Gönderi

336 syf.
·
Not rated
·
Read in 11 days
İlk defa inceleme değil de -kısmen- iç dökmedir.
Aylar sizin için ne ifade eder? Yalnızca bir takvim yılının on iki parçasından ibaret midir? Yoksa özel bir anlama mı sahiptir? Bir mevsim değeri biçtiğiniz aylar var mıdır? Ya da çabucak geçip gitmesini istediğiniz? İsminden dolayı sevdiğiniz? Yıl boyunca gelmesini iple çektiğiniz? Bende Haziran var mesela. Benim için ay değil mevsimdir dediğim, ismini çok sevdiğim, özel bir anlam atfedip ayrı bir değer biçtiğim. Peki ya mevsimler? Onlar için de benzer şeyleri düşünen var mıdır? Eminim sonbaharı çok sevenler vardır aramızda. Özellikle başlarını. Hani o, üzerimize ne giyeceğimizi bilemediğimiz zamanlar. Öğle saatlerinde yaz gününü yaşayıp da öğleden sonra yağmura yakalandığımız, hani bir hırka ya da ceket almadan evden çıkmamayı temkin saydığımız. Yeşilin sarardığı, turuncu ve kahverenginin hüküm sürmeye başladığı. Tam da bu zamanlar gibi değil mi? Bu kitabı okurken insan ömrünün yıllardan oluşmadığını fark ettim. Meğer ömür mevsimlerden oluşurmuş. Yeşerip serpildiğimiz ilkbahar; önce ısınıp sonra kavrulduğumuz ama çoğunlukla dinç, çoğunlukla genç olduğumuz yaz; yapraklarımızı döküp artık yavaştan uykuya hazırlandığımız, yaşlandığımız sonbahar; ve uykusu kaçınılmaz, kanın çekilmeye insanın uyuşmaya başladığı ömrümüzün kış'ı. Sonlara yaklaşıncaya kadar kitaba öylesine verilmiş bir isim sanmıştım Eylül'ü. Romantizm olsun diye (hani sosyal medyada da çok meşhur ya Eylül güzellemeleri). Bir de Servet-i Fünun Dönemi eserlerinden ya, melankoli had safhada, neden olmasın dedim. Oysa ki derin bir anlama sahipmiş bu isim, öyle ucuz ve kuru bir romantizmin eseri değilmiş. Ve bir de Servet-i Fünun edebiyatçıları öyle twitter geyiklerine malzeme yapacağımız insanlar değilmiş. Önyargım, bir kez daha utandırdın beni, teşekkür ederim. Ömrün mevsimi olduğu gibi ayları da oluyormuş demek ki. Bu da bu kitabı okurken fark ettiğim gerçeklerden bir diğeri. Sonra düşündüm, acaba ben ömrümün Haziran'ında mıyım? En sevdiğim ayında yani. Hayata yeni yeni mi ısınıyorum acaba? Temmuzun bunaltıcı sıcağında mıyım yoksa? Az biraz bunaldığım söylenebilir gerçi ama bilmiyorum. Ömrünün baharındasın diyenleri duymuştum bir iki defa. Peki bana bunları düşündüren kırılma noktası neydi? Bir süpermarketin kağıt israfı kitapları arasında görüp ''bu da bizim edebiyatımızın ilk psikolojik romanı, nasıl karışmış bunların arasına'' diyerek 5 lira verip aldığım, 200'lü sayfalara gelinceye kadar bir kapı açmanın tereddüdünü on sayfa boyunca anlatan, bir kahramanın aklından geçen bir anlık düşünceyi uzun uzun betimleyen, Kitaptaki karakterlerin bunalımları ile bunalıp hastalıkları ile hastalandığım kitabın, ''Psikolojik roman diye aldık psikolojimizi bozdu iyi mi'' diye kendi kendime söylenirken okuduğum bir sayfasında gördüğüm bir alıntıydı. Gözlerim bu alıntının üzerinden geçtikten sonra jeton geç düşmüş olacak ki geri dönüp aynı alıntıyı birkaç kez daha okumuştum. Beni olaya ayıktıran kitabın baş karakteri Suad'ın kurduğu şu cümlelerdi: #48409153 (alıntı altındaki yorumu mutlaka ama mutlaka okuyun) Bir kadın bir ömrü aşkla sevildiği yanılgısı ile geçirmişti. Bazı görünümleri gerçek sevgi, gerçek aşk sanmıştı. Görünene aldanmış, onun ardındaki sahteliği görememişti. Ve en üzücü olanı da bütün bunları fark ettiğinde artık bazı şeylerin sonuna