Dünyaya Gelmek, Bir Saldırıya Uğramaktır
Herşeyin bir hikayesi vardır. Bir İnsanın,bir eşyanın, Bir şehrin, bir yolun, bir direnişin, bir ismin, bir kitabın...
Ve onu anlamlı kılan her zaman o hikayedir; kendi hikayesi.
Bu kitabın da bir hikayesi var; ona isim olan; değer veren...
WALDO SEN NEDEN BURADA DEGİLSİN?
Henry David Thoreau, Abd'nin Meksika'ya karşı yürüttüğü emperyalist savaş sırasında konan nüfus başına 1 dolarlık vergiyi; "ödediği dolar bir adam öldürmek üzere, başka bir adam veya tüfek satın almaya yaramasın" gerekçesiyle vermeyi reddedince bir gece hapis yatar.
Kendisinden on dört yaş büyük olan ve bir çok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan Raplh Waldo Emerson, telaşla arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir konuşma geçer:
"- Henry, sen neden buradasın?"
"- Waldo, sen neden burada değilsin?"
"Hukuka aykırı eylemin tek bir faili vardır, şayet devletten kaynaklanıyorsa bu eylem, tüm toplum sorumludur. Hepimiz yani. Bu eylemi şu ya da bu partinin, şu ya da bu bürokratın ya da devlet memurunun işliyor olması değiştirmez bu durumu. Suçlu tüm toplumdur. İşte bu ideaya bağlı biriydi Thoreau ve bu bilinçle soruyordu Emerson’a: NEDEN BURADA DEĞİLSİN, diye.
Bazı sorular cevapsızdır, bazıları cevabı mümkün sorulardır, ama diğer bazıları cevaplamaya zorlar insanı, yüzyıllar sonra olsa bile… Cevaplanmak zorundadır. Bir kez dile getirilmeyegörsünler, er ya da geç cevaplamaya mecbur bırakırlar muhataplarını. Çünkü insan “çözemeyeceği bir sorunu asla önüne koyamaz”. Asla! " diyor yazar.
Kitabı ilk okumak istediğimde ismimin hikayesini hiç böyle düşünmemiştim. Ve öğrendiğim o anda, beni yine kendisine hayran bırakmayı başarmıştı İsmet Özel.
İsmet Özel benim hayata bakış açımı değiştiren bir yazardır. Yaşam hikayesi ile, Fikirleri ile...
Samimiyeti hayatına yansıyan ve bu samimiyeti okura yansıtan "özel yazar"dır benim için.
Tüm eserlerini okumak hedeflerim arasındadır.
Şimdilik geçiyorum bunları.
İsmet Özel, bu eserinde, neden şiirle ilgilendiğini, bu konuda ne kadar iyi olduğunu, siyasetle nasıl bir ilişkisi olduğunu ve neden Müslüman olduğunu anlatıyor. En çok üzerinde durduğu ise elbette ne kadar iyi bir şair olduğu.
Dünyaya gelmek, bir saldırıya uğramaktır. diye başlıyor yazar.
"Yaşıyor olmak, savaşıyor olmaktan başka bir şey değildir."
Sonra yıkmak üzere kendi masalının özetini yazıyor.Ve ekliyor:
Herkes kendi masalını yıkmalıdır.
Benim masalım kısaca şöyle: Bir varmış bir yokmuş. Bir şair İsmet Özel varmış. İyi şiirler yazarmış. Nasıl olmuşsa bu İsmet bir gün komünist olmuş. Derken efendim, bir komünist olarak da iyi şiirler yazmayı
başarmış ve hatta böylelikle yıldızı parlamış. Gel zaman git zaman, İsmet Özel’in duyguları, düşünceleri, inançları değişmiş (masalın her varyasyonunda
bu değişmenin sebepleri muhtelif) ve Müslümanlığı bir hayat yolu olarak
benimsemiş. Ama işe bakın ki adam iyi şiirler yazmaya devam etmiş. Eh, o
erdiyse muradına, biz de çıkabiliriz kerevetine. (s. 16)
Masal yıkılmalı ve gerçek egemen olmalıdır.
VE ŞAİR...
Şair kimdir?
