Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ARADIĞIM CÜMLE: "ADALET" Parmaklarım kütüphanemde ki kitapların üzerinde dolaşırken aklıma takılan bir masalı arıyorum. Sonra "Ezop'tan iyi masalcı mı olur?" deyip aradığım masalı bulup başlıyorum yazmaya; Sarp kayalar üzerinde bir keçinin gezindiğini gören kurt, oralara tırmanamayacağını anlayıp seslenmiş keçiye ağzının suyu akarak: "Korkmuyor musun uçurumun kenarında dolaşmaktan! Ya ayağın kayıpta düşüverirsen! Burası ne güzel bak! Her yer çayır çimen..." Keçi bilgece gülümseyerek cevaplamış kurdu: "Senin beni çayıra davet etmen benim karnım doysun diye değil, belli ki senin karnın doysun diyedir." Alkışlar kurda kanmayan keçiye. Belli ki inatçılığı boşuna değilmiş, varmış bir bildiği... Neyse bırakalım keçiyi kurt gidene beklesin tepede. Bakalım aslan, eşek, tilki ne yapmış ormanda. Bir gün aslan, eşek, tilki ava çıkmış Ezop'un masalında. Masal bu ya av bereketli geçmiş, bir ziyafet sofrası kurmuşlar mağarada. Aslan, eşeğe dönüp "Senin aklın iyi erer, pay et bakalım şunları bize" deyince eşek üç eşit parçaya bölmüş ganimeti ve aslana "Al hangisini istersen!" Deyivermiş. Aslan bu, sinirlenmiş bu haksız paylaşımdan ve pençesini indirdiği gibi eşeği paramparça edip bir güzel ziyafet çekmiş kendine. Sonra tipkiye dönüp "O beceremedi sen pay ediver," demiş. Tilki ne var ne yok toplamış aslanın önüne, kendine de bir lokmacık ayırmış. Yüzü gülmüş aslanın neşeyle sormuş: "Nereden öğrendin bu adil paylaşımı?" Tilki gülümsemiş aslana: "Nereden öğreneceğim, dostum eşekten"... Tilki bu elbet canı kıymetli. Eşeklik yapar mı hiç? ... Ah bu masallar, ne de çok şey öğreniyoruz sizden. İnsan da bir masal değil mi?... Neyse bırakalım masalı birazda misal verelim. Mesela adalet tanrıçası Themis. Hani şu Olympos dağında bir elinde kılıç diğer elinde teraziyle yarı çıplak dolaşan kişi. Adaletin tanrıçası mı olur demeyin. Yapmışlar olmuş :) Yapmakla kalmamış birde heykelini dikmişler. Bkz. Yunanistan :) Nasıl olsa masalı bıraktık gerçeği arıyoruz. O zaman gidelim geriye şöyle milattan önce 2000 li yıllara. Hummurabi ilk yasayı koymuş, demiş ki; "Eğer bir ev yıkılırsa, ve o yıkılan evde bir çocuk ölürse, evi yapan ustanın çocuğu öldürülsün!" İşte hukukun temeli böyle atılmış. M.Ö. V. yüzyıla kadar Atina'da binlerce masum çocuklar öldürülmüş. Eski Roma'da bir isyan mı çıktı hemen isyanda yakanan her on kişiden biri rastgele kura ile belirlenip idam edilirmiş. Dur daha ilginç olanı da var! XIII. Yy. da Fransa'da bir domuzun asılmasına karar vermiş mahkeme. Hadi ordan canım bu kadar da olmaz diyorsan XVIII. Yy la da bir bak. Lorraine'de fareler tarlaya zarar verdi diye sürgün cezası çıkmış. :) Fareler cezaya uymuş mu uymamış mı onu da siz araştırın... Yine aynı yüzyılda 8-13 yaşlarında ki suçlu çocuklar idam ediliyormuş İngiltere'de. Kah boğazlarından ip, kah bellerinde baca temizleyicisi olarak... Ah adalet, ah insan... İnsan kendi çıkarları doğrultusunda yaşıyor hep. Bacon'un dediği gibi ; "Yasaların işkencesinden daha ağır bir işkence yoktur." İnsan doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini önce kendi vicdanında tartmalı. Tek adil ve hakkaniyetli olanın "O" olduğunu bilmeli. Bilmeli ki tek hardal tanesi sevabı ve günahı aynı terazide tartmalı. Gazzali "O'nun adaletini tanımak için kainatı tanımak gerekir" diyor. O zaman neden kendimizi tanımaktan başlamıyoruz? Hep kendi çıkarlarımızı düşünmek yerine neden hatalarımızı görmezden gelip kusur arıyoruz? Haydi ! Aynaya bakma vakti adaleti görmek için... Kırmadan kızmadan...
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.