Acaba hiç kabil midir ki:
İnsan, hilafet ve emanetle mükerrem olsun, rububiyetin külliyat-ı şuununa şahid olarak kesret dairelerinde, vahdaniyet-i İlahiyenin dellâllığını ilân etmekle, ekser mevcudatın tesbihat ve ibadetlerine müdahale edip zabitlik ve müşahidlik derecesine çıksın da sonra kabre gidip, rahatla yatsın ve uyandırılmasın?
Küçük büyük her amellerinden sual edilmesin?
Mahşere gidip mahkeme-i kübrayı görmesin?
Hâyır ve aslâ!..
Sayfa 184