Gönderi

"KURAL-DURUM, TASAVVUF-FELSEFE..."
- "Bundan yaklaşık 25 yıl önce, Metris’te, bir rüya görmüştüm. Basit, sıradan, iki gün sonra unutulacak cinsten. 25 yıl sonra bugünlerde bu rüya öyle bir canlandı ki gözümde, neredeyse başlı başına bir tefekkür ölçüsü addediyorum. Rüya şu: Bizim bir arkadaş vardı, Ender adında. Bir konuda bir hata yapmış. Ben de ona kızıyorum, “niye böyle yaptın” diyorum. Garip bir cevap veriyor: “Kural vardı!” Ben de diyorum ki, “ne kuralı, duruma baksana sen!”… İşte bugünlerde bu iki kelimeye takıldım: Kural ve durum! Geçen bir yerde üniversite öğrencilerine Batı felsefesi tarihi dersi veriyordum. Öğrenciler son dersin mantık ve diyalektik olmasını talep ettiler. Bir ân bu girift meseleyi nasıl izah edeceğimi bilemedim. Rüya imdadıma yetişti: Mantık kuralı arar, diyalektikse durumu araştırır! Gerçekten de mantık ve diyalektik arasında bilinmesi gereken en basit ilişki budur. Mantık hakikatin (kuralı), diyalektikse yürüyen hakikatin (durumun) takipçisidir. Eğer oluş olmadan varlık bilinemez diyorsak (ki diyoruz), diyalektiğin engin sularındayız demektir. Kural her vakit tecrittir, durumdan bir soyutlamadır, ama her soyutlama durumdan eksiktir. Mesela ceza kanununda bir hususta kural konulmuştur, fiilî durum (işlenen suç) ona uydurulmak istenir. Mahkemeler bu yüzden vardır. Durum anlaşılmadan, kuralın işleyip işlemeyeceği bilinmez. Daha çok şey söyleyebilirim, bir Doğu-Batı muhasebesi, Batı felsefesinde kural arayışlarının nihayet Goethe ile birlikte durumu kavrayış yönüne doğru kıvrılması, sezgicilik, varoluşçuluk… Mesela İslâm tasavvufu kural koymaz, durumdan duruma intikali resmeder. (Selim GÜRSELGİL-adimlardergisi.com 6 Mayıs 2019)
··
33 görüntüleme
isml