Sanat eserlerinin iki sahibi birden olamaz. Bu şartlardanasıl olsa bir sanatçı çıkacaktı diyemeyiz.
İngiliz tarihinin bir başka Cromwell ortaya çıkarabileceğinidüşünebiliriz, ama İngiliz edebiyatının bir başka Milton vereceği söylenemez.Bir şiirin nasıl söyleneceğini hiç kimse söyleyemez, çünkü
şiir söylenen şeyin söylenişinde, söylenişin içindedir. (s. 19)
Ben kendimi şair sanarak değil, şair olmanın gereğine
inanarak ve şiirin gereğini yerine getirmeksizin bu alanda gerçek bir çalışma
yürütülemeyeceğini kabul ederek işe koyuldum.
Bu hazırlığı da doğuştan getirmedim, dünyadan aldım.
Hazırlığımın, bugün de beni ayakta, aklı başında tutan hazırlığımın özelliği
ikidir: Kadirşinas itaatsizlik ve tevarüs edilmemiş
asalet. (s. 21)
Ve şairin şiirde asaletini yansıtan cümleler:
"…benim varlığıma da bir anlam katan bir devlet vardı.
Türkiye Cumhuriyeti, bürokrasiye tanıdığı zabitçe bir yetkiyle bütün toplumu
kuşatmıştı. Cumhuriyet rejiminin temsilcisi olmak, kişinin, toplum içinde
geçerli bir unsur olduğu duygusunu güçlendiriyordu. Buna bir de yerli halkın
memurlara karşı mesafeli tutumunu eklerseniz, ortaya sahte bir soyluluk
manzarası çıkıyor. (s. 23)
Kimseden yardım almaksızın en iyi işi yapmak: Bunun için şiirden daha elverişli bir alan yoktu.(s.24)
Şair demişken, yazarın en sevdiğim şiiri ile incelememe son vermek istiyorum:
YAŞAMAK UMRUMDADIR
Sabah şairin üstüne saldırıyor
yaşamaktan bir güneşle kaplanıyor onun kalbi
onun kalbi topraktan sıyrılıyor
aşk dahi sıyrılıyor topraktan
gözlerini tanıyorsunuz: çaylak sürüleri
beyni: aç kuşlardan bir ambar.
Bir kıyısına ilişmiyor dünyanın
Allah'ın ve devletin dibinde insanlar
onu barutla karıştırıyor
ve zerdali çiçekleriyle.
Ahali kapısını taşlıyor onun
onun için develer kesiyor halk
aşka ve kavgaya aydınlık getiren kalbi
topraktan sıyrılıyor.
Ben
topraktan sıyrılıyorum
buğular
ve aşiret rüzgarları kanımda.
Arklardan gece vakti sular
kaç zaman ayaklarıma
yaslı bir selam gibi dokundu
kopartılmış yapraklarımdan ibaretti hüzün
dedim rahmet yağar ben yürürken
gece benim ardımda
taşıdım kara gençliğimi dağların damarında
hep döşümde yaratkan, patlayıcı bir kimya
beynimde hep manalı bir uçurum.
Benim hayranlığımdan inlerdi şehir
ben atlara ve uzaklar hayrandım
kendi ehramlarını bile tanımayan kadınlar
ansızın patlak verirdi baharda.
Dudaklarımda çürükler vardı
dağ çiçeklerinden ötürü.
Irmaklara salardım kendimi
ruhumda kaynar adımlarla gezinen dünya
bana hain sevgilimdi.
Yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan
beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz
çünkü ben ayaklanmanın domurmuş haliyim
Yürüsem rahmet boşanacak.
ve sana bir karşılık vereceğim
Sana bir karşılık vereceğim
toprağı deşen boğuk sesimle
sana bir karşılık vereceğim
amansız kum fırtınası altında
sana bir karşılık vereceğim
birbiri üstüne yığılırken günler
ey taşan suların imkanı
ey taşan suların bekareti sana
bir karşılık vereceğim.
Son olarak, hayatınızda bir İsmet Özel portresi çizilmemiş ise, ufkunuzda kat kat perdeler vardır hayatın gerçeklerini örten...
Mutlaka okunmalı. Keyifli okumalar