Siz bilmezsiniz, bir bebek yatağında kımıldadığında, annesinin bunu nasıl hissettiğini...Ağladığında hıçkırıklarının annesinin kalbini nasıl takâtsiz bıraktığını. Ateşlendiğinde günlerce gözünü kırpmadan derece elinde beklemenin, endişeler içinde kıvranmanın ne demek olduğunu...
Siz bilmezsiniz, ilk yürümeye başladığı anın, ilk cümlesinin, okula ilk gittiği günün sevincini... İlk anne dediği anın, kedere mucizevi bir ilaç olduğunu...
Siz bilmezsiniz, ilk aşık olduğunda, kalbinin çarpıntısını ilk kimin duyduğunu, hüznüyle uykuların nasıl ziyân olduğunu...
Siz bilmezsiniz, gözünüzden bile sakındığınız evladınızın, bir gece yarısı zorla anne kokusundan koparılıp hain, hırslı ve öfkeli mahlûkların kirli ellerinde nasıl oyuncak olduğunu...
Siz bilmezsiniz bir anne için evlâdının kokusunun ne demek olduğunu...
Siz bilmezsiniz geceler, günler boyu yediğini içtiğini yaşadığını unutan, ağlamaktan takâti tükenmiş bir annenin göğsünde evlâdının sızılı kâlbinin nasıl küt küt attığını. Korkusunu, açlığını, susuzluğunu, uykusuzluğunu, can acısını ruhunda gün geçtikçe derinleşen bir yara gibi taşımanın ne demek olduğunu...
Siz bilmezsiniz, bilseniz de bilmezsiniz...
Siz merhamet etmek için uygun yer ve zaman arayanlar, susulması gereken yerde konuşup, konuşulması gereken yerde susanlar...
Kadın haklarını, çocuk haklarını işine geldiği gibi yorumlayanlar.
Silmek için gözyaşı ayırt edenler, siz...
İdeolojilerin sığ sularında boğulmayı seçenler, bir anne çığlığını, bir anne hıçkırığını dahi duyamayacak kadar kendini yitirenler...
Siz...Bilemezsiniz...
Bir başka insanın derdine yüreğini açmak ne demek, onun acısıyla kavrulmak ne demek?
Dilerim günün birinde, bundan daha büyük acılar içinde kıvranırken, gözyaşınızı silen el, size insanlığın ne demek olduğunu öğretir...
Siz yaşayarak öğrenmenin ne demek olduğunu bilir misiniz?!...