Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

196 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Sercan Leylek - Duvar Adam İncelemesi
> Evet, aradan uzun zaman geçti biliyorum, ama sonunda bir incelemeye daha geldik ve ben yaklaşan serin havalarla birlikte, artık bir şeyler karalama ihtiyacını daha çok hisseder oldum. Sanırım bu biraz mevsimsel gibi görünüyor ve böylesi yağmurlu havalarda insan daha çok içe çekilmek, içinden, aklından geçenleri kâğıda dökmek istiyor. Aslında, ne kadar da çok şeyi kâğıda dökmek isterdim, ama gel gelelim buna ne zamanımız ne de elimizde olan imkânlar elveriyor işte. Bir de, “bazı sırlar vardır ki, sır olarak kalması herkesin yararına olur.” #52320299 diye geçer
Orhan Yeniaras
Orhan Yeniaras
’ın
Bozkırların Kurdu Kültigin
Bozkırların Kurdu Kültigin
adlı eserinde. > Fakat bugün bir başka değerli yazarımız,
Sercan Leylek
Sercan Leylek
’in kaleminden çıkmış ve gerçekten okunmaya değer bir eser olan
Duvar ve Adam
Duvar ve Adam
’ın incelemesini ele alacağım. Evet, kendisi ile birçok okuyucu arkadaşım gibi ben de burada, 1K’da tanıştım ve kitabının paylaşımları da ara ara duvarıma düşmekteydi ( kitabın adı gibi :) ) Sercan Beyin jesti sayesinde, kitabı kısa zamanda bana ulaştı ve ben de kendisinin kalemi ile tanışma şerefine nail oldum diyebilirim. Aslında gerçekçi olmam gerekirse, kendisinin eserini okumamdaki bir başka sebepse, kitabın konusunun İkinci Dünya Savaşı’nı da kısmen içerisine alması ve Yahudilerin, bugüne dek yaşadıklarını ya da en azından bu eserde anlatılanın farklı bir yazar tarafından ele alınışını görmek istememdi. Beni buradan ya da bir başka platformlardan (artık bir tek burası var) tanıyan arkadaşlarımın da bildiği üzere, ben tarih ağırlıklı kitapları, konuları daha sık takip ederim ve “Duvar Adam” da bu bağlamda ben de okuma hevesi uyandırdı. > Kitap elime ulaştıktan sonra, kitabın Bilgi Yayınevi (ANKARA) tarafından neşredildiğini ve takribi 194 sayfa olduğunu gördüm. Bu benim için okuduğum birçok eserin yaklaşık üçte biri kadar bir sayfa sayısına denk geliyordu. Bence kitabın ikinci baskısında, kitap kapak tasarımına biraz daha özen gösterilir ve daha farklı bir tasarım yapılırsa, daha hoş olacağı düşüncesindeyim. Bu baskı da bile, tuğlalarda ve yazılarda hafif kabartma kullanmış olsalardı, ortaya kesinlikle güzel bir şey çıkardı. Neyse, zor olmayacağını ve kolaylıkla okunacağını düşündüğüm bu eseri işlerimin ve gündelik akışın bana verdiği imkânlar doğrultusunda üç gün içerisinde tamamladım. Uzun aradan sonra yazacağım ilk inceleme kendisine kısmet oldu diyebilirim ve yavaş yavaş kitaba dair incelememe geçebilirim. DÜŞÜNCELERİME DAİR: > Konuya nereden, nasıl başlasam diye düşünüyorum ve aklıma ilk primitif insanlar geliyor. Geçenlerde bir arkadaşın hediyesi olan (kendisini hâlâ bulamadım)
Jack London
Jack London
'un
Adem'den Önce
Adem'den Önce
adlı kitabı geldi. Okuyanlar bilirler, orada rüyalarımızı, rüyalarımızla birlikte hissettiğimiz korkularımızı, korkularımızın açılımını yaparken, atalarımızı ve onların evrilme sürecinde yaşadıkları olasılıkları ele alır kendisi. Beğenerek okudum ve kısmet olursa, o güzel kitaba da bir inceleme yapmak istiyorum. Ama sanırım bu konuda baya bir ekmek yemem gerek olduğu düşüncesindeyim. Kolay değil abi, evrim bu. Alimallah, bunu burada 1K’da ele alırsam, bırak beni, mezarından kalkıp gelse,
Charles Darwin
Charles Darwin
’i bile taşa tutarlar vallahi! Neyse, şaka bir yana, insanoğlu evrendeki bu gelişim sürecini tamamlarken, geçmişinden gelen ve genlerinde taşımakta vahşiliği de unutmadı tabii ki. Evet,
Yuval Noah Harari
Yuval Noah Harari
