Gönderi

184 syf.
10/10 puan verdi
24 yıllık canlı yayınımda 7810. günde -21. yaşımın içinde- bir karıncalanma oldu. Anteni sağa sola -ideolojiden bağımsız, makasıd yönü "aramaya başlamak" için "guide" bulmaktı- çevirdik, birkaç kere darp ettik. Topyekûn halde bir şeyleri yoluna koymak için sabahın fecrinde uyandık, sonra yetmedi gündüzü başkaları için heba edip kendimiz için en verimsiz günlerin hayalini bir ikindi sonrasına bıraktık. Sokrates'in ölümü de bir ikindi vaktindeydi, benim ölümüm de bir ikindi vaktine denk gelir belki. Farz-ı kifayenin yerine getirilmesi için ertesi günün öğlesine yetiştirilsem telefondan ya da kol saatinden taziye mesajlarıyla ne denli önemsendiğim ilan edilir. İnsanın gayesi maslahat-ı am olmakmış, olunabilirse. Olunamazsa n'olur? Evren bir simülasyon mudur? Ölüm kötü bir şey mi? Kalanlar için elbette. Zaten gitmek mi zor kalmak mı dense kalmak derim, tebdil-i mekanda bir kere ferahlık var, kaçarken ya da kurtulurken kafanı götürsen de eşyanın bir mahiyeti var, tesiri de kaçınılmaz. Kalmak, bir sürekliliği ifade ediyor, yolda olmak gibi bir sürekliliği. Sandalyeye çakılı kalma hareketsizliğini değil, bir süreci ifade ediyor, aynı çizgi üzerinde. İnsan düşünün ki sabit olsun subutiyetten nasip alsın bu daha zor daha kutlu bir yan barındırır. Oysa gitmek, çalagitmektir, sallapatidir biraz umarsızcadır. Kendini aramak bir sabitlik halidir, bulduğun an gidersin. Bildiğin an soğursun. Meseleyi dallandırıp budaklandırmadan şuradan şuraya gitmem. Evren bir simülasyon mudur? diye sormuştum, bunu asla bilemeyeceğiz ancak zaman zaman bir simülasyonun içinde gibi hissediyorum. Her şey planlı programlı, hayır bir sendromun içinde değilim Truman kimmiş zaten? Sabah uyanıp, günümü başkası için en doğru ve verimli şeyi yapmak için tüketirken akşamına "seneler sonrası" için planlar yapıp aslında her şeyin "para"dan daha önemli olduğuna inandırıyorum Kendimi, yani para olmadan gayet rahat elimi kolumu sallaya sallaya sanki bir semtten diğer semte gidebilirmişim, yurt dışına çıkabilirmişim, sanat kültür faaliyeti içinde bulunabilirmişim, sevdiğim yazarların çıkan son kitaplarını alabilirmişim gibi bir hayal alemine dalıyorum. Allah, bütün tanrıların cezasını* -*kabil- versin. Varsa eğer -agnostik putperestlik- para tanrısının cezasını bilahare versin, şiddetine itimadım tam. Şu an bu yazıyı yazarken sağ üst köşede bir ayakkabı markasının hemen bir üstünde de bahis sitesinin bir reklamı bulunuyor, bu sürekli değişiyor ve bu değişkenlik akıl alır gibi değil ama benim bundan evvel hiçbir site üzerinden aratmadığım ürünlerin/hizmetlerin reklamı. Aklımdan bir ayakkabıyı almak fikri geçti, üstelik bunu tüm markaların model ve fiyatlarını görebileceğim bir site üzerinden aratmak istemişken karşıma bu çıktı, kafamızın içinde bir çip yoksa bu denli tahmin edilebilir bir şeyin olmasının sebepleri ne olabilir? Varsayım 1: Bundan evvel arattım ancak bunu anımsayamıyorum. Varsayıma karşı sağlama: Geçmişi aradım, ancak böyle bir şeyle karşılaşmadım. Varsayım 2: Geçmişi silme olasığım vardır belki. Sağlama: Geçmişi hiçbir zaman silmem. Varsayım 3: İnternet ciddi manada tehlikeli bir yer olmaya başladı. Varsayım 4: İnternet hep tehlikeli bir yerdi. İnternetten uzaklaşınca bütün sanal hesaplarımızı inaktifleştirince tehlikeden sıyrılır