Gönderi

Falan filan
Tarih 15 Ekim 1844. Yer Röcken kasabası. Dünyaya gözlerini açan biri; adını, söylemlerini, dışa nefretini, içe dönük duygusallığı ile anımsamış olacağımız biri: Friedrich Wilhelm Nietzsche dünyaya geldi... İnsanlar neden soğuk havalarda pencerelerini kapatır? Özlem duyduğu birinin sıcaklığını hissetmek için mi? Yoksa çelişki içinde kendini sorgulama ihtiyacına duyduğu bir şey için mi? Kendine mi soruyor:"Ben başka bir şeyim yazdıklarım başka bir şey." Tekrarlıyor mu? Sürekli mi, kısık kısık mı? Daha yüksek sesle haykırmak için pencereyi açıyor mudur? İliklerine kadar soğuğu hissetmek ve etkisiz kalmak için mi? Yoksa bir şeylerin farkında olup kendini salıvermek için mi? Yani, 'bazılarımız öldükten sonra gerçekten doğar' bundan ibaret değil mi? O halde doğru. Şöyle düşünelim. Eğitim Einstein'ın dediği gibi öğrenilen bilgilerin yok olmasından sonra gelen bir teori midir? Peki bizi eğitenler? Onlar gerçekten eğitim (ci) sıfatı taşıyorlar mıdır? Eğitmen nasıl olmalıdır? "Sizi eğitenler ancak sizi özgürleştirenler olabilir." Benim adımın bir önemi yok. Schopenhauer'un bir talebesi, psikopat bir yazarın (Dostoyevski) platonik yardımcısı diyebilirsiniz. Küçükken ne kadar yalnızdım. Köşeye çekilir bir şeyleri çarçabuk okumak isterdim. Hemcinslerim oyun oynar, özellikle Albert Marl çok iyi koşardı. Beni davet ederlerdi ama oynamazdım. Kutsal kitaplar ilgimi çekmişti, o kadar içten okurdum ki bir süre sonra dinleyenlerim olmuştu. Evet, bir papaz ya da müezzin gibi bir etkim olurdu. :) Anneme ve kızkardeşime nefretimi hep gösterdim. Ancak içsel olarak yorgun ve üzgündüm. Babamın ben 5 yaşındayken ölümü beni çok ağır yaraladı. Neden bilmiyorum, ama bence mutlu olmak ölülere göredir. Hiç mutlu olmayı istemedim... Salomé deyince aklıma konuşurken o asaleti, güzelliği, zarafeti ve kendine özgü ukala tavırları beni etkilerdi. İnsan hayatta bir kere şıp diye sever, benim şıpım olmuştu diyebilirim. Düşüncelerimin daha yoğun ve daha evrilmiş olmasında Salomé'nin etkisi yok diyemem, ama etkisini tamamiyle Salomé'ye bağlayıp günah keçisi haline getirmeyi de kabul edemem. Aradığım şeyi çoğu zaman buldum, ama bu daima kendim olmuştum. Sanki aynaya bakıyorda birkaç dakika sonra görebiliyordum kendimi. O birkaç dakika içinde bir bulanıklık hakimdi. Belki de o kadar çok yoğunluk vardı ki; kendi yüzümü bile seçemiyordum. Düşünüyorum da belki ne bir ayna ne de bir Nietzsche vardı. Var.olan tek şey bir yansımaydı. Kimliksiz ve değişken bir yansıma... Kadınlara ilgim fazlasıyla gariptir aslında. Babamın ölümünden sonra 2 teyzem, kızkardeşim, annem, anneannem ile büyüdüğüm için rahat sayılır ve kapalı değildim. Belki bazılarınız arkamdan Leipzig'de gittiğim genelevden kapmış olduğum bir hastalık yüzünden korktuğumu, belki aileden kaynaklı bir nefretimi belki de suçu tamamiyle Salomé'ye atacaktır. Ama hayır. Ben Leipzig'e gitmeden önce de çok fazla ilgi odağı halindeydim. Reddetmenin içsel bir duygusallık olduğunu söyleyebilirim. Utangaçlık, korku, kapanıklık... Düşünceleri paylaşabileceğim biri olmalı. İnsan biriyle evlenirken kendisine şu soruyu sormalı:"Sonu yaşlılık olan o uzun yol boyunca bu kadınla konuşmaktan zevk alacağına gerçekten inanıyor musun?" Evlilik konusunda belki de Salomé'ye hak vermeliyim. Tanrı öldü... Bu Tanrı'nın yokluğunu değil, bilakis varolan bir Tanrı'nın gerçekten ölmüş olduğunu göstermek için söylenmiştir. Ben, "sürekli kendini övülmeyi isteyen bir Tanrı'ya inanamam." Tanrı varolmuş bir düzeni kendi elleriyle yok ediyorsa, itaat etmemizi ve onu yüceltmemizi, her durumu imtihan diyerek kendine adak adanmasını, kendi için katliamlar, kurbanlar vermemizi istiyorsa, belirttiği her din için ayrışmamızı istiyorsa ben böyle bir Tanrı'ya inanamam. Ve böyle bir Tanrı ölü bir Tanrı'dır, belki de kim olduğunu bilmiyordur, belki de hiç var olmamıştır. Benim duygularım basit ve nesneldir. Asla bir soruyu karmaşıklaştırmam, karmaşıklaştığını düşünülen şey yoğunluktur. Düşünceler ile duygular aynıdır, ikisi de daima daha karanlık, daha boş ve daha basittir. İblisle doğanlar! İblis tarafından düzülenler! Bilmelisiniz ki bu bir lanettir. Lanet, ancak defedilmesi düzülmekten daha tehlikeli bir durum ortaya çıkarır. Çünkü