Gönderi

"GÜZEL KOKU ve PARFÜMLER..."
-Bana koku sevdirildi! Buyuruyordu Allah Rasulu.. Kokunun güzelini severdi Zira Müslüman temiz olurdu ve yürüdüğü yoldan dahi O'nun geçtiği bilinirdi ardında bıraktığı gül kokusundan.. Yol demişken, şeytanda bir çok kez çıkmıştı Allah Rasulunun o gül kokan yollarına.. Hatta öyle ki onu gördüğü yerde mübarek elleriyle taş bile atmıştı.. Bizde taşlıyoruz taşlamasına da sanıyoruz ki şeytan sadece Mekke'de taş attığımız yerde kaldı. Oysa Allah Rasulu şeytanı çok iyi tanıdığı için namaz saflarında dahi boşluk bırakılmamasını emretmişti. Bakın bu çok büyük bir uyarıdır bizim için.. Çünkü o öyle bir şeytandır ki, en ufak bir boşluktan sızmaya çalışır; "sen namazda dahi olsan" farketmez onun için. Biz şunu bir türlü idrak edemedik ümmet olarak: -Namaz da bile burnuna üfleyen, sosyal hayatta rahat bırakır mı seni? Hem bir kere bizim gibi değil ki şeytan.. Davasına sıkı sıkıya sarılmış ve dehşet bir mücadele içinde. Tembellik etmez! Amaaan ne olacak boşver demez! Sistemli çalışır, mesaisi hiç bitmez, ufak şeyleri dahi aleyhimize kullanır! Kullandı da nitekim. Ne demiştik? Temizlik imandan gelir.. İşte bu noktada öyle bir oyuna geldik, öyle bir bozuldu ki algılarımız şuan çırpındıkça batar vaziyetteyiz adeta! Bugün bizim Rasulullah'ımızdan kalma koku ve temizlik hassasiyetimizi bilen şeytanlar bizi tamamen sararak bilincimizi ele geçirmeye başladılar bile. Nasıl mı? Izah edeyim efendim.. Burnumuza çektiğimiz her koku hiçbir engele takılmadan beynimizin "Limbik sistem" denilen mekanizmasına iletiliyor. Peki nedir bu limbik sistem? Duygusal davranışlarımızın merkezi. Kan akışı, nefes alımı, stres, hafıza, hormonlarımız ve hayati fonksiyonlarımızın yönetildiği bölge. Yani biz buradan anlıyoruz ki otobüste, markette, evde, çamaşırda rast gele kokladığımız kokuların duyularımız, genetiğimiz, hatta ruhumuz üzerinde büyük etkileri vardır. Bunu misallendirecek olursak; Antik Mısır'da "Kyphi" denilen koku tıbbi olarakta kullanılıyordu. Bu tütsüye mağruz kalan insanlar; Hipnoz oluyor, kaygıları gidiyor, uykuları geliyordu. Evet evet sadece burundan çekilen bir koku insanı çok kolay şekilde hipnotize edebiliyordu. Bu sebeble eski tarihlerde uzun yıllar tedavi edici olarak tıbbi alanda kullanılmıştır kokular. Fakat daha sonra Roma'lıların koku veren maddeler ticaretine başlamasıyla Paris'e kadar geldi ve ne olduysa bundan sonra oldu.. Fransa korkunç bir şeye imza attı ve bugün her yanımızı saran "sentetik koku" buluşunu yaptı. 1867'den sonra insanlar günlük olarak koku kullanmaya başladılar. Çünkü koku sentetik olunca hem daha seri üretildi, hemde maliyeti çok ucuza geldi. Ve bundan sonra ki süreçte aklınıza gelebilecek herşey kokulanmaya başladı. Baharatlar, sabunlar, çamaşırlar, kremler, oyuncaklar, bezler hatta günümüzde kokulu tespihler,Kuran'lar, seccadeler derken kokulanmayan birşey kaldı mı etrafımızda? Herşeyden öte bugün herkesin yatak odası aynasını süsleyen, o renkli kalpli şişelerin içindekileri bitkisel karışımlar hatta hacdan gelen o küçük şişelerin içindekileri de misk sanıyoruz.. Çünkü böyle sanmamızı istediler. Oysa bunların hepsi sağlığımıza zararlı ve tamamen sentetik kokulardır. Asıl kokuları bu kadar ucuza almamız mümkün değil. Hiç araştırdınız mı misk nedir? Amber nedir? Misk denilen koku; Misk kedisi, faresi, keçisi ama en yaygın olarak erkek misk geyiğinin