Gönderi

"SIFIR: İNSANLIK İÇİN BÜYÜK BİR HATA!.."
- " Üzerine düşündüğümüz olgu zihin ise, düşünce edimine başlamak için elimizde başka bir verinin olması zorunludur. Soru şudur: Bu veri ne olmalıdır? Söz konusu veri, mesela, “bir” olabilir mi? Düşünmenin başlangıç noktası ve bunun başka düzleme aktarılabilme özelliği göz önüne alındığında “bir” uygun bir veri gibi görünüyor. Çünkü sayı olarak bir, anlam düzleminde “var”ın karşılığına da denk düşüyor. Şimdiye kadar anlattıklarımız, gelişigüzel ele alınmış bir veri izlenimi uyandırmış olmasına karşın, aslında, ‘bir’ bilinçli bir tercihe dayanır. Çünkü ‘bir’, her şeyden önce, bir başlangıç noktasıdır. ‘Bir’i; 2, 3, 4, 5… takip eder. Ama varolan algı başka türlü işlemektedir. Mevcut algının mahiyetini anlayabilmek için sözgelimi 5’ten bire, hatta birin öncesine doğru makarayı geri saralım: 4, 3, 2, 1, 0… Daha da geriye gitmek istediğimizde sayıların önüne eksi işareti koymak gerekir. Fakat burada duralım ve sıfırın nereden geldiğini, neyi simgelediğini kavramaya çalışalım. Başlangıç noktası olarak ‘bir’den önce tanımsız ve tanımlanamaz bir boşluk olduğunu biliyoruz. Ancak hangi ölçütle bu boşluğun sıfır olduğuna kanaat edilmiş? Gerçekte sıfır, ikinin yerine kurulan “içeriksiz” ve “kurgusal” bir ‘değer’dir. Tıpkı eksinin kurgusal ve içeriksiz hali gibi. Çünkü 1, 2, 3… tersten sayıldığında ortaya …3, 2, 1, 2, 3… şeklinde bir tablo çıkar. Yani sıfır olarak adlandırılan yer, ikinin asli konumudur. Sayıların ‘bir’e göre konumlarına bakarak bu sonuca varabiliyoruz. Peki, ikinin yerine neden sıfır denilmiş? Çünkü ‘bir’ aynı zamanda anlamın en yalın halini; anlamın insana en yabancı halini ifade eder. Herhangi bir şeyi, bir’e yakınlığına göre tanırız. Dolaysıyla sıfırın varlık nedeni için, “bir’in içinde bulunduğu anlamsızlığa” –yalın anlama- son vermek şeklinde açıklık getirilebilir. İki’yi, bire göre bulunduğu konumdan tanırız. Peki ya bir’i tanıma ölçütümüz nedir? Bu soru, sıfır olarak cevaplandırıldığı andan itibaren “matematiğin içeriksiz (…) anlamsız ve erdemsiz” dünyasında yaşam başlar. Bir’den önce bir’i anlamlandıran bir boşluğun, anlamı mümkün kılan boşluğun olduğu yadsınamaz ancak o kavranılan ama tanımlanamayan boşluğu adlandırmaya çalışmak aynı zamanda ‘bir’ dışında başka bir başlangıç tasarlamak anlamına gelir. Bu boşluk tanımlandığı andan itibaren, ‘bir’ konumunu yitirir, anlam ölçütü kaybolur. Artık özel ve öznel kodlamalar, kurgusal anlamlar kelimelere sirayet eder ve dile getirilen şey, yalın olanın yitimi nedeniyle anlam düzleminde ‘içten pazarlıklı’ bir aktarıma neden olur, “özü sözü bir olmak” ifadesi hükümsüzleşir. Dolaysıyla sıfır temel alınarak inşa edilmiş sistem, aynı zamanda anlamı mümkün kılan boşluğu sıfır olarak tanımlamış olur. Bu durum ise, “insanlık için büyük bir hata”dan başka bir şey değildir.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.