hiç kimse sahip olduğu en iyi şeyi defetmek istemez. Beni dinleyin, okuyun ve kanaat getirin. Dünya karmakarışık bir gübredir hepsi bu. Farklı alanlara yayılmış ve toplanmayı bekleyen yük yığını ve yukarıdan bakılınca top şeklinde kokuşmuş bir gübre. Düzmek, aşağılamak, alçatmak, nefret kusmak biz dağılan gübrelerin görevidir. İnsan öyle kusurlu bir varlıktır ki, "göğe ne kadar yükselirsek, uçma bilmeyene o kadar küçük görünürüz" düşüncesi ile bir başkasını düzdükten sonra diğerine fırsat tanımak istemeyebiliyor. Söylüyorum, dillendiriyorum, konuşuyorum, yazıyorum, aktarıyorum ve tekrar ediyorum: Yan, kül olana kadar yan. Buna her daim hazır olmalısın. "Önce kül olmadan nasıl yukselebilirsin?" Aşırılık kötüdür, aşırılık ölümcüldür. Ölümcül olan sessizliktir. Durgun bir sessizlik iyidir, nemlendiricidir ama sadece sessizlik kötüdür. "Sessiz kalan bütün hakikatler sonunda bir zehir olup çıkarlar." Schopenhauer'un hayat felsefesinde unutamadığim bir sözü vardır:"Yalnızlık bütün mükemmel beyinlerin sorunudur " O kadar çok yalnızlığı benimsersin ki, bir süre sonra ışık gözlerine vurunca geri geri gitmeye başlarsın. Sonra sırtına bir masa, dolap, koltuk, televizyon ne değerse değsin elini uzatırsın. Kişi de hayata karşı böyledir. "Yalnız kalan kişi, yeni tanıştığı kişi kim olursa olsun ona hemen elini uzatır." Hayalci olun, ama direncinizi bir kez olsun yitirmeyin. "Hayalci kendine yalan söyler, yalancı ise başkalarına." Su içeceğinizi söyleyip dışarıya su almaya gidiyorum demeyin. Hayalci olun... Bana umut etmek neden kötüdür diye sorduğun an bu soruyu onayladığını da ardından söyleyebilir misin? Umut edersen bir amacın mı olur? Umut edersen Rapunzel'in saçlarını tutabileceğini mi umuyorsun? Yoksa kırbaçlanan atın gözyaşlarının son bulabileceğini? Öyle mi? Hayattan mı korkuyorsun yoksa kendine inancından mı? Öyleyse bana inancını umut ederek kazanıyorum zırvalığı ile gelme. Unutma ki, "umut bütün kötülüklerin anasıdır çünkü insanın işkencesini uzatır." Hayata dair her zaman bir kozun ve gardını almış bir yumruğun olsun. Kendi kendine şunu sormalısın:"Canavardan canavar olmak mı, yoksa sessizce ona yem olmak mı?" İdealini koru ve değişimine izin verme! Tedbirli olmak korkmak değildir, kuşku duymak ise hiç değildir. Tedbirli olmak,"bir uçurumun kenarına geldiğinde dikkatli olmak"tır. Nefret... İnanın dostlarım nefret sevgiden daha üstün bir duygudur. Freud'un dediği gibi, "biri bir yere bakıyorda orada ilgilendiği bir şey vardır. Eğer hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği mutlaka bir şey vardır." Veya Buscaglia:"Birisi benden nefret ediyorsa, bana yönelik bazı duyguları var demektir, yoksa benden nefret edemezdi. Öyleyse, o kişiyle iletişim kurma umudum var demektir. Ama bana hiç aldırmıyorsa işim bitti demektir; ona ulaşmam tümüyle olanaksızdır." Ve kulak verin dostlarım. Nefretin söz konusu olduğu durumlarda kadınlar çok daha tehlikelidir. Kadın duygusaldır, ani kararlar verebilir. Hakikat ortaya çıksa dahi içe atılan bir durum, her daim içte patlamasına aman verebilir. Havva Adem'le mağaradayken bile cennetten kovulduğunu Adem'e yıkarak bunun duygu değişkenliğinin ve gizlilikle sorununu ön plana atmamış mıydı? Dostlarım. Beni unutun; adımı, kim olduğumu, geçmişimi, neden neden diye sorgulamaları mı kısacası benle ilgili her şeyi unutun. Çizdiğiniz resmimi buruşturup çöpe atın. Eve aldığınız tablomu kırıp yakın. Aldığınız t-shirt'ü parçalayın. Kitaplarımdaki geçmişine dair bilgiye tükürün, yakın. Sohbetini üzerinden yapmayın, susun, geçiştirin. Tek bir isteğim olacak dostlarım. Yansımamı unutmayın ve unutmayın ki dünyada çok fazla Raskolnikov var, ancak çok azı bütün parasını yırtık pırtık elbiselerle Petersburg sokaklarında içkili bir hal ile gezerken kıza verebilir. Çok azı bütün parasını hiç tanımadığı bir aileye cenaze ve yemek masrafı için bırakabilir... Aynaya bakın, beni kendiniz olarak görün, yansımam daima sizlerle olacaktır...
··
96 views
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Son olarak ileti Samet Ö'nün etkinlik dolayısıyla hazırlamış olduğu ileti üzerine yazılmıştır. (Kusura bakma hocam, telefondan ancak bu kadar :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.