Gönderi

"Onu Tanıyınca Niçin Yaşadığımı Anladım"
Abdul wali(; 1988 yılında Müslüman olup Naim abdulwali adını alan bir Amerikalı), İstanbul'a gelişini şu gerekçelere bağlamaktadır: "batılıların aklında değil, ruhunda problem var. Hristiyanlık batıyı tatmin etmiyor. Bu yüzden önemli bir bölümü ateizme yönelmektedir. Ben de her batılı gibi uzun yıllar Hristiyanlıkla ateizm arasında met-cezir yaşadım. Ruhumdaki Hafakanlar dayanılmaz Bir noktaya ulaştığında, üniversite kütüphanesinde gördüğüm bir tasavvuf kitabı imdadıma yetişti. Onunla İslam'ı tanıdım, Müslüman oldum. Dinimi öğrenmek, imanımı daha da güçlendirmek için gittiğim camiilerdeki Müslümanlar bana sürekli İslam'ın akıl dini olduğundan bahsettiler. Elbette İslam, akl-i Selime muvafıktır. Buna bir itirazım yoktu. Ama ben aklı değil, ruhu arıyordum. Ben ekmek istiyordum onlarsa bana su veriyordu. Okumak için Medine'ye gittim, orada ise kendilerini dinin resmi temsilcileri zanneden insanlarla karşılaştım. Söylemek istediğim şu ki; batının akılla bir sorunu yok. İşte uzaydalar. Bu yüzden onları ibn-i sina ile etkileyemezsiniz. Batının yüreği kanıyor. Onlara Şah-i Nakşibendi gibi tasavvuf büyüklerini anlatmalıyız. Hocaefendi( muhterem mahmut efendi), diğer müslümanların aksine yüreğime müdahale etti, ruhuma konuştu. Sohbetleri yarama merhem oldu. O anlattıkça niçin yaşadığımı anladım. Bu yüzden İslam'ı tebliğ etmek için batıya gidenler mutlaka tasavvuf okumalılar. Batı'nın kararan ruhunu İslam'ı açacak anahtar tasavvufun hikmet ve marifet dolu dünyasında mündemiçtir."
Sayfa 177 - HükümKitabı okudu
·
2 görüntüleme
S.