Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"AKIL ve ÖTESİ..."
Bergson’a, “tamam, sen aklı ruh önünde çürüttün, ama bunu yine akılla yaptın” denince, “demek ki aklın görevi oymuş” cevabını veriyor. Buna benzer, çok eski tarihlerden yenilere kadar bir çok misâl temin edilebilir. İmâm-ı Gazâlî Hazretleri “şeriat zâhirî akıl, tasavvuf bâtınî şeriattır” derken; Hazret-i Ebubekir’in “idrakin aczini idrak bir ilimdir” sözünü, aklın tecrübe ile bilinirleri kabul etmesi yolundan, tasavvufun da tecrübe ederek anlaşılır oluşuna bakarak, şeriat ve tasavvufu aklın dış yüzü ve iç yüzü; yâni ruhî olarak ifâde etmiştir. Mevzu şundan ibarettir; akıl, tahdid ile tek bir esasa bağlar. Siz meselâ bir mevzuyu burada mantık aracı olarak kullanıyorsunuz. Mantığı buraya koyarsınız, öbürü de koyar; ikisi de doğrudur, mantık olarak doğrudur… Akıl, tahdid ile tek bir esasa bağlar. Benim aklım bu esasa bağladı, sizin aklınız da şu esasa bağladı. Akıl, eşya düzeni üzerindeki gidişatın anlaşılmasında önemlidir. Meselâ “tabiat kanunları” diyoruz; eşyadan çıkardığımız bir takım kanunlar ile kendimize bir takım pratik şeyler elde ediyoruz. Misâl olarak söylüyorum; yukarıdan dökülen bir su koyuyoruz, su buradaki dolabın kanatlarına çarpıyor –suyun yukarıdan düşeceğini biliyoruz, bu bir yerçekimidir-, bunun kanatlarını çevirerek bir pratik araca hizmet ediyor. Akıl, kendisi olarak, eşya düzeninin örtüsüdür. Zihinde, eşya düzenini temsil edendir akıl. Şimdi iş, eşya düzeninin dışına çıkmaya kalktığı zaman, burada işte hayat iradesinin terk edildiği yer falan diyorlar, ona ne kadar denilebilir bilmiyorum… Akıl bunun dışına çıktığı zaman, bu sefer “kuşatan”?.. Bir nev’i eşya düzeni, sınır içindedir. Peki bu sınırın ötesi ne?.. Günlük hayat ihtiyaçlarımızın dışına çıktığımız zaman, bunun dışına çıkarız, bunun dışına çıktığımız zaman da hürriyetler alanını elde ederiz. Yâni akıl kadar rüyâ da, hayâl de, tahayyül de bir hakikattir meselâ. Biz akıl plânının dışına çıktığımız zaman, bir hürriyet alanıdır… Bu hürriyet alanını da, daha ziyâde, komedi ve fantezilerle – yâni bunu ortaya koyan görüş adına söylüyorum… Meselâ, Walt Disney’in bir çizgi filmini düşünün. Olmaz olmaz diye bir şey yok Walt Disney’de, biliyorsunuz, ve o çizgi filmin şirinliğini de biliyorsunuz… Demek ki o fantezinin insan ruhunu yakalayan bir tarafı var, onu da biliyorsunuz… İnsan ruhunu yakalayan bir taraf var ki, bu kadar insanda tutmuş… Şunu demek istiyorum; hürriyetler alanını, daha ciddi, meselâ fikirler âlemi olarak koyabilirsiniz… Son kuvantum hâdisesinde bu hürriyetler alanına, -biliyorsunuz, bunu biz söylemiyoruz- “Alice’in harikalar dünyası” falan demeye başladılar, ihtimaller âleminin çokluğundan dolayı… Demek ki, Walt Disney’in bulmuş olduğu veyahut Walt Disney’i ortaya çıkaran fikrin koymuş olduğu şey, şu kadar zaman geçtikten sonra, kuvantum tarafından da böyle bir karşılaşmaya uğramış oldu..." (SALİH MİRZABEYOĞLU, 29 Kasım 2014 ADALET MUTLAK'a Konferansı)
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.