mıyız? Hayır, bir depoda hala bilgilerin saklıdır, üstelik bu sana gösterilmez bile. Gösterilmiş olursa da bu sana bir lütuf gibi sunulur. Google Photos, Instagram, mobil bankacılık, e-alışveriş ve sair. Pasif bir internet kullanıcısı; bundan sonra aktif hiçbir hesabı olmayan biri, yine de tehlikede midir? Elbette tehlikededir. Hiçbir internet hesabı olmayan annemle rahat rahat geyiğini çevirdiğim ancak hiç kullanmadığım birçok ürünün reklamını -aratmadığım halde- görüyorsam bu beni huzursuz eder, demek ki özel alanın ihlali var. Özel alanın ihlalinde; kendilik de inhilal olur. Herkesleşmenin bir yolu da aynı "şey"e aynı gözle bakmaya mecbur bırakılmaktır. Bitişiklik meydana getirilirse, üst düzey koşullanma da meydana gelir. Esasında daha birçok formunu görüyoruz bunun, bundan evvel bakmaktan imtina edilecek fotoğraflar, resimler, videolar öyle ustaca yerleştiriliyor ki bir noktadan sonra bunun "norm"al olduğunu düşünmeye başlıyoruz, standartlaştırıyoruz. Eşik yönteminin kademeli yaklaştırmayla temel kriterler halini almaya başladığını görüyoruz, herkesleşiyoruz, aidiyetimiz kalmıyor. Edip Cansever diyordu ki "herkes gibi bir şey niye olmalı varken kendini bulmak, bulmalı" Vicdanımız ölçüsünce buluyoruz, biliyoruz. Vicdanımız kabilinde buluyoruz; -vav, cim, dal- vecede masdarından türeyen vicdan, bulmak manasını içeriyor. Bulmak nasıl mümkün olur? Vicdana uymakla ebette. Vicdan nedir? Bir fiil olarak bulmaktır. Bulunmakla muhatap olan ne? Vicdan, doğruyu bulabilme istidadıdır. Kendini bulmak, içindeki ahlak yasasını dinlemekten geçiyor. Esası adalet olan bir mefhumdan bahsediyorum. Kuşatan bir mefhum olarak vicdan; "bana benzeyen ve benzeyemeyen herkes için eşit merhameti" dilemektir. Narsistik merhameti barındırmayan, adaleti de içeren bir mefhum vicdan. Az evvel, markaların her yeri kuşattığından söz ettim, şimdiki dijiperspektifimi çevreleyen, bundan evvel aratmadığım ancak -hafsalamın almadığı bir biçimde- gözümün önünde biten reklamlardan. Teda-i efkar ile George Orwell'ın Animal Farm: A Fairy Story'deki bir cümlesi geldi: "All animals are equal but some animals are more equal than others" narsistik merhametin olduğu bir yerde adaletten, vicdandan ve dahi bulmak ve bilmekten bahsedemeyiz. Anlam-değer kaybının künhünden konuşmak isterdim, ancak onu bilemeyecek kadar flulaştırılmış bir zihne sahibim. İhsan Fazlıoğlu bunları mı anlatıyor yani "Kendini Aramak"ta? Bana göre batınen evet, zahiren hayır. Önemli olan zaten batındaki ve ben de kitabı bu sebeple The Truman Show perspektifiyle ele aldım, bize dayatılanı yaşarken bir "çıkış" bulursak, bizim izleyeceğimiz -takip etmek- ve yaşayacağımız -hayatiyet- gerçek - İslam olmasıyla hakikat- bir süreci deneyimleyeceğiz. The Truman Show ile başlamışken onsuz bitirmek olmaz; "Good morning, and in case I don't see ya, good afternoon, good evening, and good night!" *Bu analizin devamı Kendini Bulmak'ta olacak.
Kendini Aramak
Kendini Aramakİhsan Fazlıoğlu · Papersense Yayınları · 20141,716 okunma
··
133 görüntüleme
erhan okurunun profil resmi
Sizin incelemeleri okumaya niyetleniyorum, bir şevkle başlıyorum da ama... Bakalım ne zaman üşenmeyeceğim.
nosthalgia okurunun profil resmi
burayı kendime arşiv belledim, okursanız bir not bırakın.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.