gelmişti. Tıpkı yaz mevsimini güneşe çıkmadan, sıcağın keyfini çıkarmadan bir odada kapalı kalarak geçirmiş bir insanın, sonbahar günlerinin gündüz saatlerinde arada bir kendini gösteren sonra hemencecik kapanıp giden yazdan kalma zamanlarını yaşayıp da yaz mevsiminin çoktan bitip artık Eylül'ün geldiğini anlaması gibi. Bu son anlattığım bana da olurdu bazen. Kitaba, televizyona, bilgisayara dalıp bütün bir yaz boyunca evden çıkmaz, yaz bitip de Eylül ortalarında bir akşamüstü balkonda üşüdüğüm zaman kendi kendime vay be derdim, yazı bitirmişiz. Keşke sararıp gitmeden şu yeşil manzaranın tadını çıkarsaydım, keşke güneşte biraz kavrulsaydım, keşke ayağımı toprağa bassaydım hala sıcakken. Ama o zamanlar keşke demenin az da olsa bir telafisi vardı benim için. Yaz yine gelecekti, ben yine burada olacaktım, ne de olsa bir yere gittiğim yoktu. Sonra şehirler değişti, manzaralar değişti, artık ayları mevsimleri nasıl yaşayıp nasıl geçirdiğimizin muhasebesini bile yapamaz hale geldik. İşte o zaman bir anlamı kalmamıştı keşke demenin. Suad da benzer şeyleri düşünüyordu kitapta. Üstelik o bunları benim gibi ömrünün baharında değil de Eylül'ünde düşünüyordu. Ömründen koca bir yaz geçmiş, bir kez olsun tam anlamıyla sevilmemiş, bir kez olsun tüm kalbini vererek sevmemiş. Yaz, bütün sıcaklığını, bütün imkanlarını alarak ömründen gitmiş. O ise ömrünün Eylül'ünde, yazdan kalma bir sıcaklığı yaşayıp konakta kapalı kaldığı bir yaz'ın nasıl böyle habersiz geçtiğine esef etmiş. Suad bir roman kahramanıydı. 300 sayfada ömrünün Eylül'ünü yaşayıp gitti. Kış olmadan üstelik. Peki ya biz? Ömrün hangi mevsimindeyiz? Bir kez oturup düşündük mü acaba, bir kez samimiyetle sorduk mu kendimize: Yaşadım mı? Sevdim mi? Yaşadığım hayat sahiden de yaşamayı istediğim hayat mı? Değiştirecek zamanım var mı? Kışı görebilecek miyim? Hatta Eylül'ü? Eylül dört dörtlük bir roman değildi. Şimdi açmaya kalksam kaç yerinden kaç mantık hatası, kaç düşük cümle çıkar kim bilir. İlk'lerdendi, o kadarı da olur deyip koyarım bir kenara. Psikolojik roman diyorlar. Psikolojik roman nasıldır, nasıl olması gerekir, okuduğum kitap bu türe bir örnek midir bilmiyorum. Ama bana çok güzel bir fırsat tanıdı, çok önemli bir şeyi fark ettirdi. Bu yüzden
Mehmet Rauf
Mehmet Rauf
'a teşekkür ederim... Bir de kitabı okurken Suad'ı yalnızca kocasını aldatmış bir kadın, Necib'i evli bir kadına aşık olmuş bir zampara olarak görmeyin. Gerçi kitabın sizi sokmak istediği psikolojiye bürünerek okumayı başarırsanız bu dediklerimi ne kadar önyargıyla yaklaşırsanız yaklaşın yapamayacaksınız diye düşünüyorum, çünkü buna vicdanınız el vermecektir. Süreyya'nın tam bir kalas olduğunu düşünebilirsiniz ama. Ondan başka bir psikoloji çıkmıyor, üzgünüm.
Eylül
EylülMehmet Rauf · Parga Yayıncılık · 201839.9k okunma
··
50 views
Metin T. okurunun profil resmi
Eylül, hazanın başlangıcı değil mi? Ömür yıllar değil, mevsimlerden oluşur. Mevsimler ve yaşamımızın evreleri üstüne kurduğun metafor da hüzünlüydü. Çok güzel ve yerinde tahliller yapmışsın değerli Merve. Oldukça doyurucu bir inceleme okudum. Aslında çok evvel okumuştum, fırsat bulup da yorum yapamamıştım. Belki de havadan, aklıma geliverdi bugün de. Bir daha okudum. Kalemine yüreğine sağlık.
•••MERVE••• okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için, mutlu oldum beğenmenize :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.