Gönderi

224 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 31 hours
Dibe Vuruşun Kitabında Hiçliğe Yolculuk
İnceleme Öncesi Giriş Notu: Bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için: youtu.be/LAJHhJCtS5Y "İlk dövüştüğümüz gece bir pazar gecesiydi ve Tyler o hafta sonu tıraş olmadığı için parmak eklemlerim Tyler'ın iki günlük sakalı yüzünden sızım sızım sızlıyordu. Otoparkta sırtüstü uzanmış yatarken, sokak lambalarının arasından görünen tek yıldıza gözümüzü dikmiş bakarken, kime karşı dövüştüğünü sordum Tyler'a. Babama, dedi Tyler." "Babalar... Neden erkek çocuklarında bu kadar büyük travmalar bırakır, babalar... Kaçıp giden, kaybolan, erkenden ölen, nefret eden, nefret ettiren, sevgisini ver(e)meyen babalar..." diye yazmıştım Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam kitabına yazdığım incelemede. (#49214297) Baba, babbaaa... Ortak çocukluk derdi. Birçok erkek yazarın sorunlu çocukluğunun travmatik ögesi. Nefret edilenin adsız sembolü. Kaçan, kaybolan, yok olan, terk eden, bitip tükenen, oğlunu tamamlamadan bırakan babalar... Ömrün boyunca nefret ettiğin, bilmeden kavga ettiğin, suratına suratın vurmak istediğin, kaçıp gideni yakalamak istediğin, kaybolanı yeniden bulmak istediğin... Arızanın temel kaynağı; onsuz çözemeyeceğini o kadar iyi biliyorsun ki. Sen ömrü billah tamamlanamayacaksın onu zihninde yok etmedikçe. Arızan toptan giderilmedikçe bitmeyecek bu kendinle ve hiç görmediğin babanla olan kavgan. "Ben Joe'nun Kırık Kalbiyim, çünkü Tyler beni terk etti. Çünkü babam beni terk etti. Bir başlasam, böyle hiç durmadan sayabilirim." Korkan erkek çocukları, büyüyünce içindeki korku da büyüyen yetişkin çocuklar. Babasızlığın verdiği eksiklikle özgüveni yarım bırakılmış çocuk-yetişkinler. Yarımdık biz, yarım yamalak kalmışlardan oluşmuş bir güruhtuk. Hepimiz birbirimize benziyorduk ve hepimizin korkuları birbirimizin karbon kopyalarıydı. Sıkışıp kalmıştık bu hayatta, ne kendimizle ne babamızla ne de yaşadığımız sefil hayatla yüzleşebiliyorduk. Ölümüne kaçıyorduk gerçeklerden, yaşadıklarımızdan, onun bunun kölesi hayatlarımızdan. Sıkışmıştık ve yalnızca bir kaçacak delik arıyorduk. Sıkışmış hayatımızda herkesi şoke edici bir kaçış anı arıyorduk. Yalnızca bir kaçış anı... "Dövüş kulübünde gördüğünüz şey, kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir erkekler kuşağıdır." İşlerimiz... Ömrü boyunca nefret ederek çalıştığımız, hiçbir işe yaramadan çalıştığımız, yalnızca sistemin ufak bir dişlisi olmamıza yarayan işlerimiz. Babamız yoktu ama hayatımızda başka başka babalar vardı. Neo-liberalizmin patron babaları. İşimizde patronu, müdürü, amiri yani kısacası bizi yöneteni görünce kabuğumuza çekiliyorduk; sinik, ezik çocukluğumuza geri dönüyorduk. Sistem üzerimize üzerimize geliyordu; tek amacı bizi yok etmek tek amacı bizi tektipleştirip, hiçleştirip dümdüz etmekti. Bir hiçtik, yok olmuştuk, donup kalmıştık, yanmıştık alev alev; sistem bizim suyumuzu çıkarıp posamızı atmıştı genç yaşımızda. "Tamirci çocuk diyor ki: "Eğer erkeksen, Hristiyansan ve Amerika'da yaşıyorsan, Tanrı modeli olarak babanı görürsün. Ve bazen de babanı iş hayatında bulursun." Ve bizler, kadınlı erkekli mutsuz aileler. Sistemin çarkında preslenmiş, hiçleştirilmiş, yok edilmiş bizler. Önce vahşi kapitalizm, sonra neo-liberalizmle itaat etmesi öğretilmiş, yalnızca güçlüye biat eden, parası olanın kölesi olan bizler. Çocukluğumuzdan beri topuyla tüfeğiyle gelen televizyon, bizlere yalnızca sistemin bir parçası olmayı öğretti. Tabii ki