Gönderi

430 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde serisinin ilk kitabı. Bu seriden söz eden çoğu kişinin okumasının zor olmasından bahsetmesi bende bu seriye karşı merak oluşturdu. Kitaba başlamak için sakin bir zamanı bekledim çünkü kitap 10 sayfa okuyup sonra devam edebilirim diyebilecek bir kitap değil. Bazı cümleleri nokta bile koymadan virgüllerle beraber bir sayfa süren bir eseri okuyabilmek için iyi bir konsantrasyon lazım. O uzun cümlelerle zihnin bütünleştiği zaman sanki anlatılanları yaşıyorsun gibi geliyor. Proust’u farklı yapan yönün de bu olduğunu düşünüyorum. Bazı duyguları anlatacak kelime yok diyoruz ama aslında o kelimelerin olduğunu Marcel Proust’ta gördüm, asıl mesele o kelimelerle bu duyguların nasıl anlatılacağı... Adam sayfalarca annesinden aldığı iyi geceler öpücüğünün öneminden bahsetmiş ki kitapta en sevdiğim yerlerdendi :) Okuması zor bir kitap diye önyargılı ya da endişeyle başlamadım kitaba ve sonuç olarak okumakta zorlandığım bir kitap olmadı. (Tabii ki bu yorumum serinin ilk kitabı için geçerli, diğerleri belki daha farklı olabilir.) Ama sağlam bir konsantrasyon ve seriyi bitirebilmek için de sabır lazım :) Herhangi bir kitabı özetleyecek kadar kolay bir kitap değil. Bir tat ile geçmişine giderek beleğinde, geçmişte yaşadıklarının ince ayrıntılarına kadar canlandırarak o anki duyguları anlatıyor. 3 bölümden oluşuyor. İlk bölümünde Combray’de Proust çocukluğunda yaşadığı olaylardan ziyade gündelik hayatındaki anılara gidiyor. Aile bireylerinden, sosyete çevresinden, Combray’de yürüyüşe çıkıp Swann’ların tarafına ya da Guermantes tarafına yaptığı gezilerdeki izlenimlerinden, büyükhalasından, sanattan kısacası çocukluğunda yer almış çoğu şeyden bahsediyor. Annesine olan büyük sevgisi benim çok hoşuma gitmişti. Ondan aldığı iyi geceler öpücüğünün hayatındaki önemini sayfalarca anlatmış, kim istemez böyle bir evlat :) Kitabın ikinci bölümü ki benim için okuması en akıcı bölüm burasıydı. Swann’ın Bir Aşkı. Bu bölümde Swann’ın Odette’ye olan büyük aşkı karşısında yaşadıkları anlatılıyor. Hayatının her anında aklında bir Odette ile dolaşan bir Swann. Adım atarken aklında o, biriyle sohbet ederken aklında o, trenin basamaklarına adım atarken o. Odette’e karşı olan bu büyük aşkıyla dünyayı kendine bir anlamda dar etmiş bir adam. Ayrıca Odette bu durumu fark edince kendi açısından Swann’ın ona olan aşkını vurdumduymaz bir şekilde kullanmaya başlıyor. Bu bölümde kısacası Swann aşk ve hastalık seviyesine gelmiş kıskançlığıyla hayatını nasıl esarete çevirdiğini konu alıyor. “bu aralıksız, hiç değişmeyen, sonuç vermeyen, zorunlu faaliyet hali swann için o kadar dayanılmazdı ki, günün birinde karnında bir şişlik fark edince, bunun belki de ölümcül bir tümör olduğunu, artık hiçbir şeyle ilgilenmek zorunda kalmayacağını, onu hastalığın yöneteceğini, fazla gecikmeyecek olan ölüm anına kadar hastalığın elinde bir oyuncak olacağını düşünüp gerçek bir mutluluk duydu. zaten o dönemde, kendine açıkça itiraf etmemekle birlikte ölmeyi sık sık istemesinin sebebi, ıstırabının yoğunluğundan çok, çabasının tekdüzeliğinden kaçma ihtiyacıydı.”(s.319) Üçüncü bölümü Memleket İsimleri’de bulunduğu şehirlerinden, izlenimlerinden ve Odette ile ilgili bazı izlenimlerinden bahsediyor. Diğer kitaplarını da okumak için oldukça sabırsızım. Sadece dikkat edilmesi gereken sakin bir kafayla sakin bir zaman bulduğunuz zaman bu güzel eseri okumanız, çünkü içinde o kadar güzel, anlamı derin cümleler var ki defalarca okuyup okuduktan sonra da altını çizdiğin yerleri arada okumak istiyorsun :)
Swann'ların Tarafı
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20214,297 okunma
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.