’nin de akademik eserlerinde anlattığı gibi, sapiens’ten, homo sapiens’e ve en nihayetinde homo deus’a doğru ilerlemekteyiz. Bu ilerleme süreci asla ve asla acısız, zararsız geçmemektedir ve insanoğlu bireysellik ile bir yere gelemeyeceğini, kolektif bir çalışma ile bir şeyler elde edebileceğini gördü. Ama bu süreç içerisinde hesaba katılmayan bir şey vardı ve insanlar gitgide iç içe yaşamanın sinsiliği tarafından sarıldıklarının, kuşatıldıklarının bilincinde değillerdi. Dağınık göçer düzenden, topluluk düzenine geçen insanlar artık eskisi gibi işledikleri, kendi ürettikleri toprakları bırakarak, şehirleşmenin rahatlığına ererken, bir yandan da eskisi kadar kaliteli ve doğal beslenmeden, gıda ve kaynak yeterliliğinden uzaklaşmaktaydılar. Sanayileşme süreci keşfedildikçe ve ilerleme kaydedildikçe, insanoğluna bir anda acımasızlık, doymazlık geldi. O güne dek sanayileşmiş dar alanda yaşayabilen onlarca insan, birden kabuğuna sığmaz oldu. Bu insanların gereksinimlerini karşılamak adına, başka değerli toprak ve kaynakları sömürü için krizler, savaşlar patlak vermeye başladı. Acı bir süreç başlamıştı artık ve önüne geçilmesi neredeyse imkânsızdı. Savaş artık bu gezegende bulunan ülkeler, devletler ve insanlar için kaçınılmaz olmaya başlıyordu. Tün bunların bilincinde olanlar ise, zaten kendi kadim planlarını çoktan yürürlüğe koymuş, elde ettikleri engin bilgi birikimlerini sadece ve sadece “Ari” olarak tanımladıkları ile paylaşmakta, avam’a ise dünyanın cefasını hak görmekteydiler. > Neyse, bu başka kitaplarda daha geniş çerçevede ele alınacak, değerlendirilecek derin bir mesele. Fakat bu seçilmişlerin planlarından birisi de, insanları bölmek, ayrıştırmak ve bundan profit (çıkar, kâr) elde etmekti. Yaşamakta olduğumuz bu gezegende, akla hayale gelebilecek her türlü kötülüğün temelinde, bu çıkar odakları yatmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen İkinci Dünya Savaşı’na ve bu savaş sürecinde gelişen birçok hadiseye şahit oldu insanlık. Bugün elimizde olan bu güzel kitabımızda, biz okurları bir başka olaya götürecek ve hikâyesine, neredeyse bu kadim tarihin başlangıcı sayılabilecek, birçoğumuza tanıdık Antik Mısır’da (m.ö. 1500) başlayacak. Kitap bizi ilk olarak, yukarıda şahsen kaleme aldıklarımı, yazdıklarımı doğrularcasına; "Bu acımasız dünyada ezilmenin sonu yoktur" #51094244 sözü ile karşılayacak ve bir Türk göçmeninin yaşamakta olduğu günümüz Oslo’suna götürecek. > Yakamoz’un gündelik yaşamında her zaman kullanmakta olduğu ve o güne dek hiç farkına varmadığı duvarın kendisine konuşmasına şahit olacağız. Kendisinin almakta olduğu tedavinin de etkisiyle, ilk etapta halüsinasyon geçirdiğini düşünecek olsak da, ilerleyen sayfalarla birlikte, 1942 yılında Oslo’da yaşamış olan ve bir kütüphanede görevli Yahudi bir genç kızı, Anna Sophie’nin bu duvara gizemli bir şekilde hapsolduğunu göreceğiz. Kitap, tarihi bir kurgudan ibaret olduğu için, burada Anna’nın kendisini duvara hapseden etkenin gizeminin Mısır’dan gelen bir hatırat (obje) olduğu detayı çok hoş ve uygun bir şekilde düşünülmüş. Burada bunu okuduğumda, aklıma hemen okumuş olduğum ve
Paul Sussman
Paul Sussman
’ın kaleme aldığı,
Tapınak'ın Son Sırrı
Tapınak'ın Son Sırrı
adlı kitabın girişindeki şu satırlar geldi; “M.Ö. 70, Kudüs. Yahudilerin Kutsal Tapınak'ı Roma askerlerinin kuşatması altındayken, bir çocuğa koruması gereken bir sır emanet edilir.” Her daim geçmişe ve geçmiş ile gelece vurgu yapılmasının bir sebebi vardır. “Benliğini kaybeden, varlığını bulamaz; dününü bilmeyen, bugününü anlayamaz; bugününü anlayamayan, yarınına hazırlanamaz....” #51232648 > Kitap hakkında daha fazla detaya girmek ve size spoiler vermek istemiyorum, ama şuna emin olabilirsiniz ki, araya eğer değişik bir eser almak isterseniz, o zaman “Duvar Adam” adlı bu hoş, düşündürücü ve geçmişten geleceğe biraz olsun ışık tutan kitabı değerlendirebilirsiniz. Ben şahsen severek okudum ve edebi olarak bir yorumu, beğeni hak edecek türde bir eser olduğunu da gönül rahatlığı ile ifade edebilirim. Belki birçoğunuz, içinizden bana, neden içerik hakkında daha çok yazmadığımı (?) soracak, ama ben sorulmasından çok, okunması tarafında olduğumu ifade edeceğim. Çünkü yazarında deyimiyle; “Bazen dünyaya bir çocuk gibi baş aşağı bakmak, hiç fark edemeyeceğimiz şeyleri görmemize yardımcı olur.” > Buradan Sercan Beye, bana olan yaklaşımı, hoşgörüsü ve jesti için tekrar teşekkür eder, kendisine yeni projelerinde başarılar dilerim. Umarım bir sonraki eseri ile çıtayı daha da yukarı çeker ve bizleri gene okunacak güzel, edebi bir eser ile karşılar. Şimdiden keyifli okumalar dilerim arkadaşlar. Bir sonraki kitap yorumu ve değerlendirmesin de görüşmek dileğiyle. Esen kalınız! ~ A.Y. ~
