Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Kâtip, "Ne o?" dedi. "Ne oluyorsunuz?"
Kalın kemikli, iriyarı ama kupkuru biri, "Donuyok," diye tekrarladı.
Kâtibin yüzü bok koklamışçasına buruştu:
"Donuyoz desene lan, hırt!"
İşçinin çeneleri vuruyordu:
"Donuyok," diye tekrarladı.
"Donuyoruz de be!"
"Donuyok!"
"Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz!"
"Do-nu-yok."
"Ayı efendim ayı. Donuyoruz!"
"Diyemem kâtip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..."