Gönderi

Şemsettin Sami Fraseri
Sabah gazetesi 1875 yılında bir Rum yayımcısı olan Papadopulos tarafından kurulmuş, 1922 yılına kadar aralıksız devam etmişti. Gazete, Sultan II. Abdülhamid devrinin ikinci yarısında 12.000 tiraja ulaşmıştı60. Gazetenin yayın müdürlüğü önce Şemseddin Sami’ye verilmiş, Şemseddin Sami ayrıldıktan sonra da gazete ile yakından meşgul olmuştu. Şemseddin Sami, Yanya vilâyetinin (Bugün Arnavutluk’ta) idare merkezlerinden biri olan Fraşer’de 1850 Haziranında dünyaya geldi. Ondört yaşına kadar kendi kendini yetiştirdi, 1864 yılında ailesi Yanya’ya yerleştiği zaman bir Rum lisesine kaydoldu. Diğer dersleri ile birlikte eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve İtalyanca öğrenerek 1868’de bu okuldan mezun oldu. Bu arada Yanya medreselerinde iki meşhur hocadan Arapça ve Farsça öğrendi. Yanya Mektubî Kalemi’nde kısa bir müddet çalıştıktan sonra 1871’de İstanbul’a giderek Dahiliye Kalemi’ne girdi ve sonra da kendi eserlerini yayımlamağa başladı. İlk kitabı olan Fransa Tarihi’ni çevirdi; bir roman ve bir kaç piyes de yazdı. Ayrıca makaleler kaleme aldı; roman, hikâye ve tiyatroya karşı başlayan ilgisi sebebiyle gitgide dil araştırmalarına, dil ve edebiyat meseleleri hakkında yazı yazmağa yöneldi. Yazdığı piyesler ve makaleler ilgililerin şüphelerini üzerine çekti ve 1871 yılında Trablusgarb’a sürülmesine sebep oldu61. Orada Trablusgarb adlı bir gazeteyi yönetmek için görevlendirildi. Bir yıl sonra İstanbul’a dönünce Sabah gazetesinin yayın işlerini idare etmeye başladı. 1877 yılında Cezayir-i Bahr-i Sefid Valiliği’ne tayin edilen Sava Paşa’nın62 mühürdarı olarak Rodos’a gitti. Kısa bir müddet sonra bu görevden ayrılarak Yanya’ya döndü ve bir kaç ay orada kaldı. Şemseddin Sami, İstanbul’a döndükten sonra Tercüman-ı Şark adlı bir başka gazetenin yayın müdürü oldu. Kısa ömürlü olan bu gazetenin kapanışından sonra Cep Kütüphanesi ismi altında kısa monografiler yayımladı. Şemseddin Sami bu dönemde Arnavutluk’taki ayaklanmayla ilgilendi ve imparatorluktaki Arnavutların istiklâl istediklerine dair çıkarılan dedikodular hakkında yazılar yazdı. Daha sonra Türk dilinde reform konusuna eğildi. 1880’de «Edebiyat, fen ve sanayi mecmuası» olan Hafta’nın yayın işlerini yönetti. Bu dergi sadece yirmi sayı yayımlanabildi. Ş. Sami’nin Osmanlı Türkçesi hakkındaki en meşhur makaleleri buradadır63. Ertesi yıl 1881’de Mâbeyn’de kurulan Teftiş-i Askerî Komisyonu’na kâtip oldu ve hayatının sonuna kadar da bu görevde kaldı. Bununla birlikte gazeteciliği ve ilmî çalışmaları bu devirde de devam etmiştir. Ş. Sami’nin belli başlı eserleri arasında okullar için hazırlanmış Türkçe ve Arapça dilbilgisi kitaplarının ayrı bir önemi vardır. Bunlar içinde Kâmus-ı Arabî (Arapça lügat, 6 cilt, İstanbul, 1306, 1316 [1880-1908] ), Kâmus-ı Türkî (Türkçe lügat, 2 cilt, İstanbul, 1317 r 19011) ilk akla gelenlerdir. Dil meseleleri hakkında yazdığı birçok yazılar gazetelerde, bilhassa Sabah’ta yayımlanmıştı. Ş. Sami’nin birçok eseri de yayımlanmamıştır. Bunlar arasında Orhun Âbideleri, XI. asırdaki Türk siyasî görüşünün ifadesi olan Kutadgu Bilig ve Mısır Kıpçakçası hakkında çalışmaları vardır64. Ş. Sami’nin derin bilgisi ve edebî eserleri ona zamanın Türk ve yabancı âlimlerinin saygı ve dostluğunu kazandırdı. İstanbul Erenköy’deki köşkü devrin aydınları tarafından sık sık ziyaret edilen bir yer haline geldi. Zamanla ziyaretçileri azaldı ve son yıllarında tam bir inziva hayatı yaşadı. Ş. Sami 1904 yılında 54 yaşında iken vefat etti
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.