Kadının aşkında sevmediği her şeye karşı haksızlık ve körlük vardır. Kadının bilinçli aşkında bile ışık yanında karanlık, yıldırım ve baskın vardır.
Kadında her şey bir bilmecedir. Ve kadında her şeyin bir tek hâl noktası vardır. Bu, gebeliktir.
Erkek, kadın için bir araçtır. Amaç daima çocuktur.
Gerçek erkek iki şey ister: "Tehlike ve oyun!" Onun için kadını, en tehlikeli bir oyuncak olduğu için ister.
Erkeği savaşa karşı eğitmeli. Ve kadını, savaşanı dinlendirmeye. Başka türlüsü deliliktir.
Savaşan, pek tatlı meyveleri sevmez. Onun için kadını sever. En tatlı kadın bile acıdır.
Kadın; saf, ince ve henüz var olamayan bir dünyanın erdemleriyle parlayan mücevher gibi bir oyuncak olmalı.
Şerefiniz aşkınızda olmalı. Yoksa kadın şereften pek anlamaz. Şerefiniz, sevildiğinizden daha fazla sevmek ve hiçbir zaman ikinci olmamaktır.
Erkek, seven kadından korkmalı. Kadın o zaman her şeyi feda eder ve başka her şey onca değersiz olur.
Erkek, kin besleyen kadından korkmalı! Erkek, ruhunun derinliğinde kötüdür sadece, oysa ki kadın berbattır.
Erkeğin mutluluğu, "Ben isterim" der. Kadının mutluluğu, "O istiyor" der.
"Bak, şimdi dünya ne eşsiz." Bütün sevgisiyle boyun eğen kadın böyle düşünür.
Kadın boyun eğmeli. Ve sığlığına bir derinlik aramalı. Kadının ruhu sığdır. Sığ bir su üstünde, hareketli, çılgın bir zardır.
Erkeğin ruhu ise derindir. Onun nehri, yeraltı mağaralarnda çağlar. Kadın onun kuvvetini sever, fakat anlayamaz.
"Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma."
İlgi Kültür Sanat Yayınları, Sayfa 67, 76-78