Gönderi

YENİÇERİ-ULEMA İTTİFAKI
Tüm bu sorunlara ve askerî gerilemelere karşın, Osmanlılar 17. ve 18. yüzyıllarda kendilerini korumayı başardılar. Bu uzun soluklu krizin en ciddi sonuçlarından biri, devlet ve toplumda herhangi bir yapısal reform olasılığının önüne geçen ulema ile yeniçeriler arasındaki bir işbirliğinin ortaya çıkmasıydı. Askerler, tam anlamıyla silah zoruyla iktidarı yönlendirirken, ulema da ideolojik meşruiyet sağlıyordu, örneğin, Osmanlılar 1627’de bir matbaa kurmuş olan Rum toplumunun izinden gidememişti, çünkü ulema, matbaanın şeriatın ihlâl edilmesi demek olduğunu bildirmişti. Bundan yüzyıl sonra, bir Macar dönmesi olan İbrahim Müteferrika matbaayı kurdu, ancak bu matbaa karşıtların yoğun tepkisi sonucunda kapatıldığı 1742’ye kadar ayakta kalabildi. Matbaanın yeniden kurulması 1784’ü bulmuştu. Bu dönemde imparatorluğun sorunlarını doğru saptayan reformcular bile, sultandan Kanuni Sultan Süleyman’ın yöntemlerini geri getirmesini istiyorlardı, çünkü Kanunî dönemi imparatorluğun zirve noktası olarak düşünülmekteydi. Durum kritik göründüğünde, tıpkı IV. Murad’ın (1623-1640 arası tahtta) döneminde olduğu gibi, güçlü bir sultan düzeni sağlayabilse de köklü reformlara girişemiyordu. IV. Murad, 1623’te kardeş katline son verdi çünkü kardeşi İbrahim, kendi dışında hayatta kalmış tek Osmanlı’ydı ve onu öldürmek hanedanın bekasını tehlikeye atacaktı. İbrahim bu nedenle Saray’da tecrit edildi ve siyasi iktidardan uzakta buhranlı bir hayata terk edildi. 1632’ye gelindiğinde, Murad devlet üzerinde denetimini sağlamıştı ve Bağdat’ı Safevîler’den alarak bir fetih politikası yürütmeye başlamıştı. İstikrarın geçici olduğu görüldü, çünkü reşit olmayan IV. Mehmed 1648’de tahta çıktığı zaman, yeniçerilerin baskısı altındaki başkent anarşi içindeydi, Orta Anadolu’nun büyük kısmını asi paşalar yönetiyordu ve Venedikliler Çanakkale Boğazı’nı ablukaya almıştı. Ancak, 1656’da Köprülü Mehmed Paşa sadrazam olarak atandı ve kendine tam yetki verildi. Köprülü Osmanlı liyakat sisteminin bir örneğidir; kendi yeteneği ve Saray’daki koruma sayesinde Saray mutfağında bir ümmî hassa aşçıları neferi olarak göreve başlayıp, buradan valiliğe ve daha sonra da sadrazamlığa kadar yükselmiştir. 1661’deki ölümüne kadar sadece beş yıl sadrazamlık görevinde kalabilmiştir. Kısa süren bu görevi boyunca, yeniçeriler ve Anadolu’daki asiler üzerinde kontrol sağlamış, Çanakkale Boğazı’ndaki Venedik ablukasını kaldırtmış ve Erdel ile Eflâk üzerindeki Osmanlı hâkimiyetini yeniden sağlamıştır. Köprülü Mehmed’in cesur politikaları, oğlu Köprülü Fazıl Ahmet (1635-1676) ile Kara Mustafa Paşa (1676-1683 arası sadrazam) tarafından sürdürülmüştür. Ancak, bu yılların siyasi istikrarı uzun sürmemiş, Habsburglar’la 1683’teki İkinci Viyana Kuşatması’nı da içeren uzun ve yıpratıcı savaşlar Osmanlılar’ın gerilemesini hızlandırmıştır.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.