Duvar ve Adam
Duvar ve AdamSercan Leylek · Bilgi Yayınevi · 201995 okunma
··
209 görüntüleme
ONUR okurunun profil resmi
Elia Martell
Elia Martell
40 gün sonra bakalim sen beni burada görebilecekmisin 😊😊
ONUR okurunun profil resmi
Elia Martell
Elia Martell
bendemi 40 gun falan beklemiyordum 🤭🤭😊😊
ONUR okurunun profil resmi
Elia Martell
Elia Martell
Bittimi doğum günü partilerin yine buralardasın 🍺🍺😊😊🤭🤭🤭
ONUR okurunun profil resmi
Abi ben kafaya koydum kendim yapicam kıyastan alicam tahtaları dünyaları falan beni her sabah 8 de ayağa diken komşuma inat kulağının icinde kurucam o kitaplığı
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
İnşallah kardeşim, inşallah. 😊😊😊
ONUR okurunun profil resmi
Eline emeğine sağlık abi cok guzel anlatmişsin🥃🥃😊
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim kardeşim. Kitaba çok girmesem de, yüzeysel dönüşler ve dokunuşlar yaptım. Girmemek istememem de ki sebepte, birincisi okur merak etsin, ikincisi de, spoiler avcılarına gün doğmasın diye. En azından sonuna kadar okuyup, az biraz av peşinde olmaktansa, biraz olsun literatür ve kaynak bilgilerini genişletirler. 😊😊😊😊
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
ONUR okurunun profil resmi
Listeme aldim bunuda abi 😊😊😊al al bitmiyor daha dün 13 kitap siparişi verdim sanirim sonunda evden kovulucam 🥃🍺😊
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Ben yeni kitaplık alıyorum, sana bahsetmiştim. Dün rafları da monte ettik ve şimdi yeni kitaplıkta sıra. 😊😊😊
Bu yorum görüntülenemiyor
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Ee bilgi, kültür zenginliği bulununca insanda incelemelerde tadından yenmiyor tabi. Burada bulunan bazı insanların incelemeleri ciddi manada insanı mest ediyor gizli gizli insan acaba kitaptan da bu kadar zevk alacakmıyım merakına kapılıyor tabi. Emeğinize sağlık Adem Bey...
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Yaaaaa! Utandırmayın şimdi beni, Fatma Hanım. 🙈🙈🙈 İnanın içimden geldiği ve aklıma düştüğü gibi karaladım bu incelemeyi de. Şimdi sizler böylesi yorum yapınca, ben hem keyif alıyor hem de yeri geldiğinde utanıyorum. Evet, inanın, kendi yazdıklarımdan sizin kadar ben de keyif alıyorum . Çünkü insan bir şeyi severek yaparsa, o kendisine dünyanın en güzel işi gibi gelir. Ve benim incelemelerim bittikten sonra, ben de arkama yaslanıp, tekrar okurken, bir o kadar keyif aldığımı fark ediyorum. Aslında bunları karalamamın en büyük nedeni, belki ilerisi için bir egzersiz ve pratikler yapmak gibi geliyor bana. Güzel ve motive edici yorumunuz için yürekten teşekkür ederim. Sizlerinde kalem tutan elleriniz dert görmesin ve edebiyatınız daim olsun inşallah. Bugünün sizi güzellikler içinde karşılaması dileğiyle. Saygılar efenim. :)
2 sonraki yanıtı göster
Ferah okurunun profil resmi
Site üyelerine ait eserleri okumak çok farklı bir tat katıyor insana, karşılıklı sohbet ediyor havası uyandırmıştır bende her daim. Senin incelemelerini okumak ise ayrı bir lezzet, süregelen bir keyif. Emeğine sağlık Adem. 👏👏
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Ferah, iyi geceler ve hoş geldin. 😊 Bu güzel yorumun için sana teşekkür ederim. Evet, gerçekten de dediğin tat da geçiyor ve ben de bundan çok hoşnutum. Seni de tekrar aktif görmek iyi gelecek. Tekrar teşekkür eder, güzel bir gece temenni ederim. 😊😊😊
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.