Keraban Ağa, içinde taşıdığın masumiyet ve iyilikseverligin yanında tüm insanlığın toplamından daha çok olan o inatçılığın, dikkafaliliğin birsuru maceraya sebebiyet verdi. Ama seni yine de çok sevdim, Osmanli Imparatorlugunun yeniliğe kafa tutan inatçı Kerabanını.
Ahmet'in Amasya'ya olan sonsuz sevgisi, Bruno'nun Van Mitten'e olan sadakati, Banker Selim'in dostlugu ve Amasya'ya olan baba şefkati, Nizip'in inatçı olan Ağasına olan sınirsız güvenirliği, bizi uzun bir yolculuga cikartiyor, Odessa'dan Kırım'a, Azak Denizinden Kafkasya'ya, Tuna Deltasından Trabzon'a... Karadeniz sahil kıyılarında bir macera, ama ne macera. Jules Verne, esere eklediği bazı ironi serpintileri de gözümden kaçmadı, Osmanlı'nın o dönemini tüm gerçeklıği ile yansitmasi, beni, roman boyunca, o dönemi bizzatihi yaşamama yol açtı, muazzam, tek kelimeyle!