Gönderi

Çevirmen Süha Demirel ile Soru - Cevap;
Merhaba Sevgili 1k Okurları; @SigfridVonRuhdesen Bey ile
Çevirmenin Başucu Kitabı
Çevirmenin Başucu Kitabı
incelemesi üzerinden bir yorumlaşmamız oldu ve çevirmenlik ve çeviri ile ilgili sorduğum sorulara yanıt verdi. Bu yorumu orada bırakmadım ve izniyle sizlerle paylaşıyorum.
Murat Ç
Murat Ç
; Süha Bey selamlar, bu güzel yazı için teşekkür ederim.  Bazı çevirmenler sadece çeviriyor. Ne yazarın diline hakim ne döneme ne bahsettiği ayrıntılara. Dümdüz çeviriyor. Çünkü paraya ihtiyacı var ve iş geliyor çeviriyor. Bu çeviriden okurun bir tat alması ne mümkün?  Bazı çevirmenler ise, hem yazarı hem dönemi hem de bahsedilen her şeye hakim ve dipnotları ile birlikte muazzam iş çıkarıyor, o çeviri tadından yenmiyor.  Çevirmenden çevirmene yazarın dili de farklılaşıyor tabi. Bazı çevirmenler tam anlayamadığı şeylere kendi fikirlerini de katarak çeviriyor, öyle demiştir muhtemelen diye ama alakasız bir şeyden bahsediyor aslında.  Bizim ülkemizde çeviri kitap çok malum. Siz bir yazıyı ya da kitabı çevirirken en çok neye dikkat edersiniz? Kendi kriterleriniz neler mesela? Bir çevirmen her gelen işi yapmalı mıdır, yoksa seçici mi olmalıdır?  Tekrardan teşekkür ederim bizlerle paylaştığınız için. Saygı ve sevgilerimle. @SigfridVonRuhdesen; Öncelikle nazik yorumunuz için teşekkür ederim. Şu ana dek on bir kitabın çevirisini yaptım, beşi basıldı, diğer altısı İthaki Yayınlarına teslim edildi ancak henüz basılma şansı yakalayamadılar. Bu arada Türkçeye ilk defa çevirdiğim üç eserim var. Öncelikle çeviri metnini kabul etmek için orijinal metni hızlıca okumam gerekiyor. Teslim süreleri, ödeme planı ve işim karşılığında verilecek maddi bedel de uygunsa, metni de sevdiysem sözleşmeyi imzalıyorum. Öncelikle o yazarın Türkçeye kazandırılmış tüm eserlerini satın alıp okuyorum. Zihnimde o yazarın üslubu ve yazdıklarıyla alakalı bir ortam yaratıyorum. 'Mot a mot' yani sözcüğü sözcüğüne çeviri yapmak değil amqcım, anlamı çevirmeye çalışıyorum. En önemli kriter yazarın üslubu, hangi zaman kipini kullanıyorsa ona sadık oluyorum, eksiltmeli cümleler, uzun ya da kısa cümleler, argo, örtük ifadeler, kısaca yazar yazarak neyi amaçladıysa ben de ona uymaya dikkat ediyorum. Teknik ve anlamı çok bilinmeyen sözcüklerine muhakkak hamiş yani dipnot yazıyorum. Bazen tek bir cümlesi ya da sözcüğü için bir gün boyunca uğraştığımı bilirim, özelikel Marcel Proust çevirim ile Alan Moore çevirim böylesi zorlu bir mücadele olmuştu. Jack London çevirisi yaparken üç yüzden fazla gemicilik ve yelkencilik terimi öğrenerek neredeyse ben de denizci olmuştum onlar gibi. Bir Anthony Burgess incelemesini bir buçuk yılda bitirip teslim edebildim, zordu ve metnin iç lojistiği de inanılmaz yorucuydu. Çeviri bitince metni bilgisayardan yüksek sesle kendime okurum, hatalarımı kendim ayıklar ve editöre öyle gönderirim. Mesela üç yüz sayfalık bir eserin son okumasını yapmam ve hatalarımı düzeltmem bazen on gün sürer, bitti dediğimde de çeviri eser editöre gider, o metne asla bir daha dokunamam, çünkü olur da dokunursam tekrar tekrar düzeltme yaparım, bu düzeltmeler sonsuza dek sürebilir. Unutmadan, bir çevirmenin en iyi antremanı da kitap okumaktır ve ben bazen okumanın dozunu kaçırırım, haftada dört kitap okuyarak mesela. Bir çevirmen ne kadar çok okursa, ve okumalarını çeşitlendirirse o derece mesleğinde ve çeviri metninin Türkçe anlaşılırlığında başarılı olur. Umarım bir fikir verebilmişimdir size, saygılarımla. (Cevabı için bir kez daha kendisine teşekkür ederim.)
··
33 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.