Gönderi

282 syf.
10/10 puan verdi
·
18 günde okudu
Kayıp Zamanın İzinde serisi benim için bir dizi gibi devam ediyor, Mahpus kitabının son sayfalarında çok etkili bir sezon finali yapmıştı, Albertine Kayıp ile içimdeki o büyük heyecan ve merakla kaldığım yerden yeni sezonla devam ediyorum. Evet, Mahpus kitabındaki son sahneyi hatırlarsak Albertine her ne kadar gidişinin sinyallerini vermiş olsa da başkahramanla o kadar çok vakit geçirdiğimden olsa gerek onun gibi sürekli yok ya gitmez, yine düşüncesi değişir, bizi şaşırtır tarzında düşüncelere sahiptim. Gerçekleşeceğini bildiğim sondan kaçış ne yazık ki mümkün olmadı ve Albertine gitti. Seri boyunca ağzından her çıkan cümleyle beni gülümseten François’den gelen bu haber, bu sefer beni üzmüştü. Albertine’nin gidişi mi beni üzdü yoksa kahramanımızın düşüncelerinde bile ayrılırken pişman olması aklıma geldiğinden, onun bu durum karşısında yaşayacağı hisleri mi beni tedirgin etmişti bilemiyordum. Bu düşüncelerin ardından nihayet kitabı okudum ve yine çok sevdim. Kitap, ilk cümlesiyle - "Mademoiselle Albertine gitti!"- üzüntülü bir yolculuğa başladığımın sinyallerini vermişti. Bundan sonrası ise Albertine’nin yokluğunun kahramanımızın gözünden bize yansımalarıydı. Açıkçası, kitabı okurken yazar o kadar güzel betimlemeler ile düşüncelerini ifade ediyordu ki onların büyüsüne kapılıp Albertine dönecek mi dönmeyecek mi konusunu merak edecek fırsatım bile olmadı. Kahramanımız, Albertine yanındayken cevabını almasının kolay olacağı konularda bile o kadar çok ikileme düşüyordu ki, şimdi onun yokluğuyla iyice düşünceleri karmaşıklaşıyor. Açıkçası bir sayfada sayısız kere fikir değiştirmesi ve mantıklı olandan iyice uzaklaşması yer yer kahramanı yakasından tutup silkelemek istememe neden olmadı diyemem, kıyamadım ama yine ona. Özellikle de Albertine’e yazdığı mektubu okuduğum kısımlar, annesiyle tren yolculuğu sırasında yaptığı konuşamalar en keyif aldığım yerlerdi, çok güldürdü beni. :) Kitabın başından sonuna kadar kıskançlığın sayısız haline tanık oldum diyebilirim. Yazar uzun uzun kıskançlık üzerine düşüncelerini paylaşmış, onları bazı yerlerde somutlaştırmış ve benim altını çizmekten keyif aldığım o yazım ifadesine dönüştürmüş. Şu zamana kadar en çok altını çizdiğim kitap buydu. :) Her ne kadar kitabın büyüsünü bozmamak adına söyleyemesem de kitapta çok şaşırdım zamanlar yaşadım. O kısımları okurken üzüldüğüm daha sonra umutlandığım ama yine hayal kırıklığı yaşadığım anlar oldu. Birçok duyguyu bir arada hissettiğim nadir kitaplardan biri oldu benim. Venedik’te geçen kısımlar ve onunla gezdiğim yerleri gözümde canlandırmam ise en canlı anlarımdı. Serinin sonlarına gelindiğinden olsa gerek o kadar çok şey yaşanmış ki sanki yakın bir dostumuzla geçmişten bahsediyormuş gibi hissettiğim zamanlar oldu. O eski konulardan bahsederken hep başkahramanın gözünden bakmıştım, olayın diğer kahramanın bakış açısıyla da birçok gerçeği görebildiğim için ayrıca güzeldi. Ve ben yine bu kitabın ardından kısa bir sezon finali yapıyorum, büyük final için de hem biraz buruğum hem de oldukça heyecanlı. Seriye veda edişim zor olacak gibi görünüyor. :)
Albertine Kayıp
Albertine KayıpMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20202,222 okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.