku” bu evrimsizlerin mabad kökenli düşüncelerinden mi kaynaklanıyordu yoksa; sahip oldukları “nefret” duygusunu somutlaştırmak için, beyinleri fazla mesai yaparak, gerçekten iğrendikleri bir koku mu duymalarını sağlıyordu acaba? Propagandaya büyük önem veriyor. Doğduğu yıldan 10 yıl sonra Almanya yerine ABD’de doğmuş olsa, belki de dünyanın en büyük reklamcısı olabilecek Goebbels’i yanından ayırmamasının boşuna olmadığını anlıyorsunuz. Bir şeyin özellikle altını çizmek isterim. Hristiyan toplumunda geniş yer bulan, 13. havari ihaneti temelli, Yahudi düşmanlığına yokmuş gibi davranma eğilimi devam ediyor: “Yahudilerin tek bir düşmanı vardı, o da Hitlerdi.” (Tabi yersen). Hitler bile bu kitapta; gençlik yıllarında, Yahudilerden bu kadar çok nefret edilmesini anlayamadığını söylüyor. Bizdeki Hitler sevdalılarına küçük bir not: Pek sevgili bıyığını sevdiğim führeriniz Osmanlı ile ittifak yapılmasına karşıymış. Osmanlı ve Avusturya İmparatorluklarını “ emekliye sevk edilmiş, yok olmaya mahkum devletler olarak tanımlamış. Sözün Özü; pek sevgili yazarımızın kariyer planını değiştirmesine sebep olarak ressam olmasını engelleyen Güzel Sanatlar Akademesi’nin tüm nadide hocalarına; faşistlik duygularını şevklendiren tarih öğretmenine; onu, İşçi partisine davet eden mektubun yazımında emeği olan tüm parti üyelerine; seçimle başa geçmesini sağlayan her bir rey sahibine; “Yaşama Alanı” kavramına saygı duyan İngiltere Başbakanı Chamberlain’e; en içten duygularımla aşağıdaki eseri armağan etmek isterim m.youtube.com/watch?v=6jfTSuW...
Kavgam
KavgamAdolf Hitler · Panama Yayıncılık · 201610,8bin okunma
··
97 görüntüleme
Feridun okurunun profil resmi
Bu inceleme normal bir kafayla yazılamaz. (iyi manada)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.