Gönderi

56 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Osmanlı Devletinin kuruluşu ve bu kuruluş evresine gelinmesi ile alakalı günümüzde yaygın olan görüşleri incelediğimizde karşımıza iki şık çıkmaktadır. i- Osmanoğulları Allah'ın lütfu ile bir medeniyet kurmuşlardır. (Genelde tarihten uzak halk buna inanır) ii- Osmanoğulları kendilerinde bulunan yüksek teşkilatçılık kabiliyeti neticesinde Bey'likten Devlet olmayı başarmışlardır. Yazar, yukarıda her ikisi de zayıf olan bu fikirleri gerçekçi deliller sunarak irdelemiş ve Osmanlı Devleti'nin kurulmasını, daha doğrusu "Osmanlı Devleti'nin kurdurulmasını" en doğru şekilde izaha çalışmıştır. Öncelikle bir devletin kurulması Allah'ın lütfu mudur? Tartışılır. Eğer öyle ise, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük medeniyetlerinden olan roma ve abd'ye Allah'ın lütuf etmiş olması gerekmektedir! Dünyevi başarılar çalışarak ve gayret edilerek kazanılır. İllet-i gaiyye sebebince; her şey dünyada bir şarta bağlanmıştır. Şartları yerine getiren, zafere muvaffak olur. Allah kimseye durduk yere mülk ve saltanat bahşetmez. Hatta bir kimsenin manevi yönü kuvvetli ise, onu dünya nimetlerinden mahrum bırakması da söz konusu olabilir. İkinci görüşe gelir isek; 400 çadırlık bir obanın Dünya'nın sayılı Devletlerinden birisi haline gelmesi, liderlik ve teşkilatlanma kabiliyetiyle açıklanamayacak kadar kompleks bir konudur. Osmanlı ailesi tarih sahnesine çıktıklarında kim oldukları ve nereli oldukları dahi çok da bilinmeyen, sayı olarak kalabalık olmayan ve çok tanınmayan sıradan Anadolu Obalarından birisi oldukları görülmektedir. Kendilerinden daha kavi ve daha kalabalık pek çok kabile o dönem Anadolu'da yerleşik bulunmaktadır. Dolayısıyla, Osmanlı'nın diğerler beyliklerin arasından nasıl sıyrılarak devlet olduğu, ucu açık kalmaktadır. Bu noktadan sonra yazarın asli fikirlerini ortaya koymanın zamanı gelmiştir. Öncelikle Türk'lüğün tarihini Osmanlı Ailesiyle başlamamıştır. Türklük binyıllarca varlığını sürdürmüş, kuvvetli devlet geleneği olan bir mekanizmadır. Şunu da bilmek gerekir ki; büyük sistemler yok olurken, kendilerinden sonra ki sistemi hazırlayarak tarih sahnesinden çekilirler. Bu sebeple Selçuklu Devleti, devamında Osmanlı'yı yaratmıştır denilebilir. Peki bu nasıl gerçekleşmiştir: Selçuklu Devleti'nin yıkılmasının ardından, Selçuklu Devleti'nde çok önemli yer teşkil eden Ahi'ler, kendi aralarında ki kuvvetli bağlarını Selçuklulardan sonra da devam ettirmişlerdir. Anadolu'da Türklerin hamiliği için ön plana çıkan Osmanoğulları Ahilerden yoğun destek almıştır. Anadolu'da diğer beylikler varken, Osmanlı'ya destek olunmasının sebeplerinden birisi de, kitapta açıkça söylenmese de; Osmanoğullarının tekke kültüründen gelmeleridir. Yazar, Anadolu geleneğinde tasavvuf erbabı Alpler'e "Gazi" dendiğinin altını çizmiştir. Bu bağlantı ile, Ertuğrul "Gazi", Osman "Gazi", Orhan "Gazi" gibi şahsiyetlerin kimlikleri hakkında önemli bir ipucu da sunuluş olmaktadır. Diğer bir faktör ise; Ahiler dışında Anadolu'da yerleşik düzene geçmiş bulunan kolonileşmiş Tekkeler'dir. Yazar, eserinde özellikle bu konu üzerinde durmuştur. O dönem coğrafyasında Pir Ahmet Yesevi'nin pek çok dervişini Anadolu'ya gönderdiği görülmektedir. Bunlar arasında Hacı Bektaş gibi meşhur olanlar olduğu gibi, adı sanı duyulmamış nice isimsiz kahramanalar da bulunmaktadır. Bunun dışında değişik tasavvufi kollara mensup pek çok tarikat erbabı da Anadolu'ya gelerek burada toprak ıslah etmiş, çiftçilik yapmış, değirmenler inşa etmişlerdir. Kazançlarının büyük kısmını ise "ahende ve revende" çalışmalarına ayırdıkları yani yolculara, yolda kalmışlara ve garibanlara harcadıkları görülmektedir. Hatta bu tekkelerin neredeyse tamamının ahende ve revende için kuruldukları söylenebilir. İçlerinde kuytu ve tekin olmayan arazileri gözetmek için kurulanlar da vardır. İşte bu koloniler, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda büyük gayret sarfetmişler ve katkı da bulunmuşlardır. Yazar bu konuda tarihi kayıtlar da sunarak; bu tekkelerin pek çoğuna Osmanlı'nın kuruluşundan sonra belde ve köy verildiğini hatta vergiden muaf tutulduklarını da belgelerle ortaya koymaktadır. Hatta Ahiler, Osmanlı Devleti'nin kurulmasından sonra bile, bulundukları bölgelerin güvenliğinden de sorumlu tutulmuşlardır. Bu bölgelere Hristiyan akınları olduğunda yine tekke erbabı ve aynı zamanda savaşçı olan bu dervişler karşı koymuşlar, uç bölgelerinde ve içlerde asayişi de sağlamışlardır. İşte yazar, bu koloni hayatını ve Devlet sistemine giden yolda katkılarını izah etmektedir. Kitap, tam olarak kaynakça nevinden olacak kadar hacimli olmasa da, "fikren" önemli bir yer teşkil etmektedir. Oldukça kısa olan eseri, konuya ilgi duyan okura tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.
Kolonizatör Türk Dervişleri
Kolonizatör Türk DervişleriÖmer Lütfi Barkan · Hamle Basın Yayın · 076 okunma
··
318 görüntüleme
Anna K. okurunun profil resmi
Beynimde şimşekler çaktı.. yazar daha önce hiç karşılaşmadığım bir yönden bakmış kuruluşa . Teşekkür ederim bu güzel inceleme için
Gökhan okurunun profil resmi
Yorumunuz için ben teşekkür ederim hocam :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.