testisleri ve midesi arasında ki bölgede oluşan bezelerden elde edilir.. Amber ise; Sperm balinasının kusmuğudur. Hayvan kusar, bu kusmuk denizin yüzeyine çıkıp birikir ve dalgalar sahile getirir.. Ben bunları tiksinesiniz yada necis-pis diyesiniz diye yazmadım. Bilakis bunlar helaldir kullanılabilir. Ama "aslını bulursanız!" Demem o ki; bu kokuların doğalını bulmak çok zordur, bulunsa da çok ama çok pahalıdır. Şuan her birimizin evindeki kokular sentetik kokulardır ve sağlığımıza zararlıdır. Bugün troid rahatsızıklarının başlıca sebebi kendimizi kullanmaya mecbur ettiğimiz kokulardır. Hatta inanın bana yediklerimizden daha çok zararlıdır bedenimize sıktıklarımız. Misalen; yediğiniz bir şey evvela ağızda hazmolmaya başlar ve mide, ciğer derken 3 hazımdan geçmiş olur kanımıza karışana kadar. Oysa bedenimize sıktığımız parfüm, deodorant yada herhangi bir krem 30 dakika içinde tamamen emilir ve direk 3. Hazımdan kana karışır. Bu korkunç birşey değil mi? Deodorantı ağzınıza sıksanız zehirleneceğinizi biliyorsunuz! Ateşe tutsanız alev alacağını biliyorsunuz! Peki en büyük organınız olan derinize hangi mantıkla bunu sürüyorsunuz? Bugün ne yazık ki bir çok bebek sırf bu yüzden anne sütünden mahrum kalıyor. Bebek parfümden yada yıkanan çamaşırlarda ki deterjan/yumuşatıcı kokusundan "anne kokusunu" alamıyor ve emmek istemiyor. Çamaşırlarınızda bulunan bu sentetik kokuların tehlikesini şöyle izah edeyim; Bir elbiseye işleyen deterjan yada yumuşatıcı kokusu haftalarca kalabiliyor. Tamamen çıkması için o kumaşın 260 derece sıcak suda yıkanması lazım! Hoş 90 derecede yıkanan bile giyilmiyorken 260 derece sıcaklıkta bunu yıkamamız ne mümkün? Gördünüz değil mi? Kokulu çamaşırlar, kokulu çocuk bezleri, kokulu deterjanlar, kokulu bebek elbiseleri, kokulu tespihler derken her yanımızdan sarıldık. Peki neden bu kokularda ki ısrar? Asansörler, otobüsler, sinemalar, alış veriş merkezleri, satış mağazaları her yanımızda garip kokular var. Bu durum özünde, globalleşen dünyanın psikolojik savaş silahlarından biridir! Bu duruma tam olarak “psikotropik etki” denmektedir. Psikotropik etki, tıbbi ilaç ve katkı maddeleri vasıtasıyla insan psikolojisini etkileyerek, ona yapmak istemediği eylemi yaptırmaktır. Kısaca "uzaktan yönetilme" tam olarak budur. Çünkü görmek istemediğiniz bir şeyi gözlerinizi kapattığınız an görmezsiniz ve bunu engelleyebilirsiniz. Peki ya koku? Havaya sıkılan bir parfümün kokusunu almayı ve limbik sisteminize iletilmesini engelleyebilir misiniz? Bu sebeble günümüzde ruhi gerginlikleri artıran, cinsel istek veya isteksizlikleri arttıran, duygusallığı güçlendiren, insanın manevi dengesini bozan, insanda korku halleri doğuran, kokular üretilmeye başlamıştır. Bunlar insan davranışlarını kontrol altında tutmak için kullanılmaktadır. Kokular insan psikolojisinin en zayıf noktasıdır ve psikolojik savaşlarda kullanımına çoktan başlanmıştır. Ne kadar ürkütücü ve yine kandırıldık değil mi? Biz kokuyu seven Rasul'e tabii olduk olmasına da, namazda bile dikkat edin dediği şeytanı unuttuk! Paketleyip ne sundularsa aldık, ne dedilerse kandık. Yolumuz uzun, vaktimiz az, ecelimiz yakın.. Binaenaleyh: -Evinizden ve bedeninizden bu sentetik kokuları uzak tutmanız, yiyemediğiniz hiçbirşeyi cildinize sürmemeniz temennisi ile.. Yağmur Mirzayeva/ 27.10.2018
··
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.