yalnızca bunu da öğretmedi. Bir gün ünlü, milyarder, kahraman olabileceğimizi, o koca koca markaların önemini ve çılgınca tüketme alışkanlığını da öğretti. Bizler artık birer zombileriz. Paranın, gücün, tüketimin, markaların bağımlısı; birbirimizin yok edicisi yaşayan birer ölüleriz. "Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, filim yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbirini olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor," diyor Tyler. "O yüzden bize karşı dikkatli ol." O yüzden bizlere karşı dikkatli olmak gerek. Her an bir yok ediciye dönüşebiliriz. Her an çığırından çıkabilir, sistemi bozabilir, küçük bir dişli olmak yerine piramidi altüst edecek bir noktaya gelebiliriz. Ya da bitebiliriz, tükenebiliriz, hiçlikle hemhal olup yok olabiliriz. Elimizde zengin olma hayallerimiz kalmaz, elimizde paramız, malımız mülkümüz kalmaz, elimizde eşimiz, dostumuz, işimiz gücümüz kalmaz. Ve kalmayınca, yitirince her şeyi, korkusuz oluruz. Ve bir kez korkusuz olunca, bir kez her şeyi kaybedebilecek hale gelince isimsiz oluruz. İsimsiz olunca aynı bedende yıllar yılı baskılanmış, sindirilmiş, inine kapatılmış canavar birden hortlar. Bir gün gelir içimizdeki Tyler çıkar ve diğer ben yenilir, bir daha dirilip ayağa kalkamamacasına. "Tyler'ın hep söylediği gibi hissediyorum kendimi, tarihin süprüntü ve kölelerinden biri olarak. Hayatta hiçbir zaman sahip olamayacağım bütün güzellikleri yıkıp yok etmek istiyordum. Amazon yağmur ormanlarını yok etmek istiyordum. Uzaya klorofluorokarbon gazları pompalayıp ozon tabakasında koca koca delikler açmak istiyordum. Dev tankerlerin boşaltma vanalarını açmak, açık denizlerdeki petrol kuyularının kapaklarını kaldırmak istiyordum. Yemeye paramın yetmediği bütün balıkları öldürmek, asla göremeyeceğim Fransız kumsallarını kirletmek istiyordum." Bizler kayıp metropolün kandırılmış modern insanlarıyız. Bizler dediğime bakmayın siz, hiçbirimizin bir adı yok. Yok olmanın kıyılarında gezen, her an fişi çekilecekmişçesine, her an sigortası atacakmışçasına yaşayan, yaşamaya uğraşan adsız insanlarız. Ve bir gün gelir içimizdeki nefret uyanır. Ve bir gün gelir içimizdeki Tyler uyanır. Ve bir gün gelir içimizdeki asıl ben, hayatı ters yüz etmek ister ve biz de "olur" veririz. Sonrası, sonrası yok. Sonrası yokluk, sonrası ölüm, sonrası bitiş, sonrası hiçlik. "Kendi ismimize ancak ölümde kavuşabiliriz, çünkü ancak ölümde mücadelenin bir parçası olmaktan çıkarız. Ölümde kahraman oluruz." Ve son geldi her şeyde olduğu gibi. Tek nokta ve bitti. youtube.com/watch?v=oizt4-v...
Dövüş Kulübü
Dövüş KulübüChuck Palahniuk · Ayrıntı Yayınları · 20209.7k okunma
··
181 views
Osman Y. okurunun profil resmi
Bugün Ağır Roman fiimini izledim. Anladım ki insanın kahraman olması içın önce bir mahalleye ihtiyacı var. İnsanın aşık olması için de önce bir mahalleye ihtiyacı var. Bir mahalle kahramanı bile olamadık biz , bu gidişle de olamayız. Amerikan icadı bu zıkkım internet mi bağlıyor yani bizleri birbirine , şüpheliyim bundan. Bizi buraya kim fırlattı ? Tesadüfen bulmadık mı 1000K ' yı ? Peki neden 11 eylülde gelmişim ben ya da neden 4 temmuzda sen ? Sembolik anlamlar mı yüklemeliyiz.? Ulen Amerika sen ne biçim bir belasın lanet olsun senin çarkına. Bizi bizden alan dünyasın yalan dünyasın..
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Baba sen ne ettin ya, atom bombası atsaydın bari. Bu kadar yazdığının üzerine en güzel cevap herhalde bu olacak: #51696855
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.