Gönderi

İşe, bambaşka bir dünyaya dönüyorum. Topuklu ayakka­bılarıyla seke seke yürüyen, iphonelarından dünyayı takip eden, gelecekten umutlu, işini seven, hedefleri olan, özgür,cıvıl cıvıl, gencecik kızlar yürüyor koridorda. Lütfiye de on­lardan biri. Onların kaderi muhtemelen bir adamın insafına kalmayacak. Onurları, gururları bir takım erkekler tarafın­dan hırpalanmayacak.Daha ufak yaralar bereler alacaklar ... İşyerinde tacizler, söz­le sataşmalar, cinselliklerine ilişkin dedikodular, hiç gerçek­leşmeyecek terfiler, azımsanacak başarılar yaşayacaklar ...Buna da şükür ... Canlarından olmayacak, şanslılarsa teca­vüze uğramayacak, belki dövülmeyecek, yine belki hakarete uğramayacaklar ... Nigar' dan Suna Hanım' dan Seda' dan Hanife'den daha şanslılar. Zalimlik onlara teğet geçecek.Sırf doğdukları mahalle bu tarafta, ana babaları okumuş, kendileri de meslek sahibi oldukları için Nigar'ın yaşadığı sıkıntıdan bihaber yaşayacaklar. Sadece şimdilik ... Öyle sirayet etmiş ki toprağımızın içine, öyle işlemiş ki benliğimize, kimin ne olacağı hiç belli değil. Belki dayak yemeyecek, belki tecavüze uğramayacaklar ama kadınlıklarının sınanacağı muhakkak. En azından bir sevgilisi "çok kısa bu eteğin" diyecek. En azından bir komşusu "bu kızın evine amma giren çıkan oldu" diye kendince dalga geçecek. En azından bir kız arka­daşı bir erkeği beğendiğini açıkça belli ettiği için şaka yollu bile olsa ona "orospu" diyecek. En azından işyerinden bir adam belki bir iş çıkar diye yoklayacak. Biri göğsüne baka­ cak. Biri mini etek giydi diye bacaklarına ... Herkes ama herkes kendini suçlu hissettirecek ona. En azından bir kere kendini gerçekten orospu gibi hissede­cek.
Sayfa 95-96Kitabı okudu
··
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.