Gönderi

136 syf.
6/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Öncelikle kitabımız; insan nedir, özünde ne vardır, insan irade sahibi midir, iyilik ve kötülük nedir, insan başkalarını düşünebilir mi, suç var mıdır gibi sorulara kendi düşüncelerine göre cevap arayan bir kitap. Biri yaşlı biri genç olan iki adamın diyaloglarını okuyoruz. Yaşlı adam, bahsettiğim sorulara kendince cevaplar bulmuş ve bunları genç adam ile paylaşıyor, genç adam da kendi süzgecinden geçirerek düşünceleri eleştiriyor, yorumluyor ve yeni sorular soruyor. Akıcı, beyin fırtınalarıyla dolu, muhteşem gözlemlere sahip bir kitap. Gerçekten ciddi bir zeka ve hayalgücü gerektirdiğini, yazarın bu diyalogları, gerçek hayatta da yakın çevresindeki insanlarla gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Ancak yazar muhtemelen fikirlerini çürütecek düşüncelerini genç adamın ağzına o kadar da vermemiş. Yaşlı adamı tamamen haklı, genç adamı ise zayıf bir muhalif olarak haksız göstermiştir. Yaşlı adamın düşüncelerine ilahi ve nesnel bir şekilde yaklaşmıştır. Kurguya sahip bir kitap, dizi veya filmde en sevmediğim noktalardan biri de karakterlerin ve tarafların siyah-beyaz olarak ayrılmasıdır. Çünkü gerçek hayatta herkes gridir. Her ne kadar çok iyi veya çok kötü olsalar da her insanın bir denge oyununda yaşadığını söyleyebiliriz. İyi insanlar kötülük yapabilir, en iyi planı yapanlar hatalı davranabilir, en sakin insan öfkeli zamanlar geçirebilir. Bu kitapta ise yaşlı adam bilge, düşüncelerini çok iyi dile getiriyor, genç adamsa bu fikirlere karşı durup yaşlı adamı yanıltmaya çalışsa da çok basit ve alt edilmesi kolay cümleler kullanıyor. Burada şöyle de bir çelişki olduğunu düşünüyorum: Sorgulama mekanizması bu kadar zayıf bir insanın karşısına yaşlı adam gibi felsefi ve beyni yoran, düşünmeye iten fikirlere sahip insanlar geldiğinde; ya çok az şey anlar ya da yaşlı adama aldırış etmeyip kulaklarını kapar. Yani yazarın taraflı olduğu ve yaşlı adamın haklı çıkması için çok fazla çaba gösterdiği gözle görülür biçimde ortada. Kitaptaki görüşü savunabilir veya eleştirebilirim ancak bu diyalogların objektif olarak kabul edilmesi mümkün değil. Bazı konularda çok tekrar var. İnsanın dış etkenlerden etkilenip karar vermesini defalarca anlatmış. Benzer şeyleri okumaktan çok sıkıldığım yerler oldu. Okuduktan sonra bazı yerleri not almadığıma pişman oldum. Ancak aklımda kaldığı kadarıyla ben de 'insan nedir?' sorusuna cevap olarak verilen bu kitapta gördüğüm düşünceleri kendi çapımda yorumlamak isterim: Öncelikle yazar, insanın hiçbir şekilde irade sahibi olmadığını, bir eylemi veya düşünceyi kendi isteğiyle oluşturamayacağını söylüyor. Her şeyin dış etkenlere bağlı olduğunu, insanın hiçbir payı olmadığını ve insanın, Tanrı tarafından kontrol edilen bir makine olduğunu öne sürüyor. Örnek vermek gerekirse birine yardım etmek istediğimizde, yardım etmemizin sebebini yazar şöyle yorumluyor: Yardıma muhtaç olan insanın ihtiyacını gidermek değil, o insana karşı vicdanımızda duyduğumuz rahatsızlığı gidermek veya yardım ettiğimizde hissedeceğimiz pozitif duyguları elde etmek. Aslında doğru bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Ancak şöyle bir durum var ki, insanın vicdanı ve iradesi tam da yardım etmemize sebep olan o hisler. Yani vicdanımızı tatmin etmeyi herkes istemez, yalnızca yeterince vicdan sahibi ve iyi niyetli insanlar ister. Aynı şekilde bir insana yardım eden her insan bu durumdan keyif almaz. Kaybettiği zamanı veya maddiyatı zarar olarak da görebilir. Ayrıca yardıma muhtaç bir insanın acı çektiğini varsayarsak, o acının da dış etkenlere bağlı olduğunu düşündüğümüzde ortada vicdanımızı tetikleyecek hiçbir sebep olmamalı, çünkü hiçbir insanın yapabileceği hiçbir şey yok ve her şey olması gerektiği gibi olacaksa üzülmenin veya sevinmenin, herhangi bir duygu kırıntısını yaşamanın da manası olmaz. Bunun dışında suç kavramı da bence bu düşünceyi çürüten çok büyük bir nokta. Eğer irademiz yoksa suç diye bir tanım da olamaz çünkü insanlar yaptıkları her şeyi dış etkenlere bağlı yapıyorsa ve dış etkenleri de seçemiyorsa, işlenen suçlar da bu etkenlerin ürünüdür. O zaman yalan diye bir şeyden bahsedemeyiz. Hırsızlık yok, başarı diye bir kavram olamaz, merhamet yok, fedakarlık yok, düşünebilmek mümkün değil, geriye ne kalıyor? Peki yazarın düşüncelerinde doğru geldiğini düşündüğüm taraf ne? Onun da sebepler olduğunu düşünüyorum. İnsan, yaptığı ve yapacağı her eylemde bir sebebe bağlıdır. Ancak bu sebebin oluşumu insanın iradesine bağlıdır. Bir insan, bir seçim yapmak zorunda kaldığında iyiyi de kötüyü de seçebilir, o ana kadar hayatında karşılaştığı tüm tecrübeler sabit olsa da kararını bir öncekinden farklı verebilir. Kitabı okurken yanıldığıma dair çok şüpheye düştüm. Hatta yazarı tamamen haklı bulduğumu ve gurur yapıp kabullenemediğimi de düşündüm ancak kitap hakkında uzun bir süre kafa yorunca yanıldığımı anladım. Her ne kadar kitaptan memnun kaldığımı ve bana ciddi bir faydası olduğunu düşünsem de 6 puan veriyorum. Bunun sebebi kitaba karşıt görüşte olmam değil, yazarın kendini mutlak doğru kabul edip görüşünü ilahlaştırması ve muhalif olan genç adam karakterini çok zayıf yapmasıdır. En azından benim gibi düşünecek birçok insan olacağını düşünüyorum. İnsanın makine olup olmadığını gerçekçi bir şekilde, iki tarafın da görüşlerini yeterli düzeyde güçlü kılarak anlatsaydı, insanın makine olduğuna katılmasam da kesinlikle 10 puan verirdim diye düşünüyorum. İncelememi yaşlı adamın bir cümlesiyle bitirmek istiyorum: "Lütfen bu yasayı ben öyle söylüyorum diye kabul etme; sen de kendi başına özenle irdele." :)
İnsan Nedir?
İnsan Nedir?Mark Twain · Dedalus Kitap · 201815,2bin okunma
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.