Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

PHILADELPHIA DENEYİ USS ELDRIDGE Uygulama, Philadelphia limanındaki, USS Eldridge, DE (Destroyer Escort) 173 borda numaralı bir ABD sahil koruma gemisi üzerinde yapılır (K15, K95, D57, D67, D40, S30). Tarih: 28 Ekim 1943’dür. Gemiye, 75 KVA gücünde iki dev jeneratör (degausser), her biri 2 megawat CV gücünde üç RF vericisi ve 3000 adet güç arttırıcı tüp monte edilmiştir (S67). Deney başladığında, ilk olarak sisli yeşil bir ışığın çevreyi sardığı görülür. Gemi bu yeşil sise bürünmeye başlar ve içindeki denizcilerle birlikte yavaş yavaş kaybolur. Geminin sadece su üzerindeki çırpıntıları görülmektedir, kendisi görünmez olmuştur. Tam üç dakika sonra, buraya 640 kilometre uzaklıktaki Norfolk limanında, geminin, askeri gözlemcilerin gözleri önünde aniden ortaya çıktığı ve tekrar kaybolduğu ve en son olarak, yeniden Philadelphia limanında belirdiği görülür. Deney, bu şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıktığında güçlükle sona erdirilir. Deney amacına ulaşmıştır. Ancak, deneyden hemen sonra, gemideki personelin bir kısmının tamamen kaybolduğu; geriye kalanların ise, psişik yeteneklerinin çok güçlenmiş olduğu saptanır. Bazıları, deneyde kazandıkları görünmeme yeteneğini, daha sonra günlük yaşamlarında da sürdürürler. Evlerinde otururken, sokakta yürürken, herhangibir zamanda, diğer insanların şaşkın bakışları arasında kaybolup, sonra yeniden ortaya çıktıkları görülür. Kiminin vücutları kısmen görünmez olur. Liman yakınlarındaki bir barda çıkan kavgada, denizcilerden bir kısmının bir görünüp, bir kayboldukları garsonlar tarafından hayretle izlenir. Bir diğerinin, ailesinin gözleri önünde, evinin duvarları içinden geçtiği görülür. Bazıları ise, donup kalmakta; yani heykel gibi kaskatı kesilmektedir. Bu donmalar, bazen bir kaç saniye, bazen saatlerce sürmektedir. Smith adındaki bir denizcinin donuşu ise 200 gün sürmüştür. Yemeden, içmeden, nefes almadan bu kadar uzun süre donup kalan Smith, kendine geldiğinde, bu süreyi 5 saniye gibi hissettiğini ve bu süre içinde elinde olmadan uzayda gezindiğini ve Dünya’yı dışardan seyrettiğini ifade etmiştir. Donan kişiler, kendi iradeleri ile hareket edememekte, yakınlarındaki kişilerin onlara dokunarak topraklamaları gerekmektedir. Daha sonra, hepsi, bu donma anında, kendilerinin çekimsiz olarak serbestçe yükselip, uzayda gezebildiklerini ifade etmişlerdir. Kaybolan denizciler de, “Birden kendimizi, bedenimizle birlikte uzayda buluyoruz, sonra tekrar kaybolduğumuz yerde ortaya çıkıyoruz” demişlerdir. Denizcilerin doğru söylediği, acı bir gerçekle anlaşılır: Bir gün, üzerinde pusula bulunduran bir tayfa birdenbire donup kaldığında, arkadaşları ona dokunarak topraklamak isterler. Dokundukları anda, tayfa birden alev alır ve o kadar şiddetli yanar ki, geride hiç bir iz ve kül bırakmaz. Sadece bulunduğu zeminin kömürleşmiş oluşu, tayfanın yandığını göstermektedir (Bu şekilde, dört denizcinin yandığı kaydedilmiştir). Dr. Jessup, bu tayfa yandığı sırada, bulunduğu döşeme ve halıda oluşan yanıkları toplayarak, üstadı Hansel Heiberg’e verir. Heiberg bazı testler yapar ve bu tayfanın, uzayın, kozmik ışınların bulunduğu atmosfer dışı bir bölgesine ışınlanmış olduğu sonucuna varır. Çünkü, halı ve döşeme nümunesinde, Dünya üzerinde hiç olmaması gereken, radyoaktif ışıma ve dedektörlerin “Kozmik Primerler” diye tanımladıkları, Kur’an’da “Şıhap” adıyla bildirilen kozmik ışınları saptamıştır. Bu ışınlar, magnetosferde, bilimsel adıyla “Shower” (Sağanak) denilen bir olayla törpülenmektedirler. Bu nedenle, Dünya’ya ulaşmaları olanaksızdır. İşte halı nümunesinde bu kozmik ışınların saptanmış olması, tayfanın dediklerini doğruluyor, yani onun atmosfer dışına çıktığını ve orada bu ışınlarla alev aldığını kanıtlıyordu. Böylece, tayfaların, uzaya bazen bedenleriyle, bazen ise dondukları anda bilinçleriyle çıktıkları doğrulanmıştı.
··
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.