Gılgamış'a şöyle der: "Sana
tanrıların bir sırrını anlatacağım. Şuruppak şehrini bilirsin, Fırat'ın
kenarındadır. Bu şehir ihtiyarladı ve buradaki tanrılar da ihtiyardı.
Tanrıların babaları olan, gök kubbenin efendisi "Anu " ve danışmanla-
rı savaşçı "Enli/", yardımcı "Ninurta " ve kanalları gözeten "Ennugi "
vardı; tatlı suların, bilgeliğin tanrısı, sanatların koruyucusu ve insan
ırkını yaratanlardan biri olan "Ea " da onlarla beraberdi. O günlerde
dünya bollukla doldu, insanlar ürediler. Dünya vahşi bir boğa gibi
böğürdü ve büyük tanrı bu haykırış ile uyandırıldı. Enli/ bu haykırışı
duydu ve toplantı halinde olan tanrılara; - "insan ırkının bu gürültüsü
tahammül edilmez bir haldedir ve bu ana baba gününden, kargaşadan
ötürü uyku uyumak imkansız hale gelmiştir" dedi. Böylece tanrılar
insan ırkını ortadan kaldırmak konusunda anlaştılar. Bunu Enli/ yaptı,
ama Ea yemininden ötürü beni bir rüya uyardı. Tanrıların sözlerini benim kamışlardan yapılmış evime fısıldadı, - "Kamış-ev, kamış-ev!
Duvar; Ey duvar; kulak ver; ... Ey Şurippak'lı adam, Cfbara-Tutu 'nun
oğlu; evini yık ve bir gemi yap, mallannı terk et ve hayat[ta kalmanın
yollannı} ara, dünya nimetlerini aşağıla ve ruhunu canlı tutmak için
kurtar. Evini yık diyorum sana ve bir gemi yap. .. . Güvertesi çatıyla
kaplı olsun ... ; ve sonra bütün canlı varlıkların tohumunu gemiye al" ...
Şafağın ilk ışığıyla birlikte bütün hane halkım etrafımda toplandı,
çocuklar zift ve erkekler de ne gerekliyse getirdiler. Beşinci gün [gemi-
nin} omurgasını ve ıskarmoz/arını çattım, sonra [gemi kabuğunun]
tahtalarını bağladım . ... yedi kat güverte yaptım . ... Taşıyıcılar kaplar
dolusu yağ getirdiler; fırına zift, asfalt ve yağ döktüm; geminin kalafa-
tında çok yağ kullanıldı. ... [Çalışan] insanlar için sığırlar kestim ve
her gün koyunlar boğazladım. Gemi yapan işçilere içmek için nehir
suyuymuş gibi şarap verdim, ham şarap ve kırmızı şarap ve yağ ve
Beyaz şarap verdim. O zaman Yeni Yıl şölenindeki gibi ziyafet oldu; ...
Yedinci gün gemi tamamlanmıştı. . .. Sahip olduğum bütün altınları ve
bütün canlı şeyleri, ailemi, sülalemi, hem vahşi hem de ehlileşmiş ...
Hayvan/an ve bütün ustaları gemiye yükledim . ... Zaman doldu, akşam
geldi, fırtınanın sürücüsü yağmuru gönderdi. Havaya baktım ve hava
korkunçtu, bunun için ben de gemiye bindim ve kapılarını kapadım . ...
Şafağın ilk ışığıyla birlikte ufuktan kara bir bulut geldi; fırtınanın efen-
disi Adad'ın koşturmakta olduğu alanda gürledi . ... � sonra cehenne-
min tanrıları ayağa kalktılar; Nergal yeraltı dünyasının sularının set-
lerini yıktı, savaş-efendisi Ninurta setleri yerle bir etti ve cehennemin
yedi yargıcı Annunaki, meşalelerini kaldırdılar, öfkeden kıpkırmızı
kesilmiş alevleriyle ülkeyi aydınlattılar. Fırtınanın tanrısı günışığını
karanlığa çevirince, ülkeyi bir çanak gibi yere vurup parçalayınca bir
ümitsizlik baygınlığı göğe yükseldi. Bir bütün gün bora öfkesini kustu,
yol aldıkça kızgınlığı arttı, bir savaştaki dalgalar gibi insanların üzeri-
ne yağdı; bir insan kardeşini göremiyordu, gökten bakıldığında insan-
lar görülemiyordu. Tanrılar bile selden korktular, göğün en üst katına,
Anu 'nun gök kubbesine kaçtılar. � sonra İştar; Cennetin tatlı-sesli kra-
liçesi doğum sancısı çeken bir kadın gibi çığlık attı: - "Heyhat eskinin
günleri toza dönüştü çünkü kötülük emrettim; tannların toplantısında
niye bu kötülüğü emrettim? İnsanları yok etmek için savaşlara hükme-
diyorum, ama onları ben ortaya çıkardığıma göre onlar benim insanlanm değil mi? Şimdi balık yavruları gibi okyanusta sürükleniyorlar. "
Cennetin ve cehennemin büyük tanrıları ağladılar. ... Altı gün altı
gece rüzgarlar esti, sel ve bora ve tufan dünyayı boğdu. ... Yedinci
günün şafağı söktüğü,nde güneyden [gelen] fırtına yatıştı, deniz sakin-
leşti, tufan duruldu; dünyanın yüzüne baktım ve sessizlik vardı, bütün
insan ırkı kile dönüşmüştü ... Bir kapak açtım ve ışık yüzüme düştü. Ve
sonra yere laıdar eğildim, ... oturdum ve ağladım, gözyaşı damlaları
yüzümden aşağıya oluk gibi aktı, çünkü her tarafta suyun viranlığı
vardı. Boş yere laıra aradım.fakat on dört fersah ötede bir dağ belirdi;
Nisir Dağı 'nın üzerinde gemi takılıp hareketsiz kaldı . ... Altı gün dağa
takılıp hareketsiz kaldı ... -{Nisir Dağı: Bu dağın nerede olduğuna dair
oldukça spekülasyon var. Mantıki olanı efsanenin ihtiyacına yanıt olsun
diye Mezopotamya'nın hemen yanı başındaki yüksek Zagros sıra dağ-
larındaki herhangi bir yüksek dağdan esinlenilmiş bir tanımlamadır,
sanırım.) Yedinci günün şafağı söktüğü,nde bir güvercini serbest bırak-
tım ve uçurttum. Uçarak uzaklaştı ama konacak bir yer bulamadığı için
geri döndü. Ve sonra bir Kırlangıcı serbest bıraktım ve uçarak uzak-
laştı ama konacak bir yer bulamadığı için geri döndü. Bir
Kuzgunu/Kargayı serbest bıraktım, suların geri çekildiğini gördü. Çev-
rede uçtu, gakladı ve geri gelmedi. Bundan sonra her şeyi dört rüzga-
ra açarak dışarı çıkardım, bir kurban yaptım ve tanrılar için dağın
tepesinde yere içki döktüm.
"