Mahmud Bey sorunu barışçıl bir şekilde çözmek için
gönderilmiş, fakat Eşref hapishanenin boşaltılmasını emretmişti.
Dolayısıyla İsmet, Eşref ’in Ankara’ya çağrılmasını tavsiye
etti. İlginç bir şekilde, Eşref ’in yazıları arasında kendisinin
Ankara’da Mustafa Kemal’le gecenin ilerleyen saatlerinde yaptığı,
Adapazarı’na nasıl yaklaşması gerektiği hususundaki konuşmadan
bir parça mevcuttur. Eşref çeşitli hadiseleri, kronolojileri ve
kupürleri kayıt ettiği tarihsiz bir not defterine Mustafa Kemal’in,
Adapazarı’ndaki Çerkeslere dikkatli davranması hususunda kendisini
uyardığını yazmıştı. Onların, “biz” ve İstanbul arasındaki
sınırda, güç bir durumda oldukları konusunda nasihat etmişti.
“Onların dostluklarını kazanmak bizim vazifemizdi.” Mustafa
Kemal söylediklerini, “Fazla güç kullanma,” diyerek bitirmiş,
Eşref ise belki de durumu açığa vuran bir şekilde buna, “Şikâyet
mi oldu?” diye sorarak yanıt vermişti.
Eşref eğer Mustafa Kemal ve Ankara’daki destekçilerinin
kararlılığını sınamak istemişse, bunun için kötü bir zaman seçmişti.
Mustafa Kemal 1920 Mart’ının sonları ve Nisan’ının
başlarında birkaç önemli mücadele kazanmış ve “milli” hareket
üzerindeki liderliğini pekiştirmişti. Kasten değilse de bu hususta
İstanbul’daki Osmanlı hükûmeti ve İtilaf Devletleri’nin de kısmen
katkısı olmuştu. İstanbul’un, milliyetçilerin baş düşmanı
olan Damad Ferid’i sadrazam seçmesi, tereddüt hâlindeki bazı
önde gelen Osmanlı subaylarının Ankara’yla saf tutmasına neden
oldu. Bir İngiliz yetkilinin “ağır barış koşulları” olarak andığı
şeyi empoze etmeye çalışan İtilaf Devletleri ise birtakım “sözüm
ona İngiliz hayranlarını milliyetçilerin yanına” itmişti. Bu aynı
zamanda Mustafa Kemal’in o vakte dek Ankara’dan büyük ölçüde
bağımsız hareket etmiş olan Karakol Cemiyeti’ne karşı otoritesini
ortaya koyduğu dönemdi. Bu yeni kazanılmış güven ve
Eşref ’in tutumuna ilişkin bitmek bilmez şüpheler Ankara’yı ona
karşı daha sert davranmaya teşvik etmiş gibi görünmektedir.Bu
sırada Adapazarı’ndaki Çerkesler seferber olmaktaydı. Mahmud,
Ankara’ya ilişkilerdeki kırılmanın ve bunun “milli” davada neden
olduğu aksaklığın yegâne sorumlusunun Eşref olduğunu
bildirmişti. Ona göre Eşref, hem eylemleri hem de ya durumu
idrak etmek ya da sinirlerine mukayyet olmaktaki yetersizliği
nedeniyle Adapazarı’nı alt üst etmişti. Mahmud bölgedeki Çerkes
ve Abhazlardan olan genel komisyonun Eşref ’e karşı harekete
geçmek için toplanmış olduğunu 8 Nisan’da Ankara’ya bildirdi.
Bu toplantıların başını, bölgenin önde gelen Çerkes figürlerinden
biri olan babasından devraldığı bağlantılara güvenen Karzeg Sait
Bey çekmekteydi. Mahmud, Eşref ve birkaç subayını 8 Nisan
gecesi Adapazarı’nı terk etmeye zorladığını Ankara’ya bildirdi.
(İngiliz kaynakları Çerkeslerin Eşref ’i şehirden 9 Nisan’da
çıkardığını belirtmektedir.) Lakin Mahmud çok geçmeden
Ankara’ya bu kez bu kadar endişe verici olmayan bir başka rapor
yolladı. 10 Nisan’da, Adapazarı’ndaki durumun Eşref ’in gidişiyle
sakinleştiğini ve Çerkes liderliğinde, Hilafet’e yönelik bir tehdit
algısı nedeniyle bir yanlış anlama olduğunu yazdı. Anlattığına
göre, kendisi meseleleri Kuva-yı Milliye adına tatmin edici bir
şekilde çözmüştü. Mahmud’un üslubundaki olumlu değişikliğe
rağmen Ankara’daki bir yetkili, muhtemelen Mustafa Kemal,
şu kenar notunu düştü: “Eşref ’le ilgili bütün bu meseleleri bir
kâğıda dökelim.” Gittikçe artan bir şekilde Eşref ’i bir yük
gibi gören Ankara şimdi de ona karşı soruşturma açmaya karar
vermişti. Eşref Adapazarı’ndaki durumu sakinleştirmek yerine,
Ankara’nın krizi çözmek için bir başkasını göndermeye mecbur
kalacağı kadar alevlendirmiş görünüyordu.
Buna karşın, Eşref ’in arkadaşı Ethem, Bandırma civarındaki
bölgede kendine adam toplamakta dikkat çeken bir başarı sergilemekteydi.
Ethem’in bölgeyle ilişkisi ve aile bağları, kendisinin
karizması ve korkusuzluğuyla birleşince, Ankara hareketini 1920
senesi boyunca çeşitli zamanlarda kurtarmakta kritik rol oynayan
bir askerî başarılar zinciri sonucunu vermişti. Ethem daha sonra
taraf değiştirince Kemalistler onu milletin çıkarlarına göre değil,
şahsi çıkarlarına göre hareket etmekle suçlayacaklardı; fakat o
dönemde Ethem’in bağlantılarına ve askerî hünerlerine cidden
ihtiyaç duyuyorlardı.
Eşref ’in bundan sonraki hareketlerini takip etmek biraz güçtür.
Mustafa Kemal’le görüşmek üzere muhtemelen Ankara’ya
gitmiştir. Fakat elde buna dair doğrudan bir kanıt yoktur. Aslına
bakılırsa, Mustafa Kemal onu 9 Nisan’da çağırdıysa da kendisi
11 Nisan’da hâlâ Adapazarı dolaylarındaydı. Mahmud, ondan
bekleneni yerine getirmediği imasıyla Eşref ’in Ankara’ya gitmediğini
ve 9 Nisan gecesini bölgede geçirdiğini bildirmiştir.
Mahmud ayrıca Eşref ’in Adapazarı yakınlarında kaldığına ve
yaveri ile bazı önemli subaylarının şehirde görüldüğüne işaret
eden haberler olduğunu not düşmüştür. Bu görüntüler yerel
nüfusu bir kez daha öfkeden çılgına çevirmişti. Yerel bir yetkiliye
göre, varılan anlaşma çerçevesinde Eşref ve adamlarının şehrin
güneyindeki Karaçam civarlarına gönderilmeleri mecburiydi.