İncelemem biraz ansiklopedik bilgi, birkaç yorum içerir. Güzel cümleler sıralamada beceriksizim kimse kusura bakmasın.
Eserin sahibi büyük şair William Wordsworth olduğundan öncelikle onu, İngiliz Edebiyatı’nın bu mühim şahsiyetini anarak başlıyorum. Kendisi İngiliz Şiiri açısından çok büyük önem arz eder çünkü döneminde (18.yy sonu, 19.yy başı) şiire yeni bir soluk getiren, şiirin seyrini değiştiren bir akımın Romantik hareketin kurucularından olduğu gibi en etkili ismidir de. Coleridge ile birlikte yazmış oldukları Lyrical Ballads(1798) çoğu otoriteler tarafından Romantik akımı başlatan eser olarak kabul edilir.Romantizm nedir, buna cevap vermek çok güç çünkü çok yönlü bir hareket birbiriyle alakası olmayan yüzlerce tanımı yapılmış. :) Öne çıkan birkaç tanesini bilgilerinize sunuyorum.
“Ernest Berbaum’a göre, Romantizm önce duyguların, sonra da hayal gücünün edebiyatta yeniden dirilişidir. Theodore Watts-Dunton’a göre, Romantizm şaşırma ve hayran kalma yeteneğinin şiirde yeniden canlanmasıdır. C. H. Herford’a göre, hayal gücüne dayanan duyarlılığın olağanüstü gelişmesidir. Walter Pater’e göre, güzelliğe garipliğin eklenmesidir. Lucas’a göre, bilinçdışının bir başkaldırışıdır. Kimine göre de, Romantizm gerçek şiirin yeniden doğuşu; klasisizmin karşıtı; usçuluğa karşı direniş; geçmişe dönüş; ya da tam tersine, geleceğe yöneliştir.”[Mina Urgan,İngiliz Edebiyatı Tarihi] Tüm bu tanımların izleriyle Prelüd’de karşılaşacağız.
Prelüd Wordsworth’un otobiyografik eseridir. Bölümler halinde(toplam ondört bölüm) Wordsworth, çocuk Wordsworth’un şairliğe evrilişini ve hayatını anlatır bize. Doğaldır ki hayatının tüm detaylarına yer vermemiş. Yazmaya 28 yaşında başlamış ve izleyen 50 yıl yaşamının sonuna kadar eseri yazmaya devam etmiş. Ölümünden sonra yayınlanmış eser. Söz konusu şairlik olunca yeteneği en fazla harekete geçirenin de acı tecrübeler olduğuna inanmışımdır. Wordsworth’un hayatı da böyle tecrübeler epey yer tutmuş. Anne babasını çok erken kaybetmiş, tüm kardeşler birbirlerini görmeden farklı akrabalarının yanında mutsuz bir çocukluk geçirmişler. Belki de bu yüzden küçük Wordsworth kendini hep dağlara taşlara vurmuştur. :)
Wordsworth’u iki şeyden ayrı düşünemezsiniz biri “doğa” diğeri ise dostu “Coleridge”. Prelüd’de Coleridge’i “Öteki ruh” diye tanımlar Wordsworth ve şiirin birçok yerinde Coleridge’e gönderme yapar. Çok küçük yaşlardan itibaren doğada tek başına uzun saatler kalmayı çok sevmiş. Gençlik döneminde bir arkadaşıyla yaya olarak Fransa, İsviçre turuna çıkmış ve o zamanın şartlarında nerdeyse imkansıza yakını başarıp Alpler’i geçmişler. Şiirden bir kesit:
“Geçerek köprüsüz dereyi, koyulduk o yola,
Bir heves, başladık tırmanmaya,
Bir endişe kaplayana kadar içimizi,
Önceden çıkan arkadaşlarımıza yetişemedik diye.
Neyse ki şansımıza, her dakika şüpheye
Şüphe katarken, bir köylüye rastladık
Ve ilk şaşırdığımız yere inersek
Bulacağımızı öğrendik yolu ondan, zaten derenin
Taşlı kanalı boyu biraz gidince, işte oradaydı
Tutmamız gereken yol, apaçık,
İnip gidecektik yokuş aşağı derenin akıntısıyla.
Bunları duymak bizi üzüyor, inanmak istemiyorduk,
Çünkü hili bulutları gösteren umutlarımız vardı,
Tekrar tekrar sorguladık adamı
Fakat köylünün dudaklarından cevap olarak
Çıkan her kelimenin sonu, anlıyorduk ki, Şuraya varıyordu: “Alpleri geçmiştik”
O yolculuğun da ilham perilerinin gelmesin de çok katkısı olmuş. Doğayla iç içe geçmiş ve sonunda doğayla birleşmiş. Ancak yirmiiki yaşına ulaştığında doğa sevgisinin yanında insan sevgisine de ulaşmaya başlamış.
“Ancak yirmi iki yaz geçtikten sonra ömrümden -
İnsanoğlu benim duygularımda ve aklımda
Tabiatın yanında yer alır oldu;
Tabiatın ürkütücü şekilleri ve görünmez
Etkilerinin yanında: Bir tutkuydu Tabiat,
Bir vecd haliydi çoğu zaman,
Ve ani bir sevgiydi, her an hazırda; insansa,
Zaman zaman duyulan bir haz, tesadüfi bir lütuftu,
Onun saati gelmemişti daha.”
Çok uzattığımı hissediyorum. Meraklısına güzel bir eser ama romantikliği yanlış anlayıp beşeri aşkla ilgili birkaç şey okur muyum falan diyorsanız yanılırsınız. Yine de Wordsworth’dan bir şiir okumak isterseniz buyrun en popüler şiirlerinden “I wandered lonely as a cloud “
Dolaştımyalnız bir bulut gibi havada süzülen
Vadilerin ve tepelerin üzerinden,
Gördüğüm zaman toplanmış aniden,
Bir kalabalık, altın nergis çiçeklerinden;
Gölün yanında, ağaçların altında,
Çırpınarak meltemde danseden.
Yıldızlar gibi devamlı parlayan
Ve samanyolunda göz kırpan,
Hiç bitmeyen bir sırada uzandılar
Bir koyun sınırında yanısıra dizilerek:
On bin tanesini gördüm bir bakışta,
Kafasını sallayan neşeli bir dansta.
Dalgalar dansetti onların yanında; fakat onlar
Coşkunlukta parlayan dalgalardan üstün çıktılar:
Bir şair keyiften başka bir şey duyamazdı
Böyle şen bir beraberlikten:
Gözümü diktim baktım—baktım—fakat az düşündüm
Bana ne zenginlik getirdiğini bu gösterinin:
Çünkü sık sık, yatarken kanapemin üzerinde
Boş ve dalgın bir ruh haliyle,
Geri parlıyorlar o içe dönük gözün üzerinde
Ki mutluluğudur yalnızlığın;
Ve sonra kalbim doluyor zevkle,
Ve dans ediyor nergis çiçekleriyle.
Çevirmen: Vehbi Taşar